Tarafların mantık çerçevesinde verecekleri tavizler, uzlaşmayı güçlendirecek, belki de beklenen normalleşmeye giden yolu açacak.
Geçen günlerde şahit olduğumuz Türkiye-Ermenistan “yakınlaşmasının” ardından, bu hafta önemli gelişmeler yaşandı. Bu gelişmeler sadece Türkiye ve Ermenistan arasında değil, aslında ikili ilişkilerin Türkiye tarafından artık açıkça endekslendiği Ermenistan-Azerbaycan ve Azerbaycan-Karabağ Özerkliği açısından da önemli.
Öncelikle, Münih Güvenlik Konferansı kapsamında ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev üçlü bir görüşme gerçekleştirdi.
Geçen yıl Prag’da varılan mutabakat doğrultusunda, Ermenistan ile Azerbaycan arasında “devam eden” barış antlaşması süreci, bölgesel ulaşım blokajının kaldırılması ve iki ülke arasında sınırların belirlenmesine ilişkin çalışmalara değinilen görüşme, yeni gelişmelere vesile oldu.
Paşinyan, Ermenistan’ın uzun vadeli barış ve bölgede istikrarı gerçekten garanti edecek bir anlaşmaya varılması konusundaki kararlılığını vurgularken, Azerbaycan’ın Ermenistan-Karabağ arasındaki yegane yolu – Laçin Koridoru’nu hukuksuzca abluka altına almasına ve bunun sonucunda Dağlık Karabağ’da oluşan insani krize vurgu yaptı.
Blinken, “İki ülkenin, 30 yılı aşkın süredir devam eden bir çatışmadan sonra barışı güvence altına almak için tarihi bir fırsata sahip olduklarına inanıyoruz” derken, bu ve devam edecek görüşmelerin Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki barış sürecinin devamlılığının sağlanması açısından hayati olduğunu belirtti.
Blinken’ın vurgusu kuşkusuz bu dönemde oldukça önemli, format konusundaki teklifi ise yapıcı.
“ABD, ister doğrudan dostlarımızla, ister bunun gibi üçlü bir formatta, ister diğer uluslararası ortaklarla olsun, barış ve diyalog çabalarını desteklemek için elinden gelen her şeyi yapmaya kararlıdır” sözü, görüşmeleri desteklediklerinin lakin tekellerinde görmediklerinin ispatı.
Görüşmede Aliyev’in “Azerbaycan’da Dağlık Karabağ kavramı ve böyle bir idari toprak birimi yoktur” ifadelerini kullanması gerginlik yaratırken, Paşinyan’ın, Aliyev’in de imzasının bulunduğu 9 Kasım 2020 tarihli üçlü bildiride Dağlık Karabağ ve ayrıca Laçin Koridoru’nun da yer aldığını vurgulaması ve “O belgede Laçin Koridoru’nun açık kalması ve Azerbaycan’ın kontrolünden çıkması gerektiği de yazmaktadır.” uyarısı da önemliydi.
Bu görüşmelerde Aliyev’in tam olarak anlamakta güçlük çekilen “Karabağ’da Ruben Vardanyan’ı istemiyorum” çıkışı da yinelendi.
Aliyev, bölgede “Azerbaycan ile Ermenistan’ın barış görüşmeleri” ve “Azerbaycan’ın, Karabağ’daki Ermeni nüfusuyla görüşmesi” gibi iki istikametli yaklaşım yönünde ortak bir anlayışın olduğunu, buna hazır olduklarının fakat süreci bölgede doğan ve yaşayan Ermeni toplumunun temsilcileriyle yürütebileceklerini, “Rusya’dan Karabağ’a ihraç edilmiş, Erivan’a gelerek yasa dışı yollarla sözde Karabağ yönetimine giren kişilerle görüşme yapmayacaklarını” tekrar etti.
Aliyev açıkça görüşmelerin “Rusya vatandaşı Vardanyan’ın Karabağ’dan ayrıldığı zaman yapabileceklerini” belirtti.
Karabağ’ın Devlet Bakanı Vardanyan Rusya’da yaşıyordu ve Rusya vatandaşıydı. Eylül 2022’de Rus vatandaşlığından çıkma başvurusunda bulunarak Karabağ’a gelmiş ve Ermeni yönetiminde devlet bakanı olarak göreve başlamıştı. Vardanyan, 22 Aralık’ta Rus vatandaşlığından çıktı.
Vardanyan 2012 yılına kadar Rusya’nın en büyük yatırım şirketlerinden Troika Dialog’un hakim hissedarıydı. Vardanyan, Rusya’daki mali varlıklarıyla ilgili olarak “Her şeyi ortaklarımın yönetimine devredeceğim ve aile vakfına aktaracağım” demişti.
Aliyev’in bu sözlerinin birkaç gün sonra Vardanyan, Karabağ Cumhurbaşkanı Arayik Harutyunyan’ın kararnamesiyle Devlet Bakanı görevinden alındı.
Vardanyan veda konuşmasında “Harutyun’yan ile sorunlar hakkında farklı görüşlere sahip olsak da, kimsenin geçemeyeceği ortak kırmızı çizgilerimiz var – onurumuzu korumak ve Karabağ’ın özgür olmasını sağlamak.” dedi.
Vardanyan görevden alınmasının ardından başkent Stepanakert’te kalacağına ve Karabağ’ın yararına çalışmaya devam edeceğini, güvenlik, egemenlik, sosyo-ekonomik ve kültürel kalkınma alanlarında çalışacağını, yeni projelere imza atmaya devam edeceğini söyledi.
Harutyunyan ise Vardanyan ile sürekli fikir alışverişinde bulunduklarını, ancak “dış baskının” artması ile Karabağ’da var olan durum ve gelecekte yaşanacak sorunları göz önüne alarak bu kararı verdiklerini söylerken – Vardanyan’nın da durumu anlayışla yaklaştığının altını çizdi.
Vardanyan için verilen karar, belki de Azerbaycan ile Karabağ yönetiminin nihayet masaya oturabileceği bir dönemde ayrıca Batı’nın Rusya ile ilgili yaptırımları sıklaştırdığı bir döneme rastlıyor. Anlaşılan o ki Ermeni tarafı, olası bir “mutabakat masası” şansını heba etmek istemiyor.
Diğer yandan Azerbaycan ve Ermenistan’da Vardanyan’ın “Rusya ile iyi ilişkileri” olduğuna inanların sayısı az değil. Bu açıdan bakıldığında, son savaştan sonra hazırlanan barış ve ateşkes anlaşması her ne kadar Rusya’nın “ağabeyliğinde” imzalandıysa da görüşmelerde Azerbaycan “Rusya baskısı” istemiyor.
Tüm bu gelişmelerden yaklaşık bir gün önce BM (Birleşmiş Milletler) Uluslararası Adalet Divanı Laçin koridorundaki abluka ile ilgili olarak Ermenistan’ın ihtiyati tedbir başvurusunu görüşmesi ve Laçin koridorunda serbest ulaşımın Azerbaycan tarafından sağlanması gerektiğini belirtmesi de oldukça önemli bir karardı.
Mahkeme “Azerbaycan Cumhuriyeti, Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerine uygun olarak, Laçin koridoru boyunca her iki yönde engelsiz insan, araç ve yük hareketini sağlamak için elindeki tüm önlemleri almalıdır” dedi.
Uluslararası Adalet Divanı, 12 Aralık 2022’den bu yana Laçin koridoru üzerinden Dağlık Karabağ ile Ermenistan arasındaki bağlantının koptuğunu, “Laçin Koridorundaki kesintiyle Dağlık Karabağ’da hastanede yatan Ermeni uyruklu veya etnik kökenli kişilerin acil tıbbi bakım için Ermenistan’daki tıbbi tesislere nakledilmesinin engellendiğini gösteriyor. Kanıtlar aynı zamanda Dağlık Karabağ’a temel ihtiyaç maddelerinin ithal edilmesinin engellendiğini ve gıda, ilaç ve diğer hayat kurtarıcı tıbbi malzeme sıkıntısının yaşandığını gösteriyor.” dedi.
Mahkeme aynı zamanda Azerbaycan’ın Ermenistan’a karşı ihtiyati tedbir talebini de reddetti.
Vardanyan’ın görevden alınmasının bir sebebi de Uluslararası Adalet Divanı’nın kararının Azerbaycan tarafından kabullenilmesi ve hızlandırılması ihtimali olması oldukça yüksek.
Bir diğer önemli gelişme ise, Avrupa Birliği Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası çerçevesinde Ermenistan’da konuşlandırılan AB sivil misyonu göreve başlaması ve Rusya’nın girişimi eleştirmesiydi.
100 kişilik bir gruptan oluşan AB sivil misyonunun operasyonel merkezi, Vayots Dzor bölgesinin Yeğegnadzor şehri oldu.
Avrupa Birliği’nin “Ermenistan-Azerbaycan sınırının Ermenistan tarafına konuşlanmanın amacı, Ermenistan’ın sınır bölgelerinde istikrara katkıda bulunmak, çatışmadan etkilenen bölgelerde güven ve asayiş tesis etmek ve aynı zamanda çatışmadan zarar görmüş olan bölgelerde güven ve emniyet ortamı sağlayarak, AB tarafından desteklenen Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki çözüm çabalarını kolaylaştırmaktır.” açıklamasının ardından Rusya da bir açıklama yaptı.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zakharova “Ne yazık ki, Avrupa Birliği’nin müttefikimiz Ermenistan’da bir yer kazanmak için hiçbir çabadan kaçınmadığını ilk kez görmüyoruz” dedi.
Zakharova “Güney Kafkasya’daki ilişkileri normalleştirme çıkarlarından çok uzak olan bu girişimlerin arkasında yalnızca siyasi saikler gördüklerini iddia etti ve “Öngörülebilir perspektifte bölgede istikrar ve güvenliğin kilit faktörü Rusya, Azerbaycan ve Ermeni liderler arasındaki anlaşmalardır” dedi.
Mahkeme kararının ardından, Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel, Azerbaycan ve Ermenistan liderlerinin Brüksel’de buluşmasını önerdi. Konuyla ilgili ABD Dışişleri Bakanı sözcüsü Ned Price ABD’nin “çok zor konularda ilerleme sağlamak için tarafları her şekilde desteklediğini” ve bunu ikili ve üçlü formatlarda yaptığını kaydetti.
Özellikle, Blinken’in Münih’te Aliyev ve Pashinyan ile yaptığı görüşmeden memnun olduğu anlaşılan Price, “Avrupa Birliği tarafından başlatılan sürece büyük destek veriyoruz ve Charles Michel’in tarafları Brüksel’de ağırlamayı teklifini kabul etmeleri halinde, son haftalarda gördüğümüz ilerlemeyi sürdürmek için bir fırsat olacak” dedi.
Michel tarafından başlatılan son toplantının 2022’de Brüksel’de yapılması gerekiyordu. 7 Aralık’ta, ancak Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev reddettmiş, Paşinyan ise toplantıya ancak Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un katılması halinde geleceğini söylemişti.
Güney Kafkasya’daki ilişkiler için çok aktörlü bir “normalleşme” süreci itiraf edilse de edilmese de başlamış durumunda. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal denemeleri bir yılını tamamlarken, bölgedeki Rusya etkisi yer yer zayıflıyor; Azerbaycan ve Ermenistan gibi müttefikler bile göreceli olarak ABD’nin ve Batı’nın olaylara dahlinden memnun gözüküyor. Türkiye kendi iç ve dış sıkıntıları ile meşgul olsa da, Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerinden hem taraf hem de belirleyici.
Tarafların mantık çerçevesinde verecekleri tavizler, uzlaşmayı güçlendirecek belki de beklenen normalleşmeye giden yolu açacak.