Halide Edip neden kurtarmıştır Gomidas’ı? Öleceği 22 Ekim 1935 yılına kadar Gomidas, hiç piyano çalmamış, şarkı söylememiş ve eser bestelememiştir. 18 yıl boyunca hiçbir şey yapmadan yaşamıştır.
“Şarkı söylediğinde Allah onu dinlemek için aşağı inerdi”
Halide Edip Adıvar
Kızdı kadına ve “İblis!” diye bağırdı hala genç olduğunu düşünen adam.
O benim melek olduğumu düşünüyor, dedi kadın.
İblis de bir melekti, dedi adam.
Doğru, Tanrı’ya isyan etmişti ama İblis de bir melekti, ruhani bir yaratıktı neticede. Kötülüğü sembolize etse de, ilk şeytan diye anılsa da, tüm şeytanların lideri sayılsa da o da bir melekti…
Hayır, ruhani bir varlık değildi. Ruhani olan Tanrıydı. Melekler nurdan, saf enerjiden yaratılmıştı.
Gomidas Vartabed 26 Eylül 1869’da Kütahya’da doğdu. Bu hafta onun 153. doğum günü kutlandı.
“Gomidas kimdir?” diyeceksiniz, haklısınız. Resmi tarihimize, “yerli ve milli sanat” anlayışımıza “sığmayan” insanları öğretmiyorlar bize memleketimizde. Bu yüzden birçoğunuzun bilmemesi doğal, biraz anlatırım ben size bugün ama siz onun hakkında mutlaka kitaplar okuyun.
Asıl adı Soğomon Soğomonyan olan Gomidas Vartabed, 22 Ekim 1935 tarihinde Paris kentinde hayata gözlerini yuman rahip, besteci, koro şefi, şarkıcı ve etnomüzikolog. Uzmanlar onu Ermeni Klasik Müziği’nin kurucusu olarak adlandırılıyor.
Batı ve Doğu Ermenicesi’nde bazı harflerin telaffuzu farklı olduğu için yazılı kaynakların bir kısmında adı Komitas olarak da geçer.
1935’e kadar hayatta kaldığına göre Soykırım’ın ona “dokunmadığını” düşünebilirsiniz. Oysa dokundu, deldi geçti Soykırım Gomidas’ı, katledilenlere göre daha çok öldü belki de Gomidas…
“Cinsiyetleri yoktur, acıkmazlar, uyumazlar, tek emelleri yaratıcılarına hizmet edebilmektir. Bazen rüyalara girerler, nûru rüyada görebilmek çok güzel, huzurlu bir şeydir..” diyor alimler melekler konusunda.
Farklı dini kitaplardaki ilgili ayetlerde melekleri iki ana bölüme ayırıyorlar, ilk grubun belli bir görevi yoktur, yalnızca Allah’a kulluk ederler, deniyor. Diğer grup ise kaza ve kaderin işlemesinden sorumlular.
Kütahya’da müzisyen bir ailede doğan Soğomon, bir yaşında annesini, 10 yaşında babasını kaybeder. Sadece Türkçe konuşabilen yetim Soghomon’un sesi çok güzel olduğundan, yaşadığı yörenin Ermeni din adamlarının aracılığıyla, eğitim içim, 1881’de Ermenistan’daki Eçmiadzin Kevorkyan Ruhban okuluna gönderilir.
1893’de Katolikos Khrimyan Hayrig (Mıgırdiç Khrimyan) zamanında, Gomidas Soğomonyan apeğa(önrahip) unvanıyla mezun olur, aynı yılın sonbaharında mezun olduğu ruhban okuluna, müzik öğretmenliği görevine atanır. Bu dönemde halk müziği ile ilgilenir, yazıya döktüğü halk şarkıları için çoksesli düzenlemeler yapar ve bunları korolara okutur.
Müzik konusunda kendini geliştirir, ilk eserlerini besteler. Ricacı olur, “Berlin’e, Konservatuar’a yollayın beni” der, yollarlar. Berlin’de Prof. Richard Schmidt’in gözetiminde çalışır. Bu süre içinde bir de kilise korosu kuran Gomidas, koronun şefliğini üstlenir.
Kaiser Friedrich Wilhelm Universitesi’nde devam eder macerası, Ermeni Müziği çalışmalarını, Kürt Müziği izler, Kürt Müziği tezi ile müzikoloji alanında doktora unvanı alır.
Paris’e geçer, 4 sesli kilise müziği üzerine çalışır; parası biter, maddi destek bulamaz, 1899’da Eçmiadzin’e geri döner. Orada çok sesli erkek korosu kurup, yönetir.
Bu dönemde çalışmalarını Ermeni Halk Müziği üzerinde yoğunlaştırarak birçok makale yayımlar; Tiflis, Berlin, Paris, Cenevre, Venedik, Iğdır, Bakü ve Batum’da konferanslar ve konserler verir.
Eçmiadzin çevresindeki köylerden Ermenice halk şarkıları kaydeder.
Kütahya, İstanbul ve Eçmiadzin’de Türkçe, Vağarşabad civarındaki Ezidi köylerinden Kürtçe şarkılar derler. Derlemeleri arasında halk şarkılarının yanı sıra, Osmanlı İmparatorluğu ve Rus Çarlığı sınırları içinde yaşayan Ermenilerin kentlerde ürettikleri şarkılar, devrimci şarkılar ve aşuğ şarkıları da vardır.
Melekler Sözlüğü’nü yazan Amerikalı şair, yazar ve araştırmacı Gustav Davidson, dini anlatının dışında da anılan çok melek olduğunu, sayının tahmin edilemeyecek kadar büyük olduğunu belirtir – 302 milyona yakın melek olduğunu kaydeder “Gözden düşmüş melekleri” de anlattığı eserinde.
Dünya’daki bütün din ve inanışlardaki meleklerin isimleri ve görevlerinin yazılı olduğu dev bir sözlükten bahsediyorum. Sözlük deyip geçmeyin, bir senaristin yeni filmlerine, şairlerin henüz doğmamış şiirlerine sebep olabilecek bilgi ve esin vardır bu kitapta.
Meleklerin adlarının yanı sıra; iyi ve kötü melekleri, onların ödevlerini, güçlerini, sayılarını, dillerini, ölümsüzlüklerini, bedenlerini, cinsiyetlerini, mekanlarını hatta “üremelerini” anlatır….
Gomidas’ın Ermeni müziğine en büyük katkısının etnomüzikoloji alanında olduğu düşünülüyor. Ermeni halk şarkılarını derlemek için Ermeni halkının yaşadığı geniş alanda gezilere çıkan Gomidas, 4000’e yakın Ermenice, Kürtçe, Arapça ve Türkçe halk şarkısını notaya alarak bu şarkıların günümüze kadar ulaşmasını sağladı. Söz konusu şarkılardan bir kısmını ise koro eseri olarak düzenledi.
Anadolu ve Ermeni halk müziği ezgilerini, Ermeni Kilise müziğini verdiği konserlerle batıya tanıtan Gomidas kendine özgü makam ve üslubuyla tanındı.
24 Nisan 1915’te 234 Ermeni aydınıyla birlikte tutuklanıp Çankırı’ya sürgüne gönderilen Gomidas’ın çalışmaları, eserleri tahrip edildi, notaları yakıldı.
Fakat bunlar olup biterken, tarihin tuhaf bir sayfası açıldı; Gomidas, Halide Edip Adıvar’ın girişimiyle 8 Mayıs 1915’de İstanbul’a geri gönderildi.
Sürgünde yaşadıkları nedeniyle ruh sağlığını bozulan Gomidas, 1915’te İstanbul La Paix Hastanesi’ne yatırıldı oradan da 1916’da Paris Psikiyatri kliniğine gönderilir.
Gomidas 22 Ekim 1935 günü Paris’teki aynı klinikte öldü.
1915’in 24 Nisan’ındaki Ermeni aydınların ölüm yolculuğuna dönüşen “sürgününün” simgesi olan Gomidas Vartabed’in büstü Paris’te anıt olmuştur.
Yerevan’da, anısına “Gomidas” adıyla bir konservatuar açılır; okullar, sokaklar, korolar hala onun ismi ile anılır, şehrin farklı yerlerinde heykeller, büstleri bulunur.
“İnsanın bir mülk bir de melekût yanı vardır. İnsanın fiziğe ait bir yanı olduğu gibi fizik ötesine açık bir mahiyeti de mevcuttur” bazılarına göre.
Kısaca, hisler, şehvetler, gazaplar, kinler, nefretlerden ibaret hayvanî bir yanı, diğer taraftan da izan, irfan, tevazu, yardımseverlik gibi melekî bir tarafı da söz konusudur. Tam da bu sebeple meleki yanı artan biz ölümlülerin, ancak bu şekilde potansiyel insanlıktan “hakikî insan” olma ufkuna yükselebileceği, — içinde bulunduğu sanılan bu “meleklik yönünü” inkişaf ettirmesiyle gelişeceği düşünülüyor.
İttihatçı’larla yakın ilişkileri sonucunda en son Nisan 1915’te Türk Ocağı’nda bir konser vermiştir Gomidas. İttihatçıların ileri gelenlerini ve Talat Paşa’nın katıldığı bu konserde Hamdullah Suphi şöyle der:
“Anadolu’nun çocuğu bu Ermeni papaz, uzun çalışmaları sonucunda Ermeni Müziği’ni kanatlandırmıştır. Rahatından vazgeçip bütün zamanını köyleri tek tek gezerek eserleri toplamaya harcamıştır. Ermeni ulusunun mirasını sergilemiştir. Bizim din adamlarımızda aynı şeyleri yapmalıdır, Türk ulusunun gelişmesi ve hazinesini keşfi için yürekleriyle çalışmalıdır. Şu bir gerçektir ki Ermeni kültürü bizim kültürümüz karşısında gelişmektedir. Türkiye’ye gider, Anadolu’nun hangi köşesine giderseniz gidin Ermeni yaratıcılığını ve aklını göreceksiniz. Eserleriyle, ürettikleriyle “Ben buradayım” ı size anlatacaklardır. Saraya giderseniz göreceksiniz, mimarın Ermeni olduğunu. Ermeni ustaların dünyaca ünlü yüzüklerini göreceksiniz Van’dan. Geliştirdikleri Tıp okullarını ve yazarlarının yazdığı kitaplar ve bilim alanındaki kitapların hepsi Ermenilerin. Bunlar asırlardır birlikte yaşadığımız insanlardır.”
Bu konuşmadan sonra Gomidas piyanosunun başına geçer ve sonunda ayakta alkışlanır İttihatçılar tarafından. Salonda ise şu cümle yankılanır. “Tanrı şeytanın gözlerinden korusun Gomidas’ı”
Aşağı yukarı 10 gün sonra, 24 Nisan’da tutuklanır Gomidas, Ermeni aydınlar, yazarlar, eğitimciler, doktorlar, sanatçılar ile birlikte…
Gomidas Vartabet birkaç kişi sayesinde sürgün edildiği Çankırı’dan kurtarılmıştır.
Halide Edip neden kurtarmıştır acaba Gomidas’ı?
Öleceği 22 Ekim 1935 yılına kadar Gomidas, hiç piyano çalmamış, şarkı söylememiş ve eser bestelememiştir. 18 yıl boyunca hiçbir şey yapmadan yaşamıştır.
Muhteşem bir kitaptır “Melekler Sözlüğü”. Gustav Davidson şöyle der önsözde:
Yanımızda melek mi var yoksa şeytan mı?… Hiç bir zaman bilemeyeceğiz bunu.
En iyisi tetikte beklemek… Paulus’un dediği gibi, şeytan bile melek kılığına girebilir.