Bilim insanları içinde tarihte çok sayıda casusluk yapan çıkması acaba bir tesadüf mü yoksa bilim insanlarının bilinçli bir şekilde bilginin yayılmasını istemelerinden mi kaynaklanıyor? Geçtiğimiz aylarda askeri sırları satmak isterken ABD’de yakalanan bir bilim insanının hikayesi bu konuya ışık tutuyor.
26 Haziran 2021’de, Jonathan Toebbe adlı kırk iki yaşındaki bir deniz nükleer mühendisi, Batı Virginia’daki Jefferson County’de önceden kararlaştırılan bir noktaya, fıstık ezmeli sandviçin yarısını içeren bir plastik torba koydu. Annapolis’teki özel bir okulda sosyal bilgiler öğretmeni olan eşi Diana Toebbe de yakınlarda duruyordu. Sonra çift kalabalık bir alandan uzaklaştı, sanki onları takip eden birini görüyor gibiydi. Fıstık ezmeli sandviçin içinde, plastiğe sarılı bir halde, denizaltılar için nükleer tahrik sistemleri hakkında gizli bilgiler içeren mavi bir SD kart vardı. Temmuz ayında, Toebbe ve karısı daha fazla gizli dosya içeren başka bir SD kartı aynı şekilde bıraktı. Bu sefer SD kartı bir yara bandının içine gizlenmişti. Ardından, Ağustos ayında, markasını bilmediğimiz bir sakız paketinin içinde üçüncü bir SD kart teslim edildi.
KAHVERENGİ ZARF İLE TEKLİF
Mahkeme belgelerinden Toebbe’nin serüvenini haberleştiren The New Yorker, bu bırakmaların hikayesinin 1 Nisan 2020’de başladığını yazdı. İddiaya göre, “Alice” takma adı altında faaliyet gösteren ve Toebbe olduğu tahmin edilen birisi, içinde Amerika Birleşik Devletler Donanması bilgilerini satmayı teklif ettiklerine dair bir not yer alan mektubu kahverengi bir zarf içinde gizli bir alıcıya gönderdi. Mahkeme, alıcının kimliğini açıklamadı ancak bir yabancı ülkenin büyükelçiliği olduğu tahmin ediliyor. Mektupta, “Dilinizde yapılan bu kötü çeviri için özür dilerim. Lütfen bu mektubu askeri istihbarat teşkilatınıza iletin. Bu bilginin devletiniz için çok değerli olacağına inanıyorum. Bu bir aldatmaca değil.” ifadeleri yer alıyordu.
8 AY SONRA GELEN CEVAP
Sekiz aydan fazla bir süre yanıt gelmedi. Ardından, Aralık 2020’de Alice için bir mesaj geldi: “Mektubunuzu aldık. Sizinle çalışmak istiyoruz. Aylar oldu, bu yüzden hâlâ orada olup olmadığınızı bilmemiz gerekiyor”. Ardından güven inşası için bir takım işlemler yaşandı. Ödeme için Monero kripto para birimi hakkında konuşuldu. Ülkenin Washington’daki büyükelçiliğinden bir sinyal bayrağının güven verici bir şekilde gösterilmesi talebi ve uygun bırakma noktalarının müzakereleri yapıldı.
100 BİN DOLAR İSTEYİNCE…
31 Temmuz’da alınan bir SD kartta Alice, daha yüksek ödeme talep ederek şunları yazdı: “Mektubunuzda belirttiğiniz gibi, ABD güvenlik güçleri tembel. Ayrıca sınırlı bütçeleri var. Bir ajanı yakalamak için 10 bin veya 20 bin dolarlık ödemeler bir yem olabilir çünkü bunlar normal ödemeleri içindedir… Lütfen buna gücenmeyin, ancak şimdiye kadarki cömertliğiniz, muhtemelen beni tuzağa düşürmek için oynayan biriyle tam olarak eşleşiyor.” Gönderilen yüz bin dolar şüpheleri bastırdı.
30 AJANLA BASKIN
Ardından, Ekim ayında bir Cumartesi öğleden sonra otuz kadar FBI ajanı Toebbes’in Washington yakınlarındaki Annapolis’te bulunan iki katlı evine geldi. Evi aramak ve fotoğraflamak için yaklaşık sekiz saat harcadılar ardından da çifti tutukladılar ve casuslukla suçladılar. Çift baskın sırasında suçsuz olduklarını iddia etti. Ancak sonradan anlaşıldı ki, Toebbes’in yazıştığı ve belgeleri alan yabancı ülke, FBI ile irtibata geçmişti.
BİLİM İÇİN Mİ YOKSA PARA İÇİN Mİ?
Eğer iddialar doğruysa Toebbe sadece bilgi paylaşımı yapmıyordu; anladığı bilgileri paylaşıyordu. John le Carre casusluk romanların baş kahramanı George Smiley tipi bir casus değildi. Daha ziyade bir bilim adamı casus profilindeydi. Casuslukta amatör ama bilimde uzmandı. Toebbe’nin bıraktığı üçüncü SD kartta Alice, “Teknik uzmanlarınızın sorularını yanıtlamanıza yardımcı olma teklifimde ciddiydim” diye yazıyordu.
NÜKLEER DENİZALTININ SIRLARI
Sıradan bir denizaltının bataryalarına yakıt ikmali yapmak için nispeten sık tekrar yüzeye çıkması gerekir, ancak nükleer enerjiyle hareket eden bir denizaltı bir seferde aylarca su altında kalabilir. Nükleer denizaltılar aynı zamanda çok sessizdir. Bu nitelikleri sayesinde yüksek seviyede saklanma kapasiteleri vardır ve kolay kolay tespit edilemezler. ABD ve İngiltere, 1958’den beri birbirleriyle nükleer denizaltı teknolojisini paylaşıyorlar. Çin’e bir uyarı olarak görülen bir hamle olarak, geçtiğimiz Eylül ayında Avustralya ile de paylaşmaya başladılar.
ATOM BOMBASI TEKELİNE KARŞI ÇIKAN BİLİM İNSANLARI
Bilim adamları, genellikle bir bilgiyi herkes için erişilebilir kılma konusunda güçlü bir inanca sahip olma eğilimindedir. Bilgisayar dili Linux’u düşünün, herkese açık bir şekilde geliştirilen bu dil ücretsiz ve milyonlarca kullanıcısı var. ABD’nin 2. Sünya Savaşı sırasında atom bombasını geliştirmek için başlattığı Manhattan Projesi’nin sonuna doğru, ABD’nin müttefiklerini devam eden atom araştırmalarından uzak tutacağı ortaya çıkınca, projenin bilim adamlarının çoğu, tek bir ülkenin böyle bir güce sahip olmaması gerektiğini savunuyordu. Atom bombasına giden yoldaki en büyük buluşlara imza atan, aynı zamanda Manhattan Projesi ekibinin de bir parçası olan Danimarkalı bilim insanı Niels Bohr, atom bombalarının patlamasını takiben, bu alandaki bilginin uluslararası alanda herkesçe erişilebilir olması için ancak malzemelerin yakından korunması için büyük lobi çalışmaları yürüttü. Polonyalı fizikçi Joseph Rotblat, Almanların artık atom bombası peşinde koşmadığına inandığında Manhattan Projesi’nden ayrıldı. Rotblat daha sonra, çatışmalara barışçıl çözümler getirmeyi ve kitle imha silahlarının ortadan kaldırılmasını amaçlayan bilim adamları ve siyasi liderlerin bir araya geldiği Pugwash Konferansları’nı kurdu ve bu çalışma ona Nobel Barış Ödülü kazandırdı. Bunun yanında birçok Manhattan Projesi bilim adamı da, casus olarak çalışarak bilgileri daha açık bir şekilde paylaştılar.
SOVYET NÜKLEER PROGRAMININ GÖRÜNMEYEN ELEMANI
Tarihte casusluk yapan bilim insanları içinde, Manhattan Projesi’nde görevli Alman fizikçi Klaus Fuchs bunların en bilinenlerindendir. ABD ve İngiltere’nin öncülüğünde, ABD’nin bugün Los Alamos Laboratuavarı olarak bilinen bölgesinde başlatılan projede yer alan Fuchs, oradan elde ettiği bilgileri hem 2. Dünya Savaşı sırasında, hem de savaştan sonra Sovyetler Birliği ile paylaşıyordu. Fuchs’un, Almanya’da ailesinin siyaseti nedeniyle faşist haydutlar tarafından dövülmesi hayatındaki dönüm noktalarından birisiydi. Aslında Sosyal Demokrat Partili olan Fuchs, Komünist Parti 1933’te Nazilere karşı aday çıkarınca ilgi alanını o yöne çevirdi. Fikirlerinden dolayı Nazi Almanyası’ndan kaçmak zorunda kalan Fucsh, bir mülteci olarak önce İngiltere’de daha sonra da Kanada’da Montreal yakınlarında gözaltında tutuldu. Fuchs yetenekli bir matematikçi ve fizikçiydi, hem de çok çalışkandı. Kısa sürede dikkatleri çekince önce İngiliz atom araştırmaları çalışmalarında ardından da Manhattan Projesi’nde çalıştı. Projeye büyük katkıda bulunurken aynı zamanda hayati bilgileri Sovyetler Birliği ile de paylaştı. İngilitere’ye iltica edince İngiliz istihbarat teşkilatı MI5, Fuchs’u iddia edilen komünist faaliyetleri için araştırmalar yaptı ancak suçlayıcı hiçbir şey bulamadı. MI5, aslında komünistlik iddiaları Naziler’den geldiği için çok da ciddiye almamıştı. Bu arada Rusya ile Naziler arasındaki saldırmazlık anlaşması bozulup, radyoda Winston Churchill, ‘Artık Ruslar artık bizim müttefikimiz. Sovyetler Birliği’ne yardım etmek için elimizden gelen her şeyi yapacağız’ sözlerini duyunca, Fuchs buradan kendine pay çıkardı. Tamamen şans eseri, Fuchs kendini bir anda Manhattan Projesi’nin kalbinde buldu. Sovyetler’e projedeki gelişmeleri o kadar hızlı iletti ki, Fuchs sayesinde, Stalin atom bombasını ABD Başkan Yardımcısı Harry Truman’dan bile önce biliyordu çünkü ABD Başkanı Franklin Roosevelt, projenin başkan yardımcısıyla bile paylaşılamayacak kadar önemli bir sır olduğunu düşünüyordu.
BİLİM ADAMLARININ ÇOĞU SOLCU YA DA KOMÜNİSTTİ
Projedeki bilim insanlarının amacı bomba teknolojisine Hitler’den önce ulaşmaktı. Manhattan Projesi’nin başındaki J. Robert Oppenheimer da, askeri ve siyasi liderlerin isteklerine karşı, bombanın farklı yönleri üzerinde çalışan seçkin bir grup bilim insanının özgürce fikir alışverişinde bulunmasına izin verilmesinde ısrar ediyordu. Bilim adamlarının çoğu, ya Avrupalu Yahudi mülteciler ya da Büyük Buhran’dan sağ kurtulanlar Amerikalılardı ve büyük kısmı sol sempatiye sahipti. Bu nedenle projeye davet edilen bilim insanlarının içinde çok sayıda solcu ve (gizli) komünist vardı. Fuchs’un casusluğunun ortaya çıkmasından sonra sorusturmayı yürütenler, “bu kadar solcunun için Fuchs’un casusluk yapmasına değil, daha fazla insanın bunu yapmamasına şaşırdıklarını” söylemişlerdi. Belki de, tespit edilememiş ve hala da bilinmeyen daha nice bilim insanı Manhattan Projesi’nden dışarıya bilgi sızdırmıştı.
TESPİT ETTİLER AMA AÇIKLAYAMADILAR
Fuchs’un adı, Sovyetler’in şifrelenmiş sinyallerini deşifre eden İngiliz-Amerikan ortak Venona projesinin Sovyet kod sistemini kırmasından sonra MI5’in gündemine geldi. Yakalanınca herşeyi kabul etti. 9 yıl İngiltere’de hapis yattı. Ardından Doğu Almanya’ya taşındı ve hayatının sonuna kadar orada çalıştı.
18 YAŞINDA EKİP LİDERİ
Venona projesi, Manhattan Projesi üzerinde çalışan başka bir bilim insanının adını da gündeme getirdi: Ted Hall. Hall, hemen hemen kimsenin tanımadığı bir bilim insanıydı, aslında bu bilinmezlik onun başarılı olmasından kaynaklanıyordu. Çünkü başarılı bir casus olmanın bütün amacı, kimsenin ne yaptığınızı bilmemesidir. Hall, Harvard Üniversitesi’nden alınmış bir harika çocuktu. Manhattan Projesi’nde çalışan en genç kişiydi. Daha 18 yaşındayken “bin güneş ışığına sahip olan” bombanın patlama tetikleyicisini tasarlayan ekibe liderlik etti. Hall, 1944’te ve daha sonraki zamanlarda Sovyetlerle çok sayıda gizli bilgileri paylaştı. Deşifre edilen gizli Sovyet yazışmalarında adı geçen Hall, Fuchs’un aksine her şeyi inkar etti. Sonuç olarak, Hall hiçbir zaman yargılanmadı. İngiliz ve Amerikalı yetkililer, Sovyet kodunu kırdıklarını açıklamaktan çekinince, mahkemeye sunacak delil kalmıyordu. İngilizce ondan sonra Hall’ı yakından takip ettiler ve ta 1995 yılına kadar bilim insanlığının yanında casusluk yaptığını da açıklamadılar. Sonra yetmişli yaşlarındayken bir televizyona mülakat veren Hall, nükleer silahlar üzerinde bir Amerikan tekelinin çok tehlikeli olacağı endişesiyle casusluk yapmaya başladığını kendisi söyledi.
MACARTHUR’U DURDURAN GEREKÇE
Fuchs ve Hall yaptıklarına Soğuk Savaş sırasındaki bakış ile günümüzdeki değerlendirmeler çok farklı. Mesela Amerikalı General MacArthur, Kore Savaşı sırasında Güneydoğu Asya’ya nükleer bomba atmak istiyordı ama Rusların da o zamana kadar nükleer silahlar da geliştirmiş olmaları, böyle bir harekete girişilmesini engelledi. Sovyetlerin nükleer silahlara sahip olmasında önemli bir rolü olan Klaus Fuchs belki de böyle bir şey tasarlamamıştı ama tercihleriyle böyle birşeyin önünü açmıştı.
PARA İÇİN Mİ BİLİM İÇİN Mİ?
Toebbes’in casusluğunun motivasyonu belirsizliğini koruyor. Karı koca Toebbeslar doktora yaparken tanışmışlar. Evlendikten sonra iki çocukları olmuş. Jonathan Toebbe, daha fazla para kazanmak için doktorasını yarım bırakmış. Ardından Denver’da bir ev satın almışlar, 2010 yılında borsa çöküşünün ardından evin değeri düşmüş. Bankaya olan borçlarını ödeyemeyince evi kaybetmişler. Ancak, daha yakın zamanlarda, Toebbes’in mali açıdan iyi durumda olduğu ortaya çıkmış. Jonathan’ın yıllık maaşı yüz elli bin dolardan fazlaydı. Kendini işine adamış bir öğretmen olarak bilinen Diana da, muhtemelen altmış bin dolar kazanıyordu. Açık sözlü bir feminist olarak bilinen Diana, Donald Trump’ın seçilmesinden sonra sınıfta açıkça başkanı eleştiren sert ifadeler kullanıyordu. Amerikan güvenlik güçleri, Toebbesler’in motivasyonu konusunda para ve hatta politika dışında başka bazı faktörlerin de devreye girdiğini düşünüyor. Toebbes’ler çevreleriyle ilişkisi olmayan, kalapı kutu gibi bir aileleymiş. Komşularına bile nadiren selam verirlermiş. Bir komşuları, ortak çitlerindeki yabani otları budamak için Jonathan Toebbe ile beş yılda sadece iki kez konuştuğunu söyledi.
ŞEKER FABRİKASI İŞÇİLİĞİNDEN CASUSLUĞA
Toebbe’nin FBI akanı olduğunu bilmeden yazıştığı kişiye, “Bir gün, güvenli olduğunda, belki iki eski arkadaş olarak bir kafede tesadüfen karşılaşırız ve bir şişe şarabı paylaşma ve ortak başarılarımızın hikayelerine gülme şansına sahip oluruz” diye yazdı. Toebbe hakkındaki iddialar doğruysa, casusluk yaptığı süre boyunca duygusal ödüller arayan tek bilim insanı o olmayacaktı. Harry Gold, Philadelphia’nın bir banliyösünde fakir bir şekilde büyüdü ve bir genç olarak, Büyük Buhran sırasında, ailesini şeker fabrikasında çalışarak destekledi. Oradayken kimyayla ilgilenmeye başladı ama üniversiteye gidip eğitim alabilecek parası yoktu. İşten çıkarıldıktan sonra bir arkadaşı ona sabun fabrikasında iş bulmasına yardım etti. O arkadaşı aynı zamanda Komünist Parti ile ilgilenmesini de sağlamaya çalıştı. Gold toplantılarda tanıştığı insanlar için “Alçak bohemler, hiçbir ekonomik sistemde asla çalışmayacak tembel serseriler” ifadelerini kullandı. Ancak Sovyetler için endüstriyel ticari sırları çalmayı kabul etti, çünkü bunun oradaki insanların hayatlarını iyileştireceğini düşünüyordu ve insanlara yardım etme fikrini hoşuna gitmişti. Ayrıca, Fuchs gibi o da Nazi Almanyası’na karşı durduğu için Sovyetler Birliği’ne sempatisi vardı.
FUCHS İLE MOSKOVA ARASINDAKİ ARACI
Zamanla Sovyetler’e karşı olan sempatisi azaldı ancak onun üniversite eğitimi için ödeme yapmayı teklif edince, endüstriyel casusluktan askeri casusluğa geçmeyi kabul etti. İşte o zaman Fuchs ile çalışmaya başladı. O ve Fuchs uzun yürüyüşler yapar, birlikte yemek yer, karşılıklı satranç ve klasik müzik hakkında tartışmalar yapardı. Fuchs ile olmayan eşi ve çocukları hakkında hayali hikayeler paylaşırdı. Fuchs yakalandıktan sonra kod adı ‘Raymond’ olan Amerikalı bir aracısı olduğunu söyleyince, FBI bunun Gold olduğunu anlamkta zorlanmadı. Yakalandı, 16 yıl hapis yattı. Hapisteyken bir kan şekeri testi geliştirdi ve bunun için bir patent aldı. Hasta koğuşunda vardiyalı olarak çalıştı, mahkumların bakımını yaptı zira o yardım etmeyi her zaman severdi.