Türkiye'nin iki İskandinav ülkesinin üyeliğine karşı çıkması Erdoğan için ağır bir bedel olacak ve tarihin bir başka şekilde tekerrür etmesi muhtemel. Bu sefer belki 12 Eylül gibi bir askeri darbe olmayacak ama Erdoğan’ın sandıkta kaybetmesine rağmen iktidarda kalmak istemesine göz yummayacaklar.
Yakın dönem Türkiye siyasi tarihine daha fazla merak sardım son günlerde. Özellikle NATO ilişkilerine. Darbeler, muhtıralar hep NATO ilişkisi çerçevesinde izah kazanıyor. 12 Eylül 1980 askeri darbesinin de çok az tartışılan nedenlerinden biri, hem Ecevit hem de Demirel’in Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönüşüne karşı çıkmalarıydı.
1974’te Türkiye’nin Kıbrıs’a askeri operasyon düzenlemesi ve adanın bir bölümünün işgal edilmesinden sonra Yunanistan, NATO ülkelerinden bir pozisyon beklemiş ancak ABD başta NATO üyelerinden beklediği tepkiyi göremeyince NATO’nun askeri kanadından çekilmişti.
ABD baskısı altında, NATO’nun askeri kanadına dönmeye karar verdi ama Türkiye’nin vetosu ile karşı karşıya kaldı. 1980 yılına kadar birbirini takip eden Ecevit ve Demirel hükümetleri Yunanistan’ın NATO’ya dönüşünü şartlı hale getirip veto etti. Anlaşılan ABD’de pek üstelemedi zaten.
Ama 1979 İran İslam Devrimi ve Sovyetlerin Afganistan’ı işgali, Yunanistan’ın stratejik önemini daha da arttırdı ve ABD, Türkiyeyi yönetenleri ikna etmek için bildiğimiz kadarıyla her türlü çabayı gösterdi. Ama nafile. İşte 12 Eylül 1980 darbesi tam bu şartlar altında gerçekleşti ve Türkiye’nin askeri lideri Kenan Evren’in yaptığı ilk şey Yunanistan’ın NATO’ya dönüşünü imzalamak oldu.
Şimdi Erdoğan rejimi, Rusya’nın NATO’daki temsilcisiymiş gibi davranıyor ve saçma bahaneler üreterek İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğine karşı olduğunu söylüyor. Ancak Rusya ile 1.300 kilometre sınırı olan, gelişmiş silah ve teknolojiye sahip, ekonomik olarak da NATO’ya katkı verecek Finlandiya ve İsveç’in üyelik başvurusu, Avrupa ve ABD açısından Erdoğan’ın gerilim politikalarına ve kaprislerine feda edilecek bir durum değil. Hele hele bu iki ülke 70 yıl sonra tarafsızlık pozisyonlarını bozup ve ABD’nin safına resmen katılmak istediklerini beyan etmişken.
Dolayısıyla Türkiye’nin iki İskandinav ülkesinin üyeliğine karşı çıkması Erdoğan için ağır bir bedel olacak ve tarihin bir başka şekilde tekerrür etmesi muhtemel. Bu sefer belki 1980 askeri darbe olmayacak ama Erdoğan’ın sandıkta kaybetmesine rağmen iktidarda kalmasını göz yummayacaklar.