Ünlü hukukçu İzzet Özgenç, Yargıtay kararı nedeniyle Erdoğan'a seslendi ve Saray danışmanlarını "hukukçu geçinen çakallar" olarak nitelendirdi.
Yargıtay’ın Can Atalay kararı nedeniyle Anayasa Mahkemesi’ni yok sayması ve üyelerini hedef alması nedeniyle “yargı darbesi” krizi yaşanıyor. Hukukçular ve muhalif siyasetçilerin yanı sıra AKP’li çok sayıda isim de Yargıtay’ın kararını eleştirmiş, hatta AKP’nin ağır toplarından Hüseyin Çelik, “kendi militan yargımızı oluşturduk” diyerek özeleştiri vermişti.
Yargıtay’ı en sert eleştiren isimlerden biri de bir dönem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yakınında bulunan ünlü ceza hukukçusu Prof. İzzet Özgenç.
Yargıtay Başkanı’na “tuzluk” demesiyle dikkat çeken Özgenç, bu kez Erdoğan’a seslendi ve Saray danışmanlarını “hukukçu geçinen çakallar” olarak nitelendirdi.
Özgenç, “Hukuki danışmanlık çalışmaları çerçevesindeki yönlendirmeleri dolayısıyla mahcubiyetini gerektiren bir durumun olmadığı ortaya çıkmış bir kişi olarak, etrafınızı saran veya çevrenizde tuttuğunuz ‘hukukçu’ geçinen çakallar yüzünden, somut hukuki sorunlarla ilgili düşüncelerimi size zamanında arz etme ve yönlendirme kabiliyetim ortadan kalkmıştır” dedi.
Ayrıca Özgenç, Erdoğan’a “Sizi Anayasa’nın ‘Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin etme’ görevini yerine getirmeye davet ediyorum” çağrısını yaptı.
Özgenç’in açıklaması şöyle:
“İşaret edelim ki, hukuk sistemimizde tanımlanmış olan kararlardan hangilerine karşı hangi kanun yoluna başvurulabileceği ve keza, bu kararların kanun yolu incelemesine tabi tutulması halinde, bu incelemeyi yapmaya yetkili yargı mercii tarafından ne karar verilebileceği yine kanunla belirlenmiştir. Hiçbir yargı merciinin Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bir kararın, doğru bir karar olmadığı değerlendirilse bile, “uygulanmamasına” karar verme yetkisi bulunmamaktadır.
‘YARGITAY BAŞKANI KRİZİ ÇÖZMELİ’
Bir mahkeme tarafından verilen bir karar, kanun yolu incelemesi sürecinde hukuka aykırı olduğunun tespitine bağlı olarak verilecek yeni karara kadar hukuk aleminde varlığını devam ettirir. Bir mahkemenin kanunla tanımlanmamış bir karar vermesi halinde de ortada bir karar mevcuttur ve bu karar yok sayılamaz. Hukuk sisteminin işleyişindeki ahenk ve yeknesaklığın muhafazası için, bu karar geri alınmalıdır. Geri alınan bir karar, tesis edildiği andan itibaren bütün sonuçlarıyla ortadan kakmış olmaktadır. Hukuken tanımlanmamış olan bir karar, bunun veren yargı mercii tarafından geri alınabilir ve alınmalıdır. Kararı veren merci bu kararı geri almadığı takdirde, ilgili idari otorite devreye girerek, hukuki yetkilerini kullanarak bunu sağlaması gerekir. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin yargı krizine sebebiyet veren 8.10.2023 tarihli ve E. 2023/12611, D.İş 2023/… sayılı kararının yine bu Daire tarafından geri alınması gerekir. Bu krizin çözüme kavuşturulmasının öncelikle Yargıtay Başkanı tarafından sağlanması gerekir.
Aslında bu karar, Yargıtay Başkanlığı koltuğunda oturan kişinin bilgisi olmaksızın verilmiş bir karar değildir. Hiçbir yargı mercii, kendinden menkul bir cesaretle, bir yüksek mahkemenin verdiği kararın uygulanmamasına karar veremez! Bu nedenle sorunun asıl sorumlusu, Yargıtay Başkanlığı koltuğunda oturan kişidir. Bu durumda sorunun çözüm mercii Cumhurbaşkanlığıdır. Zira, “Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin etmek” Sayın Cumhurbaşkanı’nın temel görevidir (Anayasa, m. 104, f. 2)
‘KARAR SİZİN BİLGİNİZ DAHLİNDE VERİLMİŞTİR’
Sayın Cumhurbaşkanım, Değerli Ağabeyim, Bu mektubu size, resmi bir sıfat taşımadan ve resmi bir statüye sahip olmadan uzun yıllar hukuk alanında danışmanlığınızı yapan bir kişi olarak kaleme alıyorum. Anlaşılan o ki, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, Anayasa Mahkemesi tarafından verilen muayyen bir olayla ilgili “hak ihlali” ve yeniden yargılama kararına “uyulmamasına” dair karar, Yargıtay Başkanlığı postunda oturan kişinin yanı sıra, sizlerin de bilgisi dahilinde verilmiştir.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Hukuki danışmanlık çalışmaları çerçevesindeki yönlendirmeleri dolayısıyla mahcubiyetini gerektiren bir durumun olmadığı ortaya çıkmış bir kişi olarak, etrafınızı saran veya çevrenizde tuttuğunuz ‘hukukçu’ geçinen çakallar yüzünden, somut hukuki sorunlarla ilgili düşüncelerimi size zamanında arz etme ve yönlendirme kabiliyetim ortadan kalkmıştır. Bu durumu, şahsım için bir eksiklik olarak telakki etmiyorum. Ancak, hukuka geri dönülmesi dışında hiçbir beklentisi olmayan bir kardeşiniz olarak, bir üyesi olduğum toplumumuzun hukuk alanındaki geleceğiyle ilgili endişelerim dolayısıyla, sizi Anayasanın Cumhurbaşkanı’na yüklediği ‘Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin etme’ görevini (m. 104, f. 2) yerine getirmeye davet ediyorum.”