Erdoğan’dan Kobane cezaları yorumu: Kerbela’ya dönmüş yüreklere su serpti

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kobani davası kararlarını "siyasi dava" diyerek eleştiren CHP lideri Özgür Özel'i hedef aldı.

KRONOS 20 Mayıs 2024 GÜNDEM

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 26. Dönem Adli Yargı ve 16. Dönem İdari Yargı Kura Töreni’nde konuştu. Kobani davası kararlarını, “Bu dava siyasi davadır” diyerek eleştiren CHP lideri Özgür Özel’e sert tepki gösterdi. Erdoğan, “6-8 Ekim olaylarını kimse mazur ve meşru gösteremez. Mahkeme kararıyla ilgili haddi aşan yorumları tasvip etmiyoruz” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle:

İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın İbrahim Reisi ve beraberindeki heyetin helikopter kazasında vefat ettiklerini öğrendik. Merhum Reisi’ye, kazada hayatını kaybeden İran Dışişleri Bakanı ve diğer yetkililere Allah’tan rahmet diliyorum. Bu elim kazadan derin teessür duyduk. Şahsım, ülkem ve milletim adına İran halkına başsağlığı diliyorum. Kaza haberini aldıktan sonra süratle İran makamlarıyla irtibata geçerek, tü imkanlarımızla arama kurtarma çalışmalarına katkı vermeye hazır olduğumuzu ilan ettik. Akıncı İHA ile gece görüş kabiliyeti olan helikopterimizi bölgeye sevk ettik. Arama kurtarma ekiplerimiz de İranlı kardeşlerimize yardımcı olmak üzere bölgeye intikal etmek üzere hemen yola çıktılar. Helikopterin enkazının tespiti yapıldıktan ve vefat edenlerin naaşlarına ulaşıldıktan sonra ekiplerimiz geri döndü.

“BÖLGEMİZİN HUZURU İÇİN SAMİMİ ÇABALARINA ŞAHİTLİK ETTİK”

Merhum Reisi’yi 24 Ocak’ta Ankara’da misafir etmiş, bunun dışında farklı vesilelerle bir araya gelmiştik. Gerek ikili ilişkilerimizi, gerekse bölgemizi ilgilendiren konularda Sayın Reisi ile çok yakın diyalog içinde olmuştuk. Görevde bulunduğu sürede İran halkının ve bölgemizin huzuru için verdiği samimi çabalara bizzat şahitlik ettik. Aynı şekilde İran Dışişleri Bakanı da Türkiye’ye ilişkileri döneminde başarılı bir diplomat olduğunu gördüm. Kendilerini şükranla ve hürmetle yad ediyoruz.

İranlı kardeşlerimizin, bu süreci kadim ve güçlü devlet geleneklerine uygun şekilde suhuletle yöneteceklerine yürekten inanıyorum. Türkiye olarak, biz de her zaman olduğu gibi bu zor günlerinde dost ve kardeş İran halkının yanında olacağız. Bir kez daha İran İslam Cumhuriyeti’nin dini lideri Sayın Ali Hamaney başta olmak üzere, dost İran halkına, hükümetine, memurların acılı ailelerine en derin taziyelerimi iletiyorum.

“HAKİM VE SAVCI SAYIMIZI 25 BİNE YAKLAŞTIRIYORUZ”

Yargı adaylarımızın bir kısmının kurasını çekeceğiz. 1044 hakim ve savcımızı ülkemizin dört bir yanındaki görev yerlerine yolcu edeceğiz. 81 vilayeti ile bu ülkeyi çok sevmelerini istiyorum. Bu genç kardeşlerimin, gittikleri yerlerde adalet sancağını yücelteceklerine inanıyorum. Biz de 21 yıldır olduğu gibi mesuliyetlerini layıkıyla yerine getirmek için çalışanlara destek vereceğiz.

Bugünkü törenle 25 bine yaklaştırıyoruz hakim savcı sayımızı. İktidara geldiğimizde 9 bin 349 olan hakim ve savcı sayısını iki buçuk kattan fazla artırmak suretiyle mahkemelerimizin yükünü hafiflettik.

“SUÇUN CEZASIZ KALMADIĞI ÖLÇÜDEN ADALETİ TESİS ETMİŞ OLURUZ”

Medeniyetimizin temel direği, adalettir. Kutadgu Bilig’de Yusuf Has Hacip, ‘bir memleketin bağı ve kilidi iki şeyden ibarettir; biri ihtiyatlılık, biri kanun… Bunlar esastır’ diyor. Anadolu’nun manevi mimarlarından, mütefekkir ve mürşid Mevlana hazretleri de aynı şekilde adalet mefhumuna büyük önem vermiştir. Mesnevi’nin özünü adalet, hukuk ve zulüm kavramları oluşturur desek, hatalı bir genelleme yapmış olmayız. Hazreti Mevlana, adaleti şöyle tarif etmektedir; ‘adalet, her şeyi yerli yerine koymak demektir. Ayakkabı ayağındır, külah da başa aittir. Her şey yerinde güzeldir. Ormanda, fakat zincire vurulmuş bir aslan, kum üstünde çırpınan bir balık, mahmur bir halde ötemeyen bülbül tabii özelliklerini kaybetmiştir.’ Üstad Necip Fazıl da ‘adalet hakkı yerine koymaktır’ diyerek, aynı hakikati ifade ediyor. Fikir ve gönül dünyamızın önderlerinin sözlerine, eserlerine, tavsiyelerine baktığımızda adaletin genellikle bu minvalde tanımlandığını görüyoruz. Mağdur ve masum ile zalim ve mücrimi olması gereken yerlere koymanın adı adalettir. Halkımızın tabiriyle, adalet, suçlunun hapiste, masumun dışarıda olmasıdır. Suçun cezasız kalmadığı duygusunu toplumda yerleştirdiğimiz ölçüde adaleti tesis etmiş, yani hakkı yerine koymuş oluruz.

İnsanlar arasında cezasızlık algısının yaygınlaşması ise adalete güveni sarsacak, toplumsal barışı dinamitleyecektir. Bu bakımdan, güvenilir ve seri bir şekilde tecelli eden adalet, millet olarak birliğimizin, beraberliğimizin, huzurumuzun güvencesidir. Şunu çok net ifade etmek isterim; her mahkeme kararı sonrasında, hak yerini buldu anlayışı ne kadar güçlenirse, toplum da kendini o derece emniyette hisseder.

“ANAYASAYI DEĞİŞTİREREK DARBECİLERİ YARGILADIK”

Özellikle bizim gibi yakın siyasi tarihinde adaletsizliklere tanık olmuş bir millet için hakkın yerini bulmasının önemi, tartışma götürmez. Bu gerçeğe darbe ve terör davaları gibi kritik başlıklara birfiil şahitlik ettik. Milli iradeyi güçlendirme mücadelemizde, ülkemizdeki darbe geleneğiyle de hesaplaştık. Anayasayı değiştirerek darbecilerin yargılanmasını sağladık. İktidarlarımız döneminde, cumhuriyet tarihinde ilk defa, milli iradeye kasteden darbeciler yargılandı, geç de olsa hak ettikleri cezaları aldılar. 27 Mayıs mağdurlarının zararlarını darbeden 60 sene sonra kurduğumuz bir komisyon vasıtasıyla tazmin ettik. 12 Eylül ve 28 Şubat’ta demokrasiye darbe yapanlar, milletin vicdanıyla birlikte bağımsız Türk mahkemeleri tarafından da mahkum edildi. Darbe suçunun asla cezasız kalmayacağı böylece anlaşılmış oldu.

“GAYRİMEŞRU YOLLARA TEVESSÜL EDENLERİN VARACAĞI YER MAHKEME”

Milletin kendilerine vermediği yetkiyi silah gücüyle, fezlekelerle veya diğer kanun dışı yollarla gasp etmeye yeltenenler, bundan sonra da adaletin pençesinden kurtulamayacaklar. Vatanımızın bekasına, devletimizin bütünlüğüne, milletimizin birlik ve dirliğine, milli iradenin egemenliğine, vatandaşımızın huzuruna, refahına ve özgürlüklerine kim kast ederse, dün olduğu gibi karşısında yine bizi bulacak, yargımızı bulacaktır. Demokrasimize uzanan elleri kırmaktan çekinmedik, yine çekinmeyeceğiz. Milletin iradesine kimsenin gölge düşürmesine izin vermeyeceğiz. Görevi huzuru sağlamak olanların, darbe şartlarının oluşmasını beklediği ve tereyağından kıl çeker gibi darbe yapmakla övündükleri günler artık geride kalmış, eski Türkiye’de kalmıştır. Antidemokratik veya gayrimeşru yollara tevessül edenlerin Türkiye’de varacağı tek yer, mahkeme salonlarında hukuka hesap vermek olacaktır.

“6-8 EKİM TERÖR KALKIŞMASIDIR”

6-8 Ekim olaylarıyla ilgili birkaç gün evvel açıklanan mahkeme kararlarını da bu zaviyeden değerlendiriyoruz. Burada bir gerçeğin altını öncelikle çizmek istiyorum; 6-8 Ekim hadisesi, asla bir protesto gösterisi değil, 37 insanımızın vahşice öldürüldüğü bir terör kalkışmasıdır. Suriye’deki gelişmeleri bahane eden bölücü örgüt unsurları, doğrudan devletimizin bekasını hedef alan bir isyan girişiminde bulunmuştur. Bu isyan girişiminde 37 insanımız, şehir eşkıyaları tarafından katledilmiştir. Ülkemizin 35 ili, 96 ilçesi ve 131 yerleşim biriminde, sokaklar, dükkanlar, okullar ateşe verilmiş, masumların kanı akıtılmıştır. Bölücü canilerin katlettiği insanlar arasında, ihtiyaç sahiplerine kurban eti dağıtan 16 yaşındaki Yasin Börü ve arkadaşları da vardır.

“HADDİ AŞAN YORUMLARI TASVİP ETMİYORUZ”

6-8 Ekim olaylarını kışkırtanlar, yönlendirenler, azmettirenler, milletimize böyle bir acıyı yaşatanlar bellidir. Hukuk, elbette bunlardan hesap sormak zorundadır. Siyasi dava denilerek, terör kalkışmasının aklanmaya çalışılması, her şeyden önce hukuka ve demokrasiye hakarettir. 6-8 Ekim olaylarını kimse mazur ve meşru gösteremez. Mahkeme kararıyla ilgili haddi aşan yorumları tasvip etmiyoruz. Karar, kayıplarının acısıyla son 10 yıldır Kerbela’ya dönmüş yüreklere su serpmiş, adaletin tecellisine olan inancı yeniden güçlendirmiştir. İsyan girişiminden 10 yıl sonra, geç de olsa hakkın yerini bulduğunu görüyor ve bundan da mağdurlar ve demokrasimiz adına memnuniyet duyuyoruz. Sokakları kan gölüne çevirerek bu ülkede siyaset yapılmayacağını artık herkesin anlamasını ümit ediyoruz.”

ÖZGÜR ÖZEL NE DEMİŞTİ?

Sözcü TV‘de İpek Özbey’in moderatörlüğünde Uğur Dündar ve Deniz Zeyrek’in sorularını yanıtlayan CHP lideri Özgür Özel, Kobani davasında çıkan kararlarla ilgili, “Olay olduktan 5 yıl sonra açıldıysa dava, iddianamesi de doğrudan bir partinin genel başkanı tarafından yıllarca yazıldıysa, sonra da dava açıldıysa bu dava siyasi davadır. Kim ne derse desin bu davada bir hukuk yok. Yargılama süreci hukuki değil” değerlendirmesinde bulunmuştu.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com