Gazeteci Ertuğrul Özkök, kendi kuşağındaki gazetecilerin Türk basınında para kazanan ilk ve son nesil olduklarını belirterek, "Ama büyük servetler kazanmadım. Hürriyet’ten ayrıldım, kızım ve iki torunumla birlikte oturuyoruz. Hayat standardımı tutturmak için yine çalışmak zorundayım" diye konuştu.
Hürriyet gazetesinden bir süre önce ayrılan Ertuğrul Özkök, görevde bulunduğu sürede büyük paralar kazanmadığını belirterek, “Şu an geçinmek için çalışmak zorundayım. Fukara değilim ama hayat standardımı korumak istiyorum. Bu çok insani değil mi?” dedi.
Özkök, T24’ten Hazal Özvarış’e verdiği röportajda, Hürriyet gazetesindeki çalıştığı dönemle ilgili soruları yanıtladı.
“Bugün geçim endişeniz var mı?” yönündeki soruya ise Özkök, şu cevabı verdi: “Var tabii, olmaz olur mu? Bu ülkede, zenginleri saymıyorum ama, herkesin geçim endişesi var. Hazine Bakanı daha yeni ‘Hep beraber mahvoluruz’ dedi. Ama bizim kuşak gazeteciler şanslıydı çünkü rekabetten dolayı ücretlerimiz iyiydi. Bunun da yolunu bize Güneri Cıvaoğlu açtı. Çünkü o bize gazetecilerin de iyi yaşaması gerektiği kültürünü aşılayan insandır. O yüzden biz yöneticiler aramızda dalga geçeriz, “Sendika başkanımız Güneri Cıvaoğlu’dur” diye.”
Maaşıyla ilgili bir soruya ise Özkök, rakam vermeyerek, “Şu an geçinmek için çalışmak zorundayım. Fukara değilim ama hayat standardımı korumak istiyorum. Bu çok insani değil mi?” sorusunu yöneltti.
‘AHMET KAYA’NIN MEZARINA GİTTİM DAHA NE YAPAYIM’
Özkök, röportajın ilk bölümünde sanatçı Ahmet Kaya ile ilgili ‘Vay şerefsiz’ manşetiyle ilgili olarak şunları söyledi:
“Eğer iyi bir entelektüelsen çalıştığın medyayla yüzde 100 aynı görüşte olma ihtimalin yok. Taraf’ta çalışanların hepsi Taraf’la mutabık mıydı? Sen de T24’le değilsindir. Çünkü tek bir kimliğimiz yok bizim. Yapmak istediğin Hürriyet bu muydu diye sorarsan; hayır, değildi. Çok başka bir şey yapardım ama benim jonglörlük, dansözlük dediğim şey bu. Medyayı yönetirken bir sürü şeyi yönetmek zorundasın. Ama bana yönetme konusunda asıl sıkıntı veren bunlar değil, köşe yazarları egolarını yönetmekti. Herkes bana soruyor ama kimse Emin Çölaşan’a sormuyor, çünkü o konuşmuyor. Konuşan ben olunca herkes acısını benden çıkarıyor. Koskoca New York Times, Irak Savaşı’nın çıkışında yanlış belgeleri yayımlamadı mı? Siz bana andıç soruyorsunuz hâlâ. Dünyanın en ciddi gazetesi Le Monde’un hatalarının yüzde 1’ini yapsam beni bu memlekette asarlardı. Kimse samimiyetime inanmıyor. Şunu yazmayı unutma, en azından bir konuda hakkımı ver: Geçmişle hesaplaşma konusunda benden daha cesur kimse yok bu ülkede! Öbür gazetecilerin de gücü başkalarını sorgulamaya yetmiyor. Ben Ahmet Kaya’nın mezarına gittim, daha ne yapayım? Ali Tatar’a o manşetleri atanlardan bir tanesi onun mezarının başına gidip “Ben kötü bir şey yaptım” deme cesaretine sahip mi?”