‘Konuştuğum ByLock kullanıcıları; 4’ü çalışma arkadaşım, biri köylüm’

KRONOS 18 Ağustos 2017 GÜNDEM

Gülen Cemaati’nin medya yapılanmasına dahil oldukları iddiasıyla yargılanan ve aralarında Atilla Taş, Murat Aksoy, Abdullah Kılıç, Cihan Acar gibi isimlerin yer aldığı 12’si tutuklu 13 sanık, bugün üçüncü duruşma için hakim karşısı çıktı.

13 gazetecinin yargılandığı “darbe” davasının ilk duruşmasına İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nde (ACM) devam ediliyor. Bugün duruşmanın 3’üncü oturumu Zaman Gazetesi Genel Yayın Editörü Ali Akkuş’un savunmasıyla başladı.

P24‘ün aktarımıyla Akkuş savunmasını şu başlıklar üzerinden yaptı:

“ByLock kullanıcısı değilim. Yeni iddianamede 5 ByLock kullanıcısı ile görüştüğüm iddia ediliyor.

Konuştuğum kişilerin telefonlarında ByLock olduğunu bilmem mümkün değildir.

Konuştuğum ByLock kullanıcısı kişilerden 4’ü çalışma arkadaşlarım. Birinin ise köylümüz olduğunu babamdan öğrendim, tanımıyorum.

Hakkımda önceki davadan farklı bir iddia yok. Aynı konuda 2. kez yargılama yapılamayacağından bu davanın reddini talep ediyorum.”

Yetkin Yıldız: Gazeteci mesleği gereği herkesle görüşür

“Gazeteci mesleği gereği herkesle görüşür. Bu nedenle bir gazeteciye bunları sormak garip” diyen Yetkin Yıldız suçlamaları reddetti.

Duruşmada bugün savunmasını yapan ikinci gazeteci Yetkin Yıldız’dı. Yıldız şunları söyledi:

Elimde iki iddianame var. Bu iki iddianamenin aynı olduğunu görüyorum.

Aynı suçlamayla bir taraftan örgüt üyeliği ile bir taraftan darbe ile yargılanıyorum.

Hakkımda yurtdışına çıkış iddiaları var. Benim pasaportum bile yok, hayatımda hiç yurtdışına çıkmadım.

Gazeteci mesleği gereği herkesle görüşür. Bu nedenle bir gazeteciye bunları sormak garip.

 

II. GÜN

13 gazetecinin 31 Mart’ta tahliye edildikten sonra gece yarısı soruşturması ile tekrar tutuklandıkları davadanın duruşması Hüseyin Aydın’ın savunmasıyla başladı.

Duruşmada savunma yapan, ifadesinin başlangıcında mahkeme heyetine seslenerek, “Adalet ve hukukla ilgili yaşanan aksaklıkların müsebbibi siz değilsiniz. Hakimler ve savcıların itibarsızlıklarını söylemenin bu davaya ve ülkeye yarar getireceğini sanmıyorum. Sizler yoksanız adalet içi boş bir kavram” dedi.

Atilla Taş: Tweetten yatan bir Allah’ın kulu yoksa ben Zeus’un kulu muyum?

Müzisyen, gazeteci ve Twitter fenomeni Atilla Taş, “Ben suçsuzum ve 1 yıldır suçsuz yere hapis yatıyorum. Bir bakan diyor ki ‘tweetten yatan bir Allah’ın kulu yok.’ Ben Zeus’un kulu muyum?” dedi.

Savunma yapma sırası gelmeden tutuklu sanık Atilla Taş rahatsız olduğunu belirterek savunma yapmak istedi. Bunun üzerine mahkeme başkanı “Savunma yapınca ne olacak geçecek mi ağrın?” dedi. Atilla Taş ise “Stres yapıyorum ağrım var. İfade verince geçer” dedi. Bunun üzerine mahkeme başkanı Taş’ın savunma yapmasına izin verdi.

ATİLLA TAŞ İFADE VERİRKEN AĞLADI

Atilla Taş yaptığı savunmasınada “Adalet ve hukuk konusunda bugün yaşanılan aksaklıkların müsebbibi sizler değilsiniz. Aşırı stresli olan durumlarını baskılamanın kimseye fayda getireceğini sanmıyorum. Hepiniz işlerinizi iyi yapmak isteyen iyi hukuk adamlarısınız. Sizler yoksanız adalet içi boş bir kavramdır. Yapacağım iş kendimi en iyi şekilde savunma ve adalete güvenmektir. Benden sadece doğruları duyacaksınız. Bütün bu davaların boşuna olmadığını anlayabiliyorum. Devlete kastedilmiştir sonuçta. Bütün şehitlerimizi rahmetle gazilerimizi de saygı ve minnetle anıyorum. Benim tek anlamayadığım şey bu işlerle ne alakam olduğudur. O gece darbe gerçekleşse belki bu mahkemeyi hakimi savcıları bile bulamayacaktım. Tutuklanacağım da kesindi zaten” dedi. Atilla Taş bu sırada ağladı.

“NUR TOPU GİBİ İKİ MÜEBBETİMİZ OLDU” 

Atilla Taş zaman zaman ağlayarak yaptığı savunmasında “31 Mart’tan sonra olanlar malumunuz nur topu gibi iki tane ağırlaştırılmış mübebetimiz oldu. Allah bağlarsa eğer. Arkanızda ‘Adalet mülkün temelidir’ yazıyor.  Orada adalet zulmün temelidir yazması gerekiyor. Ben çok samimi ruhumun bütün çıplaklığılya burada  şunu söylemek istiyorum. Bu hain darbe girişimini yapan alçakları lanetliyor en ağır şekilde cezalandırılmalarını yüce rabbimden, adaletten diliyodum. En ufak bir suçum dahi olsa bir yıldır ayakta dahi duramazdım canıma kıyardım. Vicdanım o kadar rahat ki halen bu yüzden yaşayıp nefes alabiliyorum. Tanınan biriyim. “Abi şarkılarınla büyüdük” diyen çocuklar üstüme kapılar kilitledi. Bir astsubay abi seninle çocukken fotoğrafımız vardı” dedi.  Bu sırada ağlayan Taş’a  mahkeme başkanının “sakinleş” uyarısı üzerine “çok doluyuz başkanım, çok saçma şeylerle suçlanıyoruz. Hemşireye ‘sen doktorla niye görüştün’ demek gibi” dedi.

“BEN ZEUS’UN KULUMUYUM?”

“Ben suçsuzum ve bir yıldır suçsuz yere yatıyorum. Hiç alakam yok. Bir bakan çıktı “twetten yatan bir Allah’ın kulu gösteremezsiniz” diyor. Ben Zeus’un kulu muyum? Ben de Allah kuluyum. Ben iflah olmaz bir devrimciyim. Ben Atatürkçüyüm. Mustafa Kemal’in askeriyim. En çok gurur duyduğum budur. Beni bu halimle alacak cemaat varsa hemen gideyim. Ama alan cemaat yok. Hayatımın hiçbir döneminde hacı hoca kovalamadım. Ben kitap, öğretmen peşinde koştum. Hiç bir zaman hurafelere inanmam. Benim aklımı alacak hacı hoca daha anasının karnından doğmadı. Herkes beni salak bir adam sanıyor orasını burasını sallayan. Örgüt bana dedi ki; ‘Yıllar önce komik komik şarkılar yapacak, milyonlarca insan seni sevip sayacak, 3 yıl sonra kariyerin bitecek. Sonra yamyam style diye şarkı yapacaksın, twitter fenomeni olacaksın sonra da yazar yapacağız mı?’ dediler.  Ben size bunu desem ‘Sen benim aklımla dalga mı geçiyorsun’ dersin. Aynı şeyi ben soruyorum şimdi. Ben darbecilikle yargılanıyorum. 1 milyon 700 bin kişinin takip ettiği Atilla Taş o gece saat 11’de darbe karşıtı tweet atıyor. Eski tweetlerimi gören hakim, savcılar o gece attığım tweete sağır kör kalıyorlar. ‘Ne kadar muhalif olursam olayım darbe onaylayacağım bir şey değildir’ diye saat 12.25’te tweet attım. Atilla Taş’ı Kültür Bakanı mı yapacaklardı darbe yapanlar? TBMM bombalanması ne demek. Bu onuruma dokundu. Böyle saçmalık olabilir mi? diye yazdım. Ama darbeyle yargılanıyorum ben. Allah belalarını versin darbecilerin” şeklinde konuştu.

“O GECE İÇER GEBERİRDİM”

Atilla Taş savunmasında “Allah iftiranın da iddianın da yakışanından korusun. Bu bana yakışmadı. Siyanür verilse o gece içer geberirdim vallahi. Ölmek istedim. Meydan gazetesinde yazdım.  Haberdar isimli sitede bana yazarlık yap denilmiş. Yalan. Orada hiçbir zaman yazarlık yapmadım. Said Sefa denen adamı tanımıyorum. Sadece yorumlar yapan orada burada bir adam. Bir gün telefon açtı. Benim eşim aynı zamanda basın danışmanımdı nişanlımdı. Bakar not alır öyle ararım. Rakı sitesinde o ara yazı yazıyorum. “Büyük keyif” diye. Arada da politik analizler yapıyorum” dedi. Bu arada Mahkeme başkanı “Daha sakinsin” deyince “Gerçi suçsuz yatmak daha iyi. Ya suçlu yatsaydım. Sakinim değil mi başkanım?” diye cevap verdi.

“ALLAH BELAMI VERSİN NASIL ANLAMADIM FUAT AVNİ OLDUĞUNU”

Atilla Taş savunmasında şunları söyledi: Benim  zaten 1.5 milyon takipçim var. Yazı yazdığınızda bütün siteler copy paste yapıyor. Bu sizin orada yazdığınız anlamına gelmiyor. Bunu Atilla Taş’ın yazısını  koyup  reklamını yapmak için yapıyor. Okuyucu çekecek. Telefon etmeye devam etti. “Urfalıyım, böyle çiğ köfte yaparım” dedi. Ben de severim çiğ köfteyi. Sevmez olaydım. Trump’un orada durdum aldılar beni. Gittim Erhan Akkuş ve Ahmet Memiş ile orada tanıştım. Ayran içtik sohbet ettik orada konuştuk bu kadar. Bunlar o kadar gerizekalı terörist ki; çiğ köfteyle mi anayasayı yıkacaksınız. O salaklar bu fotoğrafı paylaşıyor. Bana soruluyor. Sen çiğ köfte yemişsin diye. 10 dakika AVM’de dolaşalım 50 kişi gelir fotoğraf çektirir. Gazetecilerden tanıdığım çevrem yoktu. Gazetecileri de tanıyayım dedim. Ben ne bileyim Fuat Avni  olduğunu. Allah benim belamı versin. Nasıl anlamadım Fuat Avni olduğunu. Daha çok çağırdılar ,haberlerimi retweet et dediler, etmedim, gitmedim. Küstüler bana sonra. Muhabbetim bu kadar. Bilmem tanımam bir araya gelmem. Ekrem Dumanlı ile hiç bir sohbetim tanımışlığmı yok. Meydan gazetesinde çalışan Mustafa Gür’ü  tanıyorsam alçağım. ‘Merhaba merhaba’ gazetede. Birileri gazeteden beni arıyor konuşuyorum ama adamın adını bilmiyorum. Kerim Gün hanım da “tanışmak istiyorum  hanımı al yemeğe gel dedi, gitmedim,  gitmem. Beni herkes çağırır. Bir tane programa çıkmadım. bulsunlar her şeyi kabul edeceğim.  Murat Yarar’ı tanımam. Aramış Today’s Zaman’da benimle röpörtaj  için aradı bir kere geçiştirdim. Sonraki  aramada da Todays Zamanın pazarlama müdürü olduğunu abone etmek istedi. Şimdi abone olsaydım nasıl açıklayacaktım. Yani ben bu çevreye girmedim ama, bu çevre girmiş bana bir şekilde. Yurtdışına giderim. Türkler yaşıyor. En son gitmem de, CHP’ nin Londra temsilciliği. İşçi Partisi bunların dostluk grubu. Seçim grubuna gittim. Şarkı söyledim. Adam sayemde seçim kazandı. “Sen bu sesle nasıl şarkıcı oldun” dedi. Ben de burası Türkiye bu sesle şarkıcı da olursun iki tweet atıp ağırlaştırılmış müebbet de yersin dedim. Ben suçsuzum. Beni bırakın çok yattım ben. Şerefsizim kaçmayacağım. Mahkemeye en başta geleceğim en başta silip süpüreceğim. Sizi seviyorum başkanım. Beni idare ettiğiniz için sağ olun”

Taş savunmasını şu başlıklar üzerine kurdu:

“En büyük güvenim kendim ve suçsuzluğuma olan inancım” diyen Taş, “Benim anlayamadığım bu işlerle ne alakam olduğudur. Darbe olsaydı belki de bu mahkemeyi ve hakimleri bulamayacaktık. Bizim iddianame Nasreddin hocanın kazanı gibi doğurdu. ‘Adalet zulmün temelidir’ yazması gerekli” ifadelerini kullandı.

Emin olunuz en ufak bir suçum olsaydı canıma kıyardım. Vicdanım rahat bu yüzden. Çocukken şarkılarımı dinleyen çocuklar kelepçeledi, üstüme kapı kilitledi. Bir asteğmen bana ‘senin kucağında fotoğrafım var’ dedi.

Ben suçsuzum ve 1 yıldır suçsuz yere hapis yatıyorum. Bir bakan diyor ki ‘tweetten yatan bir Allah’ın kulu yok.’ Ben Zeus’un kulu muyum? Ben tweetten yatıyorum. Adamların Fethullah ile fotoğrafları var. Bunlar bize televizyondan terörist diye bağırıyor.

Mustafa Kemal’in askeriyim. Beni bu halimle alacak cemaat varsa gidip yazılırım ama böyle bir cemaat yok. Ben hacı hocanın peşinden koşmadım. Bilime mantığa inanırım. Yıllarca ‘Ham çökelek’ olarak tanındım, ama bu bana hiç şöhret getirmedi. Beni yıllarca salak bir adam olarak tanıdılar.

Örgüt bana ‘Komik komik şarkılar yapacaksın, milletin sinirlerini bozacaksın, bir süre ortadan kaybolacaksın, ‘Yamyam Style’ şarkısını yapacaksın, seni Atilla Tasus deyip Yunanistan’a iteleyecekler, sonra bir gazetede yazı yazacaksın’ mı dedi? Aklımızla mı oynuyorsun derler.

(Taş, tahliye oldukları gece gözaltına alınmaları ile ilgili) “Ben o gece siyanür verseler içerdim, ölmek istedim. Suçsuz yatmak daha iyi suçlu yatsaydım daha kötü” dedi. Taş, tahliye edildiği gece arkasından su döküldüğünü söyledi. Bank Asya hesabı olan kişilerle görüşme suçlaması ile ilgili ise, “Arkadaşlarımın hesap cüzdanlarını isteyip ‘Bank Asya hesabın varsa seninle konuşmayayım mı diyeyim.

Ben şarkıcıyım. Kazakistan’da Amerika’da konser verdim. Tunus’ta Mısır’da klip çektim. Londra Belediye Başkanı Sadiq Khan bana ‘Bu sesle nasıl şarkıcı oldun’ diye sordu. ‘Burası Türkiye. Bu sesle şarkıcı da olursun. 2 tweet atıp 2 ağırlaştırılmış müebbetle de yargılanırsın’ dedim.

Çok yattım, beni bırakın, kaçmam. Bırakırsanız gelip buraları temizlerim.”

Seyit Kılıç: Hep zaman hukuk ve demokrasiden yana oldum

İddianamesinde şüpheli olarak gösterilen Gürcistan ve Batum iş seyahati hakkında bilgi veren gazeteci Seyit Kılıç ise, “Her zaman hukuk ve demokrasiden yana oldum” dedi.

“Bugüne kadar yaptığım hiçbir haber ya da eylemle herhangi bir soruşturmaya konu olmadım. Hep hukuktan, demokrasiden yana oldum.”

 

Yakup Çetin: Sadece muhabirlik yaptım

Zaman Gazetesi muhabiri Yakup Çetin ise sadece gazetecilik yaptığını söyleyerek “Bank Asya’da birikmiş bir param yok” dedi.

“Zaman gazetesinde muhabirlik yaptım. Son maaşım 2300 lira. Bank Asya’ya yatırdığım para yok.”

 

Oğuz Usluer: Telefon irtibatı ile suçlandığım kişiler kayınvalidem ve eniştem

Gazeteci Oğuz Usluer, yaptığı savunmada telefon irtibatı ile suçlandığını söyleyerek, “Telefon irtibatıyla suçlandığım kişilerden biri eniştem diğeri kayınvalidem. Bunun dışındakiler iş ve mesai arkadaşlarımdır” dedi.

Gazeteci Oğuz Usluer’in savunmasından başlıklar:

“Ben gazeteciyim. İddia makamı darbeci olduğuma dair delil sunamıyor ama benim gazetecilik geçmişim darbeci olmadığımın ispatı.

Gazetecilik hayatındaki 25 yılı detaylarıyla anlatan Oğuz Usluer “Böyle bir gazeteciden darbeci çıkarmak beyhude bir çabadır” dedi.

Ben gazeteciyim ve gazeteci herkesle konuşur. Kamu yararı gördüğümüz herşeyi de haber yaparız.

Telefon irtibatıyla suçlandığım kişilerden biri eniştem diğeri kayınvalidem. Bunun dışındakiler iş ve mesai arkadaşlarımdır.”

 

Erkan Acar: Darbeden önce başbakan muhabirimizi kahvaltıya davet etti

Bank Asya hesabındaki her hareketin alt alta konularak toplandığını söyleyen gazeteci Erkan Acar, “Anne babama bile anlatamadım; annem 1 trilyonun varmış diyor.” şeklinde konuştu.

Gazeteci Erkan Acar yaptığı savunmada “habercilik dışında bir faaliyetim olmadı” dedi. Acar, P24’ün bildirdiğine göre şunları söyledi:

“22 yıllık gazeteciyim, iki kitabım var. Habercilik dışında herhangi bir faaliyetim olmadı.

Özgür Düşünce için iddianamede terör örgütü yayın organı deniliyor. Ben bunu hiç hissetmedim ki. Çünkü yasal bir kuruluştu.

Hatta darbeden birkaç ay önce şimdiki Başbakanımız Binali Yıldırım Ankara’daki muhabirlerimizi kahvaltıya davet etmişti.

Bank Asya hesabındaki her hareket alt alta konularak toplanmış. Anne babama bile anlatamadım; annem 1 trilyonun varmış diyor.

Bu mali hesaplamayı yapan kişiye hakkımı helal etmiyorum. Bu yüzden aylardır cezaevindeyim.

Ekrem Dumanlı Zaman’da yöneticimdi. Benim yasal bildiğim bir kişiydi. FETÖ basın imamı yardımcısıymış filan bilmiyorum ki.

Üstelik Ekrem Dumanlı Başbakanımızın uçağında onunla, bakanlarla yan yanaydı. Çalıştığım sürede görüşmelerim tamamen iş içindir.”

 

Murat Aksoy: Gazeteciliği savunuyoruz, beğenmeseniz de eleştirseniz de gazetecilik suç 

Murat Aksoy: Ne yazık ki biz burada gazeteciliği savunuyoruz, ama beğenmeseniz de eleştirseniz de gazetecilik suç değil.

Gazeteci Hüseyin Aydın’dan sonra Murat Aksoy söz aldı. P24 ve Artı Gerçek’in paylaştığına göre Aksoy savunmasında şunları söyledi:

“Meslek hayatım boyunca yazdığım hiçbir yorum, makale ya da sosyal paylaşım hakkında suçlama olmadı.

Daima üç temel değeri savundum: Daha çok demokrasi, daha çok özgürlük, daha çok adalet.

Ne yazık ki biz burada gazeteciliği savunuyoruz, ama beğenmeseniz de eleştirseniz de gazetecilik suç değil.

Bu davalar açılırken, bu iddianameler hazırlanırken, bu kadar özensizlik hukuk açısından acı verici.

Suçlamalara bakınca, 12-13 kişiyle telefon konuşması, çok sayıda denen yurtdışı gezileri ve 7 ay çalıştığım Taraf gazetesi var.

Taraf gazetesine 16 Temmuz 2008’de girdim. 7 ay sonra Şubat ayında bir yazım yalanlandığı için aynı gün istifa ettim.

Bank Asya’da adıma açılan hesaptan hiç bilgim olmadı. Benim tarafımdan açılmadı. Zaten hesapta hiçbir hareket de olmamış.

Bank Asya’da adıma açılan hesaptan haberim olmadığı için kapatmam da mümkün değildi.

Eğer eleştirmek suçsa, suçlanabilirim, tartışılır. Ama ben 13 kişiyle yaptığım görüşmeler nedeniyle 2 müebbetle yargılanıyorum.

Eleştirel yazılarımı ve görüşlerimi Yeni Şafak’tan İMC TV’ye geniş bir yelpaze ile paylaştım.

Yazmış olduğum binlerce yazı, 300’den fazla tv programı ve sosyal medya paylaşımlarından hiçbiri nedeniyle hakkımda dava açılmamıştı.

Yazmış olduğum binlerce yazı, 300’den fazla tv programı ve sosyal medya paylaşımlarından hiçbiri nedeniyle hakkımda dava açılmamıştı.

Benim görüşlerim ve yazılarım yazdığım kurumun yayın politikasına göre değişmedi. Her mecrada eleştirel oldum. Daha çok demokrasi, daha çok özgürlük, daha çok adaleti savundum.

Terör örgütüne üye olmamakla yardım ve propaganda”dan tutuklandım. Beş ay sonra iddianamede “terör örgütü üyesi” olarak geçtim. Oysa tutuklanma gerekçeleri aynıydı.

Hiçbir gizli toplantıya katılmadım, kimseden talimat almadım, bir dolarım olmadı, Bank Asya’da hesap açmadım, Gülen’e hiçbir zaman ‘hoca efendi ve muhterem’ demedim. ByLock Kullanmadım, çocuklarım onların okuluna gitmedi.

Yedi aylık sürede ne yapmış olabilirim ki, iki müebbetle yargılanıyorum. Üstelik mektup yasak haftanın 168 saatinde sadece bir saat aile 1 saat avukat görüşü var. 14 günde bir 10 dakikalık telefon görüşmesi hakkım var.

Suç vasfım üç kez değişti” diyen Aksoy, “Bu süreçlerde savcılık neyi soruşturdu?

Bu kadar özensizlik Türk hukuku adına acı verici. Gazetecilikte 5N1K sorusu var. Bu iddinamede, Nasıl sorusu yok. Bu darbe nasıl olabildi sorusu yok.

Cengiz Çandar’ı iyi ki tanıdım. Kendisi ile ilişkimde evet süreklilik vardır. Yılların gazetecisidir. Ama iddianamede ne diye geçiyor Çandar, “FETÖ lideri basın halkla ilişkiler müdürü Ali Aslan’ın Türkiye’de irtibatlı olduğu kişi olarak geçiyor. Burada suç ve suçlu karma karışık olmuş demektir.

Bir diğer isim gazeteci Fehim Işık, kendisi İMC TV ve Hayat tv’de program yapımcısı. ‘Onursal başkanlığını FETÖ liderliğinin yaptığı toplantıya katılan zat’ diye geçiyor ismi. Bu toplantıyı organize edenler ortada değil katılan Işık iddianamede. Kendisiyle Türkiye sorunlarına dair konuştuğum çay içtiğim insandır.

Oyunculuk eğitimim var. Düşüp bayılsam anlamazsınız, ilk iddianame komikti ikinci trajikomik. Bu iddianame akıl alır gibi değil, diyen Aksoy, iddianame eklerindeki HTS analiz raporuna göre bugüne kadar yaklaşık 5 bin 270 kişi ile temas kurdum, bu10 yıllık zaman dilimini kapsıyor.

Yalçın Akdoğan ile 153, Cem Küçük ile 98, Bekir Bozdağ ile 53, İbrahim Karagül ile 164, Hüseyin Çelik ile 25 kez görüşmesi oldu. Suçsa bunlarla da mesleki faaliyet kapsamında görüştüm.

Hiçbir haberimden pişmanlık duymuyorum. Ama keşke dediğim anlar oldu o da; FETÖ PYD ile iktisaplı yerlerde yazmasaydım. Sadece kendi fikirlerimi yazdım yazdıklarımdan değildir pişmanlığım ama o noktalarda yazdığım için pişman oldum.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun adalet yürüyüşünde giydiği ayakkabıdan alıp giydim. Siyaset demokrasi ve özgürlüğü sağlar, yargı adaleti sağlar. Adalet bekliyorum.

Tahliyemi ve beraatımı istiyorum.”

 

Gazeteci Hüseyin Aydın: Muhabirlik yaparak nasıl suç işlemiş oluyorum

İstanbul 25. ACM’de bugün devam eden duruşmada gazeteci Hüseyin Aydın, “Çocuklarımdan ayrı geçirdiğim 389’uncu sabah. Beni anlamanızı rica ediyorum.” dedi.

İstanbul 25. ACM’de bugün devam eden duruşmadan P24’ün aktardığı bilgilere göre Hüseyin Aydın şunları söyledi:

“Çocuklarımdan ayrı geçirdiğim 389’uncu sabah. Beni anlamanızı rica ediyorum.

Tahliye kararı verildikten sonra cezaevinde 20 dakika sonra çıkıyorsunuz dediler. Yeni soruşturma yazılıyormuş haberimiz yok.

Ben Cihan Haber Ajansı’nda çalışarak, muhabirlik yaparak nasıl suç işlemiş oluyorum?

Benim aldığım maaş 2500 TL. Mecbur kaldığım için çalıştım. Bu ağır suçlamayı bana yüklemeyin, kaldıramıyorum.

Ajans maaşları Bank Asya’ya yatırıyordu. İddianamede para artışı diyor. Ben yatırmadım ki. Maaş ödemesi, mesai ödemesi.

Benim bu hain darbeyi gerçekleştirenle bir bağlantım var mı? Yok. İş yerimdeki adam ByLock kullanmışsa nereden bilebilirim?

31 Mart’taki tahliye sonrasını anlatan Aygün, tahliye ve geri tutuklanış sürecinin işkence dönüştürüldüğünü anlattı “ve o gece yaşama sevincimi kaybettim” dedi. “Yalvardık bizi Silivri’ye götürün diye günlerce işkence muamelesinde, nezaret hanede tutulduk. Yerlerde yatırıldık.

Ben Cihan Haber ajansında çalıştım ama muhabir olarak. Muhabirin görev tanımı, sokakta çalışmaktır. Ben Feza’nın, Cihan’ın nereye bağlı olduğunu bilmiyordum. Tankta mı görüntülendim, silahlı mı görüntülendim. Nasıl darbeyle suçlanıyorum. Sokaktaki muhabirim ben?

Zaman Gazetesinde Ekrem Dumanlı ve yöneticilerle ilişkimden bahsediliyor benim iddianamemde. Ben Zaman’da çalışmadım bile ilişkilerini bilmem. Ben aldığım 2 bin lira için ekmek parası için çalıştım bu kurumlarda. Bu ilişkileri bilsem kapısından girmezdim.

Bu uğradığım haksızlığı kaldıramıyorum. 13 aydır hapisteyim. Suçlu ile suçsuzu ayırt etmenizi ve beraatimi istiyorum.”

I. GÜN

Gülen Cemaati’nin medya yapılanmasına dahil oldukları iddiasıyla yargılanan ve aralarında Atilla Taş, Murat Aksoy, Abdullah Kılıç gibi isimlerin yer aldığı 12’si tutuklu 13 sanık, bugün hakim karşısı çıktı.

13 gazetecinin 31 Mart’ta tahliye edildikten sonra gece yarısı soruşturması ile tekrar tutuklandıkları davadanın duruşması Atilla Taş’ın esprileriyle başlandı. Adres değişikliğini bildirirken tahliye için “yerimiz yurdumuz belli olsun da..” dedi.

Bugünkü duruşmada gazeteciler Cihan Acar, Abdullah Kılıç, Bünyamin Köseli ve Gökçe Fırat Çulhaoğlu ifade verdi.

“BABAMI DİNLEMEDİM GAZETECİ OLDUM”

Duruşmada ilk olarak sanıklardan Cihan Acar savunma yaptı. Acar savunmasında suçlamaları kabul etmeyerek “Ortada suçlama var ama suç yok. Bu suçlamaya uyan bir suçlu yok. Size terörist olmadığımı ıspatlamaya çalışıyorum. 28 yaşında genç bir  gazeteciyim. Nikah masasına oturmam gerekirken, sanık sandalyesine oturdum. Tamamen gazetecilik yaptım. Özellikle üyelik davasından yargılandığım davada tahliye olduğuma sevinirken cezaevinden çıkmadan tekrar gözaltına alınmam süreci benden çok ailemi yıprattı. Beni almaya gelen ailem yıkıldı. O gece yargılanan ben değildim ailemdi. Bunları ajitasyon olsun diye anlatmıyorum. Tahliye kararı, dosyadaki delillere göre mi yoksa toplumdaki infale göre mi veriliyor. Hayatı boyunca herhangi bir illegal  örgüte üye olmadım. Bırakın örgütün sözde abi, imam dedileri bir kişinin söylediklerini dikkate almam mümkün değildir. Hayatım boyunca sadece ve sadece ailemi dikkate almış onları dinlemişimdir. Babam gazetecilik tehlikeli devlet memuru ol demişti. Ama ben babamı ve ailemi dinlemedim. Bu mesleği sevdiğim için seçtim” dedi.

Acar savunmasında “Çok yorgunum sayın heyet. Yorgunum çünkü 28 yaşında biri olarak hiç de küçümsenmeyecek sorunlar yaşadım. 1 yıl içinde defalarca sorgulandım. 2 kez sorgulanarak 2 farklı cezaevinde kaldım. Tahliye sevinci yaşamayamadım. Jandarma aracında gözaltına alındım. Yorgunum çünkü o gece gözaltına alınan ben değil annem, babam ve ablamdı. Avukatım nezarethaneye geldiğinde ilk sorduğum soru ‘annem yaşıyor mu’ idi. Bunları anlatıyorum çünkü içimde tuttuğum sancılar beni öldürecek. Ben o gece defalarca ölmeyi istedim. Tahliye heyecanıyla koşup eşyalarımı topluyorum 7-8 aydır kullandığım tabak ve çatalları çöpe atıyorum. Sonra onları çıkarıp, yarım kalmış konserveyi çıkarıp kullandım. Ajitasyon yapmıyorum, sizin benim acılarıma ihtiyacınız yok ama benim sizin adaletinize ihtiyacım var” ifadelerini kullandı.

Bünyamin Köseli: Darbe planlanırken ben dükkanımı çiçek gibi yapmaya çalışıyordum

Gazeteci Bünyamin Köseli yaptığı savunmada, “Birileri darbe planları yaparken, ben antikacı dükkanı açmak için uğraşarak mı darbeye katkı yapıyorum?” dedi.

Cihan Acar ve Abdullah Kılıç savunmasından sonra Bünyamin Köseli söz aldı. Darbeden önceki 6 ayda neler yaptığını anlatarak başladı konuşmasına. P24 ve gazeteci Tuğba Tekerek’in Twitter notlarına göre Köseli duruşmada şunları söyledi:

“Benim Silivri’ye girdikten sonra gazetelerde okuduğum bir şey vardı ‘Darbe ne kadar sürede planlanır?’ Ben darbeden öncesine baktım. Zaman’a kayyum atandığında işsiz kaldım. Antikacı dükkanı açmak istiyordum. 2016 Mart’ından Temmuz’a kadar antikacı dükkanı açmak için gece gündüz çalıştım.

15 Temmuz günü Adana’dan gelen babamla Avrupa yakasına, şirketimin açılış işlemleri için muhasebecimize gittik. Yani o gün darbe olacak, benim haberim var ama ben dükkan açmak için çırpınıyorum. O yüzden Silivri’deyim.

Kayyumdan sonra gazeteciliği bırakmıştım. Darbeden önceki 5 ay gece gündüz antikacı dükkanımdaydım.

Aynı akşam gerçekleştirilecek darbe girişiminden haberi olan bir kişi bu işlerle mi uğraşır?

Birileri darbe planları yaparken, ben antikacı dükkanı açmak için uğraşarak mı darbeye katkı yapıyorum?

(Bünyamin Köseli boğazı düğümlenerek anlatıyor) Darbe planlanırken ben dükkanımı çiçek gibi yapmaya çalışıyordum.

Gazete yayın politikası üzerinde etkim sıfırdır. Zaman’da beş yıl muhabir olarak çalıştım.

Biz gazeteden Taksim’e araçla gitmek istediğimizde bile üç yöneticiden izin almamız gerekiyordu. Ben haberi yazar, teslim ederim. Gazetede çıkıp çıkmadığını okuyucuyla beraber görürüm. Bir defa bile yayın toplantısına katılmadım.

“Tutukluluğa devam” diyebilirsiniz. Ama “kaçma şüphesi” demeyin. Polise ben gittim. Gözaltına alınmak için 2 saat uğraştım.

Ben teslim olarak gözaltına alındım. Tutukluluğuma devam kararı verseniz bile kaçma şüphesi yazmayın.

İddianamede bir yerde “bank asya kredi kartı var,” bir yerde “yok” diyor. 10 yıldır kredi kartı kullanmıyorum.

Telefon görüşmelerimde hayatın doğal akışına ters bir durum yok. Görüştüğüm kişilerin çoğu gazeteci arkadaşlarımdır.

Babam son ziyaretinde “ya sizi yine önce bırakıp tekrar gözaltına alırlarsa ne yaparız” diye sordu.

AİHM’e başvurmadım. İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, yani sizin, beni tahliye edecek güçte olduğunuzu düşünüyorum. Adalet gelecekse sizden gelmesini istiyorum.

Neden benim tahliye kararıma saygı gösterilmedi? Cumhuriyet’ten arkadaşlar tahliye edildiler ve sevdiklerine kavuştular. Çok sevindik. Ama biz niye tahliye edilmedik? Biz o gün çok aşağılandık. Biz çıkınca Ege’den Avrupa’ya mı kaçacağız? Benim çıkınca gideceğim tek bir yer var o da ailemin köyü.

Hakim ve savcı, önceki iki sanık gibi Bünyamin Köseli’ye de “açıklamalarınız yeterli” diyerek hiçbir soru sormadı.

Gökçe Fırat Çulhaoğlu: Yasak yok ama Türk Solu’nu hiçbir şirket dağıtmıyor

Türk Solu Dergisi Başyazarı Gökçe Fırat Çulhaoğlu savunmasında “İddianame satış ve dağıtımı yasak olan Türk Solu gazetesi diyor. Hiçbir yasak yok ama dağıtım şirketleri dağıtmıyor” dedi.

Bünyamin Köseli’den sonra duruşmada savunma sırası Türk Solu Dergisi Başyazarı Gökçe Fırat Çulhaoğlu’ndaydı.

Çulhaoğlu şunları söyledi:

“İddianamede Türk Solu gazetesinin sahibi deniliyor. Ben başyazarıyım.

İddianame satış ve dağıtımı yasak olan Türk Solu gazetesi diyor. Hiçbir yasak yok ama dağıtım şirketleri dağıtmıyor.

Fetö sözünü ilk kullanan benim.. Şimdi bu kadar insan Fetö derken, ben Fetullah diyorum.

Fetullahçılar Said-i Kurdi’yle ilgili film yaptı, biz Türk bayraklarıyla bastık. Gazetelerinde bize ırkçı dediler.

Yiğit Bulut 2011’de, ABD’de fetullah’la görüştükten sonra yazmış, TC’nin yanlışını temizlemeliyiz.

Bu insanlara “paralel devlet” diyen ilk benim. Benden sonra Recep Tayyip Erdoğan dedi.

Gazetecilik bir suçlama olamaz. Gazeteciliğin cezasını ancak okuru verir.

Ben suçsuzum demek de istemiyorum, ben alakasızım. Hiçbir bağlantım yok. Ben onlara en uzak insanım.

Devlet hukukla ayakta durur. Hakkımdaki delillere göre karar verin.”

Abdullah Kılıç: Şuçlamaların yüzde 90’ı 2013 öncesi; O tarihte ByLock bile yok

Gazeteci Abdullah Kılıç yaptığı savunmada, “Gazeteciyim. Geceyarısı, haber nedeniyle başbakan tarafından arandığım da olmuştur” dedi.

Davayı izleyen P24, Bianet ve gazeteci Tuğba Tekerek’in Twitter hesabından paylaştığına göre, Abdullah Kılıç şunları söyledi:

“Habertürk’te çalışmış olan Abdullah Kılıç savunmasında darbe girişimi gecesi 23’ten itibaren attığı darbe karşıtı tivitleri sıraladı.

15 Temmuz’da peş peşe attığım onlarca sert tweette darbeyi lanetledim. Pek çok meslektaşım gibi sonra pozisyon alırım demedim. Tweetlerimi silmedim, darbecilerin karşısına dikildim.

Sabaha kadar darbecileri lanetleyen 40 tweet attım. Sabah 7’den sonra tweet atmak kolaydı tabi. Halkı darbeye karşı bilgilendirmek için tweetler atan biri, sokaklara çıkan biri darbeci olabilir mi?

Radikal’de ben haber müdürüyken, Balyoz ile ilgili yazı dizisi yaptık. Balyoz’u Anlama Kılavuzu yayınladık. Dijital verilerin sahte olduğunu yazdık. Bu haberlere erişim yasaklandı ve hala yasak.

Zaman Gazetesi’nde her yıl 2 milyona yakın Basın İlan Kurumu reklamı vardı. Alaattin Kaya Basın İlan Kurumu’ndan bu yolla haksız kazanç elde ediyordu. 25 bin değil 25 gazete basılıyordu. Bu dosyayı Nadir Alparslan’a gittim. Hala Cumhurbaşkanlığı Genel Sereter Yardımcısı. Bunu yazdım ve Zaman’dan kovuldum bu dosya yüzünden.

Tutuklanırken bilr savcı yüzü görmedim. 14 gün Emniyet’te tutulduktan sonra savcılığa çıkarılmadan Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklandım.

İddia makamı 11 ay Meydan Gazetesi’nde yazmamı suç unsuru gibi sunmuş. 23 yıllık gazeteciyim. TGC’den üç defa ödül aldım. Gazetecinin nerede yazdığının değil ne yazdığının önemi vardır.

Ben hayatımda bir kişiyi bir kurumu öven haber yapmadım. Yapan arkadaşlarım var, saygı duyarım. Ama ben her zaman uyaran, eleştiren haber yaptım.

İddianamede Meydan gazetesinde 11 ay çalışmam suçmuş gibi sunulmuş.

Bank Asya ile banka-mudi ilişkim yok. Kızımın okulu bu bankayla çalışıyordu ve Meydan da maaşları bu bankaya yatırıyordu.

Bank Asya’ya para yatırmakla suçlanıyorum. 15900 TL yatırdım. Bu para kızımın 6-7 aylık okul taksiti ödemesidir.

Bank Asya hesabım zorunlu bir hesap. Kızımın okul taksidi ve Meydan’daki maaşım nedeniyle..

Bylock’lularla görüşmesine dair: Gazeteciyim. Geceyarısı, haber nedeniyle başbakan tarafından arandığım da olmuştur.

Ajandamda 1000’den fazla siyasetçi, gazeteci var. Şüpheli görüşmelerin yüzde 90’u 2013 öncesi. O tarihte ByLock bile yok.

Hakim: Çok fazla ayrıntıya giriyorsun Abdullah Kılıç: İki kere ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyorum. Çok fazla ayrıntıya girmiyorum.

20 gazeteciyle iletişim kayıtlarıma yönelik suçlamada bulunuluyor. Bunlar hep habercilikle ilgili görüşmelerdir.

11yaşındaki oğlum, adıma kayıtlı tel’den dersane arkadaşını aramış. Bu nedenle Kuzey Irak imamıyla görüşmekle suçlanıyorum.”

Tutuklu gazeteci Cihan Acar: Aradığınız darbeci ben değilim

Tutuklu yargılanan genç gazeteci Cihan Acar: Tahliye edildim ama sevdiklerime bir saniye dahi sarılamadım. Annem o gece boyu 8 saat kendini kaldırımlarda yerden yere atmış. Sayın heyet, aradığınız darbe sanığı ben değilim…

Duruşumada ilk savunmayı en genç gazeteci Cihan Acar yaptı. Davayı izleyen P24 ve gazeteci Tuğba Tekerek’in Twitter hesabından paylaştığına göre, Cihan Acar’ın savunmasının başlıkları şöyle:

“Cihan Acar “Çok yorgunum heyet” diyerek başladı savunmaya. “28 yaşında biri için azımsanmayacak acılar yaşadım.” Tahliye gecesini anlatıyor.

Yeşil Yol filminden bir alıntı yaparak “Çok yorgunum sayın heyet” dedi.

Tahliye edildim ama sevdiklerime bir saniye dahi sarılamadım. Annem o gece boyu 8 saat kendini kaldırımlarda yerden yere atmış.

Tahliye olduğum gece jandarma aracında gözaltına alındım. O gece yargılanan ben değildim, annemdi, ablamdı, ailemdi.

3 senedir gazeteciyim. Meslek hayatımın yarısı kadar süredir tutukluyum.

Tahliye olacağımı duyunca 8 aydır kullandığım tabak çatalı çöpün dibine attım. Tekrar tutuklanınca çıkarıp, onlarla yemek yedim.

Evlenecek yaştayım. Sabah kalkıyorum, giyiniyorum, taranıyorum. Karşımda hep aynı kişiyi buluyorum, Yakup! “Nasıl olmuş?” diyorum.

13 aydır cezaevindeyim. Nikah masasına oturmak isterken sanık sandalyesine oturdum.

Bylock’u olmayan Cihan Acar, iddianameye göre, konuştuğu “bylock’u olduğu iddia edilen kişiler”in kimler olduğunu tek tek açıklıyor.

18 kişi ile görüşmelerim şüpheli bulunmuş. Bu kişilerden 7’si gazeteci, 5’i avukat, 5’i çalıştığım gazetenin avukatı.

Bazı görüşme kayıtları şüpheli bulunmuş. 215 bin ByLock kullancısı 100’er kişiyle görüşse 21 milyon kişi suçlu sayılabilir mi?

Savcı “çok sayıda yurtdışına giriş çıkış” demiş. Keşke öyle olsaydı.. Sadece pr şirketlerinin 3 basın gezisine katıldım.

Tahliye olduktan sonra tekrar tutuklandığım dava sıfır delille açılmış.

Ben nasıl darbe sanığı olabilirim.

Sayın heyet aradığınız kişi ben değilim.

Zaman’da 1700 lira alıyordum. 2350 tl maaşla Bugün’e geçtim. Okul çevresinde satılan bonzai haberiyle TGC ödülünü aldım.

27 yaşında cezaevine girdim. 28 yaşımı cezaevinde geçirdim. Ekim’de 29’a gireceğim. Tutuklu en genç gazetecilerden biriyim.

Artık bir bayramı daha cezaevinde geçirmek istemiyorum.

Benim tahliyemin önünde nasıl bir engel var? Deliler toplanmış, karartılamaz. 13 aydır aileme hasretim, kaçmam mümkün değil.

Akıl sağlığımı korumak zorundayım.Tahliye haberi görünce acaba sevdiklerine kavuşacak mı diyorum.

Cezaevinde psikolojik destek alıyorum. Gözaltı korkusu, ölüm korkusu gibi oldu. Tahliyeyi hayal etmek bile işkence olabiliyor.

Betonları delen minik bitkilere de izin vermiyorlar, bir sığırcık kuşu ağzından papatya düşürürse bitkiye dokunabiliyoruz.

Toprağa dokunamıyoruz. Yağmur sonrasında, kokusunu biraz duyabiliyoruz.

Evet, gazeteciyim ama basın özgürlüğü altında imtiyaz istemiyorum, adil yargılanmak istiyorum.”

314 sayfalık iddianamede; sanıklar Atilla Taş, Gökçe Fırat Çulhaoğlu, Yakup Çetin, Bünyamin Köseli, Cihan Acar, Abdullah Kılıç, Oğuz Usluer, Hüseyin Aydın, Murat Aksoy, Mustafa Erkan, Seyit Kılıç, Yetkin Yıldız ve Ali Akkuş yer alıyor.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com