Geçen yıl Cannes Film Festivali'nde "Apex" adlı kısa filmiyle ödül alan Serkan Nihat'ın ilk uzun metrajlı filmi Exodus'un ilk gösterimi 74. Berlin Film Festivali kapsamında dün gece Berlin'deki Gropius Bau Cinema'da gerçekleştirildi. Fim Türkiye başta olmak üzere göçe zorlananların hikâyesini anlatıyor.
Filistin-İsrail savaşı nedeniyle, bu yıl açılışı dahil birçok protesto gösterisine sahne olan, “Kamera, ışık, soykırım” yazılı pankartlar açılan 74. Berlin Film Festivali kapsamında dün gece bir filmin galası yapıldı.
Türkiye’den göçe zorlananlar başta olmak üzere, dünyadaki mültecilik sorununa odaklanan Exodus filminin ilk gösterimi 15-25 Şubat tarihleri arasında düzenlenen 74’üncü Berlin Film Festivali kapsamındaki European Film Market kapsamında Berlin’deki Gropius Bau Cinema’da gerçekleştirildi.
Geçen yıl Cannes Film Festivali’nde Apex adlı kısa filmiyle ödül alan Serkan Nihat’ın yönettiği Exodus’ta Denis Ostier, Ümit Ülgen, Selen Cabel, Dilan Derya Zeynilli, Murat Zeynilli, Doğa Çelik, Günce Ateş, Gamze Şeber ve Azra Çiftçi rol alıyor.
Yapımcılığını Murat Kesgin ve Ender Zirekoğlu’nun yaptığı filmin galasına, Alman milletvekillerinin yanı sıra oyunculardan Selen Cabel katıldı.
İncil’de Hz. Musa’nın firavundan kaçışını anlatan bölümün adından esinlenen Exodus, dünden bugüne insanlık tarihinin en önemli sorunlarından biri olan sürgün edilme konusunu anlatıyor. Çekimleri Londra’da, Kıbrıs ve İstanbul’da yapılan filmin mart ayında Londra’da ve ABD’de özel gösterimi yapılacak.
IŞİD militanları tarafından tecavüze uğrayan ve hamile kaldığı için canını kurtarmak amacıyla Türkiye üzerinden Avrupa’ya gitmeye çalışan Ezidi kadın Havin (Azra Çiftçi) ve Afrikalı Kembo’nun (Saudiq Baoku) yolu, Meriç nehri kıyısında Kürt kızı Zelal (Selen Cabel), İstanbul Üniversitesi’nden ihraç edilen sol görüşlü akademisyen Hakan Arıkan (Denis Ostier), Emniyet’teki komiserlik görevinden KHK ile atılan Mehmet Özdemir (Ümit Ülgen) ve ev hanımı Nermin (Günce Ateş) ve onun oğlu Eren (Barbaros Öğüt) ile kesişir.
Hepsinin amacı Yunanistan’a oradan da Avrupa’ya ya da Amerika’ya giderek kendilerine daha özgür ve yeni bir hayat kurtarmaktır. Ancak yolculuğun zorlu şartları nedeniyle yolcularından bazılarının hikayesi yarım kalır.
Senaryosunu Erkan Çıplak ve Refik Güley’in yazdığı film, sırf ihraç edilen bir polisin eşi olduğu için kızıyla birlikte gözaltına alınan Esra Özdemir’in nezarethanede yaşadıklarına, bir generalin avukat kızının hukuksuzluklara karşı verdiği mücadeleye, kadın olarak karşılaştığı tacizlere ve insan kaçakçılığına da değiniyor.
KUZEY KIBRISLI GÖÇMEN BİR AİLENİN OĞLU
Yönetmeni Serkan Nihat, 1971 yılında Kuzey Kıbrıs’tan Londra’ya göç eden ve restoranlarda çalışarak ailesinin geçimini sağlayan bir babanın oğlu.
Exodus’u aslında dizi olarak tasarladıklarını ama daha sonra uzun metrajlı film yapmaya karar verdiklerini söyleyen Serkan Nihat, “Aylan bebeğin Ege sahiline vurduğu o günden beri dünyada birçok dram yaşanıyor. Ben zaten bir göçmenin oğluyum. Londra’da çok farklı kültürlerle ve mülteci hikayeleriyle birlikte büyüdüm. Babam 1971’de İngiltere’ye geldiğinde bütün mültecilerle aynı sorunları yaşamıştı. 70’lerde Avrupa’da şu ankinden daha büyük bir ırkçılık vardı. O yüzden bu filmi çekmek istedim.” dedi.
Film sadece Türkiye’deki hak ihlallerini değil, tüm dünyada bir şekilde yerinden edilen insanların yaşadığı haksızlıkları anlattığını ifade eden Nihat, filmde herkesin kendinden bir şey bulabileceğini belirtti.
Gösterimden sonra Berlin’de görüştüğümüz Nihat, bu filmi yapmasaydı, kendi kendini sansürlemiş olacağını vurguladı.
Nihat, “Ben mülteci olmanın zorluklarını belki yaşamadım ama etrafımdaki herkes yaşadı. Kendimi onlardan ayrı tutamazdım. Şunun altını da çizmek isterim, bizim filmimiz “Geceyarısı Ekspresi” gibi bir propaganda filmi değil. Biz tamamen insan haklarına fokuslandık, anlatılanların hepsi gerçek hikayeler. Mültecileri insan olarak göstermek ve acılarını anlatmak istedim. Bu konular hep var, bundan sonra da var olmaya devam edecek.” diye konuştu.
LA CASA DE PAPEL’İN TİYATRO VERSİYONUNDA OYNADI
Zelal karakterini canlandıran Selen Cabel de yine 70’li yıllarda Türkiye’den Almanya’ya, oradan Paris’e çalışmak için gelen bir ailenin kızı.
Paris’te doğup büyüyen Selen Cabel, İngilizce, Fransızca ve Türkçe olmak üzere bağımsız filmlerde çalışmış.
Ünlü Netflix dizisi La Casa de Papel’in 2021’de Paris’te sahnelenen tiyatro versiyonu “Casa de Papel Experience’da Odessa karakterini oynayan Cabel, bir yandan da çocuk oyuncu koçluğu yapıyor.
Paris’te tiyatro ve sinema alanında en iyi okullardan biri olan Cours Florent Paris’te eğitim gören Cabel, “Temmuz 2021’den Ağustos 2021’e kadar gerçekleşen ve Netflix USA tarafından üretilen “Casa de Papel Experience” adlı sürükleyici tiyatroda Rus soyguncu Odessa rolünü oynadım, hem kötü hem de komik bir karakterdi.
Yönetmen Olga Bargan, canlandırdığım karakterle ilgili, seyirciler tarafından en çok beğenilenler arasındaydı’, ‘Rolüne büyük özveri gösterdi ve izleyicilerin kalbini kazandı’, ‘Olağanüstü bir yeteneği var, demişti.” ifadelerini kullandı.
“SİZ BU FİLMİ İZLERKEN GÖÇ YOLLARINDA 76 İNSAN ÖLDÜ”
Sloganı “Özgürlük ve umut neredeyse evin oradadır” filminin son cümlesi izleyicileri çok etkiledi. Birleşmiş Milletler Yüksek Mülteci Komiserliği gibi uluslararası kurumların yayınladığı istatistiklere göre 106 dakikalık filmin izlendiği sürede dünyada 76 insan kaçarken ya yollarda ya da kamplarda öldü.
YUNUS EMRE’NİN ŞİİRİ BESTELENDİ
Müzikleri Ender Akay ve Levent Güneş tarafından yapılan film için Yunus Emre’nin “Dünyadan Göçenler” şiiri bestelendi. Levent Güneş’in okuduğu şarkının sözleri şöyle:
Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu’nun bir projesi olan Kürtçe, Zazaca ve Türkçe folk rock müzik grubu Bajar’ın Kalan Müzik’ten çıkan albümlerinde yer alan ve bir sürgün hikayesi anlatan “Ogit” adlı şarkı da filmde Havin ve Zelal karakterleri tarafından seslendiriliyor.