Dört cumhurbaşkanı adayının seçim propagandası konuşmaları TRT'de yayımlandı. Kılıçdaroğlu örnekler sıralayıp TRT'yi eleştirirken, Muharrem İnce ise hem iktidardan hem de muhalefetten kurtulunması gerektiğini savundu. Erdoğan 'zihniyet devrimi' derken, Oğan ilk kararnamesini açıkladı.
14 Mayıs seçimleri için dört cumhurbaşkanı adayının seçim propaganda konuşmaları TRT’de yayımladı.
Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Tayyip Erdoğan, Ata İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Sinan Oğan ve Memleket Partisi’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin konuşmaları TRT’de yer aldı.
KILIÇDAROĞLU TRT’Yİ ELEŞTİRDİ
Kemal Kılıçdaroğlu, TRT’nin iktidar partisinin yayın organı haline geldiğini belirterek şunları söyledi:
“Haber alma özgürlüğü temel haklardandır. Bu hak, demokratik toplumlarda toplumun doğru bilgi edinmesini sağlar. TRT, her gün kendi ilkelerine ve mevzuatına aykırı yayın politikasıyla suç işliyor. Halkın vergileriyle ayakta kalmasına rağmen iktidarın güdümünde, iktidarın propagandasını yapıyor. Atanmışlar, taraflı yayıncılıkla halkın haber alma hakkını ihlal ediyor. TRT, gerçekleri halktan gizliyor. Peki, TRT sizlerden neyi gizliyor?
Bana ayrılan zamanı, gerçek insanların gerçek hikayelerini anlatmak için kullanacağım. Bugün onların sesi olacağım. Bugün ben susuyorum, konuşma sırası onlarda. Geçen yıl Ankara’da elektriği kesilen İbrahim Bey’e misafir oldum. İbrahim Bey bana, ‘Çocuk Esirgeme Kurumunda büyüdüm. Çöp toplayarak geçindim, şimdi simit satıyorum. Elektriğim kesik.’ dedi. TRT, size faturalarını ödeyemedikleri için karanlığa mahkum edilen milyonlarca vatandaşımızı gösterdi mi, göstermedi.
Bartın maden faciasında hayatını kaybeden maden işçisi Rıdvan’ın ailesini ziyaret ettim. Oğlu Emrullah’ın keder dolu gözleri bıçak gibi kalbime saplandı. Hayatını kaybeden 41 maden işçisinin hikayeleri TRT tarafından haber yapılmadı. Tedbirsizliğin, denetimsizliğin, hesap verilmeyen ailelerin, işçisinin can güvenliğini sağlayamayanlar anlatılmadı…
TRT halkımıza 73 yaşında Kaz Dağları’nı savunan Hanife Hanım’ı, suyunu, havasını, toprağını, yani yaşamı korumak için canla başla mücadele eden vatandaşlarımızı gösterdi mi, göstermedi.
‘ÇÜRÜK DÜZENİ SİZLER DEĞİŞTİRECEKSİNİZ’
Sokakta uyuşturucu torbacıları tarafından ülkücü hareketin en değerli evlatlarından biri olan ve hunharca katledilen Sinan Ateş’in eşini gösterdi mi size, bebeklerini gösterdi mi, Ateş ailesinin hikayesini dinlediniz mi hiç TRT’de, dinleyemediniz. Gezi Parkı davasında haksız yere hapis yatan şehir plancısı Tayfun Kahraman tutuklandı. Cezaevine girmeden önce kızı Vera’ya son sarılışını gördünüz mü, görmediniz, göstermediler…
14 Mayıs’ta sadece bana oy vermeyeceksiniz, adalet arayan herkese oy vereceksiniz. Bu ülkenin onuruyla çalışan ama geçinemeyen insanlarına oy vereceksiniz. Kendiniz, sevdikleriniz ve geleceğiniz için oy vereceksiniz. Bu çürük düzeni sizler değiştireceksiniz. Hak ettiğimiz düzeni, hep beraber kuracağız. Unutmayın, sevgili halkım, birleşe birleşe kazanacağız.”
ERDOĞAN: TARİHİ BİR ZİHNİYET DEVRİMİ
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da özetle şunları söyledi:
– Bugüne kadar girdiğimiz 15 seçimin tamamında, vatandaşların sandıkta verdiği onayla Türkiye’nin yönetim sorumluluğunu yürüttük. Bu zorlu süreçte karşılaştığımız her sıkıntının üstesinden sizlerin desteği ve duasıyla geldik. Elbette eksiklerimiz, hatalarımız olmuştur. Ama samimiyetle ve tüm gücümüzle eser üretmek, hizmet vermek için çalıştığımızı kimse inkar edemez.
– Türkiye’nin son 21 yılında hayata geçirdiğimiz reformlarla, sadece ülkenin demokrasi ve kalkınma altyapısının eksiklerini tamamlamakla kalmadık. Asıl başarılarımız, tarihi bir zihniyet devrimini gerçekleştirmek oldu.
– Bu öyle bir devrim ki kökeninden, inancından, mezhebinden, meşrebinden dolayı kendini ülkesinden ve devletinden dışlanmış hisseden her ferdi kucakladı. Her bir insanımızı, tüm farklılıklarının ötesinde, Türkiye ortak paydasının ayrılmaz bir parçası haline getirdi.
– Ülkemizin bugün geldiği seviyede emeği, alın teri, zihin çabası, katkısı olan herkesi, hiçbir ayrım yapmadan, bu hayalin etrafında kenetlenmeye davet ediyoruz. 14 Mayıs seçimlerini, işte bu kenetlenmenin yeni bir tezahürü haline dönüştürmek istiyoruz.
-21 yılda ülkemizin asırlık demokrasi ve kalkınma eksiklerini giderirken, hep bu günlerin özlemiyle yaşadık. Eğitimde, sağlıkta, adalette, güvenlikte, ulaşımda, enerjide, sanayide, tarımda, ticarette ülkemize kazandırdığımız altyapıyı hep bu günler için kurduk. Demokraside, hak ve özgürlüklerde ülkemizin standartlarını hep bu günler için yükselttik. Artık, bu hayali gerçekleştirmenin eşiğindeyiz. Milletimiz buna layıktır. Milletimiz, kendilerini gelişmiş olarak tarif eden ülkelerde ne varsa, hepsine de daha fazlasıyla sahip olmaya layıktır. Tarihimizdeki o şanlı günleri kitaplarda iç geçirerek okumak, dizilerde hayıflanarak seyretmek yerine, daha iyisiyle canlandırabileceğimiz bir yerdeyiz. 14 Mayıs seçimlerini, işte bu kritik dönemecin sembolü yapmak istiyoruz.”
OĞAN: İLK KARARNAMEM SURİYELİLER
Sinan Oğan’ın konuşması özetle şöyle:
“Devletin yayıncılık ve haber sağlamada en önemli kurumu olan TRT adaylara eşit şartlarda yer vermiyor. Bütün adaylara eşit şekilde yer verilmesi anayasal bir zorunluluk.
Bizim tam da aday olma sebeplerimizden birisi budur. Sevgili vatandaşlarım, biz bu ülkede adaleti sağlayacağız, biz bu ülkede haksızlığı ortadan kaldıracağız. Hiç kimse ne cumhurbaşkanı adayı ne herhangi bir vatandaş hakkının yenildiğini düşünmeyecek. Bizim cumhurbaşkanlığımızda ve Ata İttifakı’nın yönetiminde vatandaşlarımızın adalet ihtiyacı olmayacak. Devletin dininin adalet olduğu ilkesi bütün vatandaşlarımızca benimsenecek ve bu devletimiz tarafından da herkese eşit bir şekilde gösterilecektir.
14 Mayıs seçimleri ülkemiz için bir kader seçimidir. 14 Mayıs’ta siz neyi oylayacaksınız? 14 Mayıs’ta öncelikle siz ‘bu ülkeden 13 milyon sığınmacı gitsin mi yoksa kalsın mı?’ onu oynayacaksınız. Sinan Oğan’a ve Ata İttifakı’na oy verirseniz 13 milyon sığınmacı ve göçmen gidecek. Eğer diğerlerine verirseniz bir kısmı ensar, muhacir edebiyatı yapacak size, bir kısmı ‘Gönüllü gönderelim’ diyecek, ötekiler ‘Davetiye çıkaralım’ diyecek ama bir tek Ata İttifakı kararlı ve istikrarlı bir şekilde sığınmacıların, kaçakların ülkelerine gönderileceği sözünü size verecek.
Türk vatandaşları hastaneye gittiğinde, ilaç aldığında para ödüyor. Ama bunlar bir Suriyeli için bedava. Biz bütün bu ayrıcalıkları kaldıracağız. Cumhurbaşkanı seçilirsem benim bir numaralı kararnamem Suriyelilerin ve sığınmacıların ülkelerine geri gönderilmesi. İki numaralı kararnamem bir Afet Bakanlığının kurulması olacak.
2012 senesinde Meclis’te daha milletvekiliyken Sinan Oğan’ın verdiği önerge, kanun teklifi kabul edilseydi, Afet Bakanlığı kurulsaydı bu kadar insanımız hayatını kaybetmezdi. O sebeple de iki numaralı Cumhurbaşkanlığı kararnamemiz elbette ki Afet Bakanlığının kurulması olacak. O sebeple de biz bu ülkede artık raydan çıkan sistemi yeniden rayına oturtacağız. Siyasetçilerin bu ülkeyi aşağı çekmesine artık son vereceğiz. Depremdeki liyakatsizliğin bize nelere, kaç cana mal olduğunu ben şahsen yakından biliyorum ve bunların tekrar etmesine müsaade etmeyeceğim.”
İNCE: İKTİDARDAN DA MUHALFETTEN DE KURTULMALI
Muharrem İnce ise özetle şunları söyledi: ”
“21 yıldır iktidarda bulunanlar Türkiye’nin hiçbir temel sorununu çözemedi, hala içi boş vaatlerle bir seçim daha kazanma peşinde.
Milletin devlet kurumlarına inancı kalmadı. Merkez Bankası, TRT, TÜİK, Kızılay gibi kurumlara güven tarihin en düşük seviyelerinde. Bağımsız ve tarafsız yayın yapması gereken TRT iktidarın yayın organı haline geldi. Devletin kurum ve kuralları tarumar edilmiş, devlet iş yapamaz hale getirilmiştir. Ekonomi yönetilemez hale gelmiş, işsizlik ve yoksulluk artmış, ülke ve insanlar borç batağına batmış durumdadır. Yürütülen yanlış tarım ve hayvancılık politikaları sonucunda Türkiye kendini besleyemez duruma düşürülmüştür.
Liyakat ve ehliyetle makam ve görevler arasındaki bağ koparıldı. Partili olmak ve kayıtsız olarak biat etmek her görev için şart haline getirildi. Liyakat bir kenara atıldı. Ortak akılla, bilimle ve tarih bilinciyle yönetilmesi gereken devlet ayaküstü kararlarla ve günübirlik politikalarla idare edilir hale geldi. Türkiye’nin hiçbir sorununa çare olamayan bu iktidarın gitmesi şarttır. Ancak ‘Bu gitsin de yerine ne gelirse gelsin’ mantığı doğru bir mantık değildir. Değerli vatandaşlarım, memleketimizin içinde bulunduğu bu karanlık tabloyu dağıtmak ve umudu yeniden yeşertmek üzere ülkemizin bu iktidardan da bu muhalefetten de kurtulması gerektiği inancıyla, üçüncü bir yol olarak her türlü zorluğu, meşakkati ve saldırıyı göze alarak karşınızdayız. Biz ne iktidara karşı olduğumuz için teröristiz ne de bu muhalefeti eleştirdiğimiz için bölücüyüz.
İktidardakilerin 21 yıldır iktidarda değillermiş veya daha önceki vaatleri yerine getirmişler gibi yeni vaatlerde bulunmaları, muhalefettekilerin de daha önce defalarca seçim kaybetmelerine rağmen aynı yöntemlerle iktidarı devredecekmiş gibi ortaya çıkmaları milletin aklıyla alay etmek.
O nedenle ne Cumhur ne Millet, tek yol ‘Memleket’ diyoruz. Memleketin yararlarını sarmak ve milletimizin dertlerine derman olmak hedefiyle ne sağdan ne soldan, Atatürk’ün yolundan diyoruz.”