Sanatçı Kadir İnanır, Diyarbakır'da sokağa çıkma yasakları sırasında ölen Hakan Aslan’ın kemiklerinin 7 yıl sonra babası Ali Rıza Aslan’a bir poşet içinde teslim edilmesinin hikayesini çekmek istediğini söyledi: "Ama ağır sansür var. Onu yensen vali vesayetine toslarsın."
Sanatçı, aydın, Çözüm Süreci’nin akil insanı Kadir İnanır uzun zamandır koruduğu suskunluğunu bozdu. Türkiye’nin son zamanlarda yetiştirdiği en önemli siyasetçinin Selahattin Demirtaş olduğunu söyleyen Kadir İnanır, sinema hakkında da konuştu. Diyarbakır Sur’da sokağa çıkma yasakları sırasında ölen Hakan Aslan’ın kemiklerinin 7 yıl sonra babası Ali Rıza Aslan’a bir poşet içinde teslim edilmesinin hikayesini çekmek istediğini belirten İnanır, “Ama ağır sansür var. Onu yensen vali vesayetine toslarsın” dedi.
Kadir İnanır, T24’ten Cansu Çamlıbel’in sorularını yanıtladı. Söyleşinin bir kısmı şöyle:
Bugün yola DEM Parti ismiyle devam eden siyasi hareketin yöneticilerini ima ederek epey şey söylediniz biraz önce. Peki, Selahattin Demirtaş’ın çizgisini nasıl buluyorsunuz?
Türkiye’nin son zamanlarda yetiştirdiği en önemli siyasetçi Selahattin Demirtaş.
Eşi Başak Demirtaş’ın İstanbul hamlesini nasıl okudunuz? Partinin İBB adayı olmak istediğini açıkladı ancak büyük tartışmaların ardından çekildi. Nihayetinde DEM Parti Meral Danış Beştaş ve Murat Çepni’yi aday gösterdi.
Bu konularla ilgili sorduğun her soruda başa dönüyorum. Bütün bu yaşananların müsebbibi biz değiliz gibi geliyor bana. Dünya coğrafyasındaki konumumuz üzerinden hangi konuda ne kadar etkin olabileceğimizin hesabını yapan güçler tarafından belirleniyor bu işler. Bana öyle geliyor.
Belki Başak Demirtaş’ın vazgeçişinden çok eşi Selahattin Demirtaş’ın bu gelişme üzerine iki gün önce yaptığı açıklama daha çok tartışılıyor şimdi. Çünkü Demirtaş, üçüncü yol formülünü yeniden tartışmaya açtı ve DEM Parti’nin hem AKP ile hem CHP ile görüşebilmesi gerektiğini söyledi.
Tabii bunlar onların kendi iç meseleleri ama bunları konuşabilmek önemli. Bunlar etraflıca konuşulmadan barışa doğru yol alınamaz.
Demirtaş ile DEM Parti arasında bir gerilim olduğu çok konuşuluyor. Hatta Demirtaş’ın partiyi bazı pozisyonlara zorlamaya çalıştığını ileri sürenler var. Size göre o cenahın içinde bu tür bir tansiyon var mı?
Ben öyle hissetmiyorum. Ama Türkiye siyasetinin genelinde bu dediğin gibi bir ruh hali var. Bence o yüzden oradaki gelişmeler de hep o çerçeveden tartıştırılmaya çalışılıyor. Bu işe nasıl bakıldığı Türkiye’deki genel ruh halinin tezahürü bence.
Siyasi kimliğinizi ve siyasal gelişmeleri konuşup duruyoruz da sinema bu dünyanın neresinde kaldı? Türkiye’nin geçmişteki siyaseten en çalkantılı dönemlerinde bir şekilde politik film çekmeyi başarmış Kadir İnanır bugün politik sinema yapamıyor mu?
Keşke imkân olsa da yapsam. Yapılabilir ama çok uğraşırsanız nedenini söyleyeyim. Ağır sansür var. Kaç türlü sansür var, gel sayalım. Birincisi, bugün zaten 1 milyon doları olmayan adam sakın film çekmesin. Ancak bu paraya çekilebiliyor. Şimdi bugünün ekonomi şartlarında cebinde 1 milyon doları olan adam gidip film mi çeker, yoksa banka müdürüyle “Ben ayda kaç para alacağım?” hesabı mı yapar? İkincisi, en az 1 milyon dolara film çekeceksin sonra Kültür Bakanlığı’ndan o filmin sinemalarda oynaması için belgeyi alacaksın. Üçüncüsü, filmi çeken patronun, “Şunu şunu koyma, benim başımı belaya sokma” diye baskısı olacak. Dördüncüsü, sinema sahibinin, “Sinemamın başına bir şey gelir” şeklindeki stresini üzerine alacaksın. Bak kaç türlü sansür aşaması var. En sonunda da bence sansür kelimesinin en ağırı olan bir maddeye gelip tosluyoruz. Ne biliyor musun? Vali vesayeti. Ne demek vali vesayeti?
Tabii, ne diyeceğinizi tahmin edebiliyorum.
Bir vali, “Benim hakimiyetim olan bölgede bu yapılan kültürel etkinliğin toplumda infial yaratma riski var” diye yasaklayabilir. Bak kaç tane sansürü yendik geldik en sonda nereye tosladık.
Bugün bu ağır sansür ortamında yaşıyor olmasaydık ve en az 1 milyon dolarınız da hazır olsaydı nasıl bir hikâyenin filmini çekerdiniz.
Afişini göstereyim mi sana? Şartları oluşturayım, bunu çekeceğim. (Telefonundan bir fotoğraf gösteriyor.)
Diyarbakır Sur’da sokağa çıkma yasakları sırasında ölen Hakan Aslan’ın kemiklerinin 7 yıl sonra babası Ali Rıza Aslan’a bir poşet içinde teslim edilmesinin fotoğrafı bu.
Evet o filmi çekeceğim de bugün o filmi gösterecek salonu kim verecek bana?
O zaman bu film için epey bekleyeceğiz.
O torbanın içindeki kemiklerin sahibi kim? Onu anlatmadan böyle bir film çekilir mi?
Babayı mı oynamak istiyorsunuz?
Baba ya da hâkim. İki tane başrol var. Çocuğun yanlış bir kararla idam edildiği çıkıyor ortaya. Hâkim yola düşüp köyde babayı buluyor, kendini affettirmek için. Karşılaşıyorlar.
Tabii bunlara ne kadar müsaade ederlerse… Türkiye’de muhalefetin dahi kafasını nasıl uzatacağının sınırları bile çizilmiştir. Onun da mühendisliği yapılmıştır.