Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Basın Konseyi üyeleri, Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Cumhuriyet Gazetesi yazar ve yöneticilerini ziyaret etti. Aylardır gazetecilerle yüzyüze görüşebilmek için Adalet Bakanlığı’ndan izin isteyen kurumlara ilk kez izin verildi. Ziyarette tutuklu yazar ve yöneticilerimizin basın meslek örgütleri, sivil toplum örgütleri ve okurları 11 Eylül’de Silivri Cezaevi’nde görülecek duruşmaya katılarak dayanışma göstermesi çağrısı yaptıkları kaydedildi. Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, Silivri’de tutuklu gazetecilere tek tip elbise kararından söz ettiğini ve “Giyer misiniz?” diye sorduğunu, gazetecilerin ise “Asla giymeyiz. Bedeline katlanırız ama asla giymeyiz.” yanıtı verdi” değerlendirmesini yaptı.
Ziyarete Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, TGC Genel Saymanı Gülseren Ergezer Güver ve TGC Yönetim Kurulu Üyesi Oğuz Güven katıldı. TGC heyeti tutuklu gazetecilerle ayrı ayrı görüştü. Ziyarette tutuklu gazeteciler 11 Eylül 2017 tarihinde Silivri Cezaevi’nde yapılacak duruşmaya dayanışma amacıyla meslek örgütleri, sivil toplum örgütleri ve okurları katılmaya davet ettiler.
TGC Başkanı Turgay Olcayto görüşme çıkışında ziyaret sonunda yaptığı açıklamada “Meslektaşlarımız gazetecilik faaliyeti nedeniyle tutuklular. Yedi meslektaşımızın serbest kalmasından mutluyuz. Tutuklu dört meslektaşımızın da 11 Eylül 2017 tarihinde yapılacak duruşmada serbest kalacağını umut ediyoruz. Gazetecilik suç değildir. Her ortamda bunu yineliyoruz. Türkiye’de sağlık bir demokrasinin yeşermesi basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kalkmasıyla mümkün. Şu anda 150’yi aşkın gazeteci tutuklu ve hükümlü, gazetecilerin tutuksuz yargılanması konusundaki talebimizi tekrarlıyoruz.” diye konuştu.
Görüşmede Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay şunları söyledi: “ Cumhuriyet davası duruşması sonrasında moralimiz çok yüksek. İlk duruşmada yedi meslektaşımızın tahliye olması davamızın çöktüğünü gösterdi. Ayrıca derdimizi anlatabildik. Medya yasamadan bile önemli, Bu önemin farkında olduğu için iktidarlar medyayı baskı altına alıyorlar.”
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu şöyle konuştu: “İnşallah biz son tutuklu gazeteciler oluruz. Bize ağır gelen attığımız manşetleri savunmak. Ülkemiz için canımız yanıyor. Mahkemelerde gazetecilerin attığı başlıklarla niyet okunarak yargılanması çok ağır. Türkiye’de birlikte yaşam manifestosu oluşturulmasına ihtiyaç var. Bunu Kürdü, Türkü, Alevisi, Sünnisi, Ermenisi, Rumu hiçbir ayrım yapmadan birlikte yazabiliriz. Türkiye’de tekrar soru sorma cesareti gösteren haberi değerlendirebilen, yazabilen gazeteciler olmalı. İnternet medyasında ve bazı bir iki gazetede bu medyanın uçları var. Bu yüzden umutluyum.”
Cumhuriyet Gazetesi Yayın Danışmanı Kadri Gürsel şunları söyledi: “Tutuklu bulunduğumuz dokuzbuçuk ayı hayatımdan çalınmış günler olarak kabul etmiyorum. Mağdur değilim. Burada da değerlerim ve ilkelerimle hayatımı idame ettiriyorum. Kendimi geliştiriyorum. Bunun bir siyasi dava ve operasyon olduğunun bilincindeyiz. Bize yapılan haksızlık, hukuksuzluk hayretler içinde bıraksa da davanın doğası bu olduğu için üzerimizdeki etkisi bazılarının beklediği ve sandığı gibi yıpratıcı olmuyor. Gazetecilik demokrasilerde yapılabilen bir meslek. Türkiye’de demokrasi olmadığı için gerçek anlamda gazetecilik yapmamız engelleniyor. Ancak Türkiye’de basın özgürlüğü mücadelesini vermek zorundayız. Türkiye gün gelecek demokrasiye kavuşacak.”
Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Ahmet Şık şöyle konuştu:” Kimse aksini iddia edemez, mesleki faaliyetlerimiz suç konusu yapıldı. Bizler kahraman değiliz sessiz kalan çoğunluk korktuğu için korktuğu her şey başına gelecek kimse konuşmadığı için kahramanlaştırılıyoruz. Cumhuriyet davasıyla çok az sayıda kalan gazeteci ve meslek kuruluşlarını kontrol altına almaya çalışıyorlar mesleki faaliyetimize sınır çiziyorlar. Cumhuriyet Gazetesi davası aynı zamanda bir rejim davasıdır. Herkesin bir arada yaşayabileceği çoğulculuğu esas alan bir toplum ve devlet modelini ortaya çıkarmak zorundayız. Tutuklanmamız siyasi bir karardı. Özgür kalmamız da siyasi bir kararla olacak.”