Kılıçdaroğlu, tutuklu vekil Can Atalay ve gazeteci Merdan Yanardağ'ı gündeme getirdi. Kılıçdaroğlu, "değişim" çağrılarına da "CHP tek adam partisi değildir" diyerek yanıt verdi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Meclis’teki grup konuşmasında TİP’ten milletvekili seçilmesine rağmen serbest bırakılmayan Can Atalay ve montaj video sonrası tutuklanan gazeteci Merdan Yanardağ’ı gündeme getirdi. Kılıçdaroğlu, “Can Atalay, hapiste. 50 günü geçti. Nasıl dünyada nasıl ülkede yaşadığımızı gösteren bundan iyi bir örnek olamaz. Merdan Yanardağ… Niçin içeride, hangi gerekçe ile içeride?” dedi.
Kılıçdaroğlu konuşmasında “değişim” çağrılarına da yanıt verdi ve “CHP tek adam partisi değildir” mesajını verdiç CHP lideri, “Gelecekte bu partinin elbette başka liderleri olacaktır. O zaman da bugün de ben aynı kalacağım. Bugün CHP lideri olmam ya da olmamam hiçbir şey değiştirmez” ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle:
“Birileri benim gibi düşünmediğin için hapse atarım derse o ülkede demokrasi olmaz.
Sivas Katliamı’nın 30’uncu yılı aydınların yakıldığı ülke asla kabul edilemez. Bir aydının, düşünürün, herhangi bir insanın yakılarak öldürülmesi kadar vahşi bir şey yoktur.
‘SİVAS KATLİAMI ZAMAN AŞIMINA UĞRAYAMAZ’
Adaletin sağlanmadığı dünyada bu ateş hep yanar, adaletin sağlanması lazım. Sivas olayları insanlığa karşı işlenmiş suçtur. Zaman aşımına uğrayamaz. Takipçisi olacağız, olmaya devam edeceğiz.
Can Atalay, hapiste. 50 günü geçti. Nasıl dünyada nasıl ülkede yaşadığımızı gösteren bundan iyi bir örnek olamaz.
Bir Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, haksız yere eğer parlamentoda tutuluyor ve kendisi hiçbir girişimde bulunmuyorsa TBMM’nin itibarını ayaklar altına alıyor demektir. Eğer nasıl bir yazı yazmam gerekir diyorsa, benzer uygulamaları TBMM arşivinde bulabilir. Artık TBMM Başkanı karar alırken Saray’dan onay almamalı.
‘YANARDAĞ’IN TUTUKLULUĞU AKIL ALACAK BİR ŞEY DEĞİL’
Merdan Yanardağ… Niçin içeride, hangi gerekçe ile içeride? O da 7 gündür tutuklu. Bir komisyon oluşturduk, ziyaret edildi. Bir gazeteciyi tutuklamak, bir televizyoncu tutuklamak hangi aklın işidir. Tutuklanmaması gereken bir konuda tutuklama kararı veriliyor. Akıl alacak bir şey değil.
‘CHP KADRO PARTİSİDİR’
Şimdi farklı bir konuya değineyim. CHP bir tek adam partisi değildir. Cumhuriyetimizin ve partimizin kurucusu Atatürk’ten beri CHP bir kadro partisi olmuştur. Tarihinde doğruları yanlışları olmuştur. Ama bu hareket her zaman ve her zaman ezilenlerin, sesi duyulmayanların, adalete susayanların yanında olmuştur. CHP zulme karşı milyonları kucaklayan çoğulcu bir duvardır. Cumhuriyetimizin temellerinde CHP’nin kadrolarının imzası vardır. CHP’nin tüm kadroları dünden bugüne siyasi ikballerinin peşinde koşmamıştır.
Değişim ve liderlik meselesine gelelim şimdi. Bir kere bizler 25 milyon insanla birlikte, çıkarsız, parasız sadece ama sadece hakkın yanında olmak için bir araya gelen bir koalisyon kurduysak, başörtülüsü, başı açığı, seküleri, Atatürkçüsü, milliyetçisi bir araya gelebildiysek büyük bir değişimi zaten başlatmışız demektir. Ama biz toplum olarak neyin değiştiğine değil, neyin değişmediğine bakarsak hata yapmış oluruz. Değişen şeyler yüzde 20’lerden yüzde 48’lere ulaşan kitlelerdir. Değişen şeyler asla görüşülemez denen cenahlarla görüşmek, ittifak yapmaktır.
Bugün özellikle de son 10 yılda Türkiye’de giderek büyüyen bir ekonomik krizle karşı karşıyayız. Toplumun, coğrafyanın neresine giderseniz bunu hissediyorsunuz. Yapılması gerekeni yaptım. Ne mi yaptım? Asla görüşülemez denenlerle görüştüm. Görmezden gelinen tüm kesimleri helalleşmeye çalıştım. Hiç kimseyi ötekileştirmedim, kin tutmadım. Tüm kesimlerle bir fincan da olsa kahve içtim. Tüm bunları herkes için hak, hukuk, adalet hedefiyle yaptım. Hep birlikte kardeşçe ve özgürce yaşayalım diye bunları yaptım. Batı’ya şirin görünmek için yanlış olan göçmen politikasını eleştirmekten geri duymadım. Doğu’ya şirin görüneyim diye Uygur Türkleri’ne uygulanan politikaya ses çıkartmaktan vazgeçmedim.
Tüm sorunların çözüm adresi olarak TBMM’ni adres olarak gösterdik. Eğer bizim hayat görüşümüz haksızlığa karşı mücadele ise doğru yolda olmanın verdiği haz her şeyden üstündür. Asıl mücadele devrimi, değişimi gerçekleştirdiğimize de haklının yanında kalabilmektir. Yani hayatınız boyunca değişimin kendisi olabilmektir.
‘YÜZDE 20’DEN YÜZDE 48’LERE ULAŞTIK’
Biz doğru yoldayız ve ne pahasına olursa olsun doğru yolda olmaya devam edeceğiz. Değişim ve liderlik meselesine gelelim şimdi. Bir kere bizler 25 milyon insanla birlikte, çıkarsız, parasız sadece ama sadece hakkın yanında olmak için bir araya gelen bir koalisyon kurduysak, başörtülüsü, başı açığı, seküleri, Atatürkçüsü, milliyetçisi bir araya gelebildiysek büyük bir değişimi zaten başlatmışız demektir. Ama biz toplum olarak neyin değiştiğine değil, neyin değişmediğine bakarsak hata yapmış oluruz. Değişen şeyler yüzde 20’lerden yüzde 48’lere ulaşan kitlelerdir. Değişen şeyler asla görüşülemez denen cenahlarla görüşmek, ittifak yapmaktır.
Başarıyı tek başıma üstlenmem ama bu birlikteliği başarısızlık olarak tanımlarsanız o zaman tek başıma karşınızda durur ve dikilirim. 25 milyona dokundurtmam. 25 milyonun hakkını ve hukukunu kimseye yedirtmem. Kim bizimle birlikte olmuşsa bu başarı hepimizindir ve bu başarı herkesin başarısıdır. 25 milyona ulaşan bu değişim yeterli değilse başarısızlık benimdir. Bu sayıyı artıracak yeni değişimleri üretme görevi de benimdir. Bugünkü görevim 25 milyondan 1 kişiyi bile feda etmeden bu kitleleri artıracak süreci yönetmektir.
Gelecekte bu partinin elbette başka liderleri olacaktır. O zaman da bugün de ben aynı kalacağım. Bugün CHP lideri olmam ya da olmamam hiçbir şey değiştirmez. Çünkü biliyorum ki Saray saltanatı karşısında halk olarak hep beraber durup, mücadelemizi sürdüreceğiz. Tüm yoldaşlarımın şunu akıllarından çıkarmamalarını isterim; Ben CHP’nin başında olsam da olmasam da birleştirdiğimiz bu 25 milyonluk demokrasi kitlesi hakkın yanında duranların kitlesi olacak ama hiçbir zaman bir liderin güdümünde olmayacaktır.”