Kılıçdaroğlu, Ankara Çubuk'ta uğradığı linç girişimiyle Sinan Ateş cinayeti arasında bir bağ olduğunu söyledi.
Ankara’da öldürülen eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş cinayetine ilişkin dava sona doğru geliyor. Davanın bu hafta görülen duruşmasında sanıkların esas hakkındaki savunmaları alınacak, yani son sözleri sorulacak. CHP’nin eski genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 2019 yılında Ankara, Çubuk’ta uğradığı linç girişimiyle Sinan Ateş cinayeti arasında bir bağ olduğunu söyledi.
Kemal Kılıçdaroğlu, “Yani şöyle bir bağ var diyelim. Eğer bir siyasi otoriteden destek alıyorsanız istediğiniz kişiyi rahat öldürebilirsiniz. Talimatla istediğiniz kişiyi linç edebilirsiniz. Bunların konumları hiç önemli değil. İster genel başkan olun, ister bir üniversitede akademisyen olun fark, etmiyor. Çünkü güç siyasi otoriteden alınıyor” dedi.
Kılıçdaroğlu, T24’ten gazeteci Candan Yıldız’a konuştu. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Ben Sinan Ateş’in Ülkü Ocakları’nı bu tür ilişkilerin dışında tutmak için özel çaba harcayan bir başkan olarak gördüm. Çünkü kendisi aynı zamanda bir akademisyen, iyi bir eğitim almış. Ülkü Ocakları’nın köklü bir tarihi var. O tarihin gereği olarak kriminal işlere bulaşanları sistemin ya da Ülkü Ocakları’nın dışında tutulmasına çaba harcayan birisi. Buna tahammül edemeyen kesimler vardı ve böyle bir olay gerçekleşti.
Çubuk’taki olay aslında yine Ülkü Ocakları’nın bazı unsurlarının orada olduğunu bize gösteriyor zaten. Herkes orada valisi, kaymakamı, emniyet müdürü, jandarma komutanı, bakanlar…
‘SİYASİLER SİNAN ATEŞ CİNAYETİNE BULAŞTI…’
(Size linç girişimiyle Sinan Ateş cinayeti arasında bir bağ var mı?)
Kesinlikle var. Yani şöyle bir bağ var diyelim. Eğer bir siyasi otoriteden destek alıyorsanız istediğiniz kişiyi rahat öldürebilirsiniz. Talimatla istediğiniz kişiyi linç edebilirsiniz. Bunların konumları hiç önemli değil. İster genel başkan olun, ister bir üniversitede akademisyen olun fark, etmiyor. Çünkü güç siyasi otoriteden alınıyor. Siyasi otorite kirli bir otorite, temiz bir otorite değil. Temiz olsa buna zaten izin vermez. Kirli bir otorite intikam almak istiyor, gözdağı vermek istiyor, yeri geldiğinde öldürmek istiyor ve güvenceyi de devletin yapısından alıyor. Nasıl olsa mahkûm olmazsın, beraat edersin. Kimse sana dokunmaz. Senin arkanda biz varız. Bunu söyleyen otorite siyasi otoritedir.
Ankara’nın göbeğinde işlenen bir cinayet, herkesin gözünün önünde işlenen bir cinayet. Siyasilerin bu işe bulaşmış olması ve kriminal kişilere güvence verilmesi, onların önceden eğitim almaları… Motosikletle giderken nasıl vuracaksınız onun eğitimini almadan… Buna benzer pek çok duyum bize geldi. Bu ülke faili meçhul cinayetlerden büyük acılar yaşayan bir ülke. Uğur Mumcu’sundan tutun Muammer Aksoy’a kadar… Bütün bunları yeniden yaşamak istemiyoruz. O dönem CHP Genel Başkanı’ydım… Aradan bu kadar yıl geçti ve büyük acılar çekti bu ülke. Şimdi Ankara’nın göbeğinde vuruluyor. Arkasında siyasiler var. Dosya kapatılmak isteniyor. Ben bunun farkındaydım. Dosyanın kapanmaması lazım. Savcılar olaya el koydular. Savcılar değiştiriliyorlar. Niye savcılar değiştirilir? Kimin gücüyle savcılar değiştirilir? Çünkü o savcılar gerçeğe ulaşmak istiyorlar. Ayrıca burada başka kirli ilişkiler vardı. Özel harekâtçıların bu işin içinde yer alması ya da bu işin bir unsuru haline gelmesini sağlayan güç ne? Bunlar polis, devletin polisi… Bizim güvenliğimizi sağlayacak olan kişiler… Bunlar birilerinden güç alarak, onların talimatıyla gidip belli insanların öldürülmesi için ya da onlara suikast yapılması için yardımcı olan kişiler. Böyle bir devlet olmaz, böyle bir yapı olmaz. Buna karşı mücadele etmek lazım.”