Ekonomi uzmanı Uğur Gürses, bugünkü “Hızlanan altın tahkimatı” başlıklı yazısında 23 Ağustos’la biten haftanın verilerinde yer alan altın hesabındaki ilginç ayrıntılara dikkat çekti.
Merkez Bankası’nın altın alımlarını kaleme alan Gürses, yılbaşından bu yana bankanın kendi mülkiyetinde olan ve yurt içine getirilen altın miktarının 103 tonu bulduğunu belirtti.
Merkez Bankası’nın altın rezervlerinin iki bölümden oluştuğunu belirten Gürses, birinci olarak bankanın kendi mülkiyetindeki altınlar ve ikinci olarak da bankaya zorunlu karşılık olarak yatırılan “emanet altınlar” olduğunu ifade etti.
16 Ağustos’ta Merkez Bankası’nda 323.5 tonu kendi mülkiyetinde olan, 194 tonu da zorunlu karşılık olarak yatırılan altınlardan olmak üzere toplam 517.8 ton altını olduğunu belirten Gürses, şu ifadeleri kullandı:
“Malum Merkez Bankası 2017 mayısından bu yana, kendi mülkiyetindeki altın varlıklarını arttırıyordu. Bunları da fiziksel olarak Türkiye’ye çekiyordu. Banka 2019 Şubat ayında Trump’ın damadı Jared Kushner’ın Ankara ziyareti ve Cumhurbaşkanı ile görüşmesi sonrasında, Merkez Bankası 33 ton altın almıştı. İzleyen dönemde de altın alımları devam etmişti. Banka Mart-Ağustos arasında 31 ton altın daha satın aldı. 23 Ağustos haftası için açıklanan verilerde dikkatimi çeken şuydu; Merkez Bankası sadece o hafta tek başına 33 tona yakın altın satın almıştı. Böylece yılbaşından bu yana bankanın kendi mülkiyetinde olan ve yurtiçine getirilen altın miktarı 103 tonu buldu.”
23 Ağustos haftasındaki alımın toplam altın rezervlerinde fark edilmediğini belirten Gürses, bunun nedeni için “Zorunlu karşılık olarak daha önce kendisine yatırılan altınlardan çekiliş oldu o hafta. Hesap şöyle; bankalarca karşılıklardan 38 ton altın çekildi, banka ise kendi mülkiyetine eklemek için 33 ton altın satın aldı. Nette ise sadece 5 tonluk azalış oldu. Bu yüzden, toplam altın rezervine bakanların dikkatini çekmemiş olabilir” dedi.
Merkez Bankası’nın özellikle “dikkat çekmesin” diye zorunlu karşılıklardan çekilen altın kadar ya da bunun biraz daha fazlasını satın alarak rezervlerine eklediğine dikkat çeken Gürses “Sonuç olarak da toplam altın rezervi değişmemiş görünüyor. Ancak değişen şu oluyor; döviz rezervleri altına çevrilip yurtiçine getirilen miktar artıyor” ifadelerini kullandı.
33 ton altının 1 milyar 387 milyon dolar ettiğini, başka bir ifadeyle kendi mülkiyetindeki altınlara bir yüzde 9 daha ilave eklediğini söyleyen Gürses, “Bankanın kendi mülkiyetindeki altın demek, büyük bir çoğunluğu Türkiye sınırları içinde tutulan altın demek. 2017 Mayıs ayına kadar 115.8 ton altını olan Merkez Bankası’nın bugün 356.3 ton altını var. Bunun anlamı, uluslararası bankalarda ya da ABD tahvillerinde duran döviz rezervlerinin bir bölümünü eksiltip, altına çevirip bunu da ülkeye getirdi demek. Kabaca 5.5 milyar dolarlık altın varlığı, dövizin payı azaltılarak altın alımı yolu ile 17.2 milyar dolara çıkarıldı” diye belirtti.
Gürses, Merkez Bankası’nda neden altın yığınağı yapıldığı sorusuna karşılık Türkiye’ye yönelik olası yaptırımlara dikkat çekti. Bunun için “ABD’nin İran’a koyduğu ambargo örneği yeterince açıklayıcı bir örnek” dedi.
Gürses şöyle devam etti:
“Uluslararası döviz rezervlerinin kimi ülkelerce herhangi bir yaptırıma tabi tutulması, uluslararası bankalarda duran varlıkların blokajı gibi olası bir gelişmede, elinizde tek bir ödeme aracı kalır; ya nakit rezerv paralar vardır kasanızda ki bu da risklidir, ya da altınla yapacaksınızdır ödemelerinizi. Bizim gibi petrolü olmayan ülkeler için en kritik nokta birincil olarak akaryakıt ve doğal gaz alabilecek rezervinizin olmasıdır.
Öyle görünüyor ki Ankara’daki siyasi otorite, ambargo-yaptırım gibi risklerin güçlü olabileceğini hesap ediyor olmalı; “tampon bölgede anlaştık” açıklamalarına karşın hala ülke sınırları içindeki rezerv varlıklarını güçlendirme kararında. Bunu da mart başından itibaren 5 ayda yapılan artış kadar bir altın artışı tek başına önceki haftada yapılmış. Böylece içeride 17.1 milyar dolarlık bir altın rezervi tahkimatı yapılmış durumda.”