Mohammed Al Fayed, gerçek ile efsanenin harmanlandığı bir hayat sürdü. İlk eşinin ağabeyi Adnan Kaşıkçı sayesinde Ortadoğu'da 'küçük' bir imparatorluk kurdu. Arkası geldi... Çok istediği İngiliz vatandaşlığı için araya soktuğu üç siyasetçi görevlerinden oldu. Milyonlarca dolar hayır yaptı.
Galler Prensesi Diana ile birlikte geçirdiği trafik kazasında oğlunu kaybeden, Londra’nın lüks alışveriş merkezi Harrods’ın eski sahibi, Mohamed Al Fayed, 94 yaşında hayatını kaybetti. Öte diyarda muhtemel ki oğlu ve sevdikleriyle buluştu.
Kim bilir; hayatı bu kadar kıymetli tutuşumuz belki de ölüm sayesindedir. Ve ölüm kimseye haksızlık yapmaz; vakitli yahut vakitsiz muhakkak gelir. Dünyanın malı dünyada kalır.
Ölmeden önce, dünyanın en zengin 1.493’üncü kişisiydi; ama şimdi bunun bir anlamı kalmadı; malları ve hafif sis altındaki hayatına dair efsaneler dünyada kaldı.
Kariyer ve İş Girişimleri
Mohamed Al Fayed, 1929’da İskenderiye’de doğdu. 1929, diyorum ama, Mısır Ticaret Bakanlığı’na göre bu böyle. Yoksa diğer kaynaklar 1933 olduğu iddiasında…
Doğduğu yıllarda Mısır, Britanya sömürüsünden yeni kurtulmuş (1922), ancak krallıkla yönetilmekte… Hükümetler saraya bağlı…
Hani Sabancı’ya yakıştırılan meşhur, “Benim bir elmam vardı, onu sattım, beş … aldım”la başlayan hikâye vardır ya… İşte bir benzeri Al Fayed için de geçerli. Sokak aralarında, pazarlarda Mısırlılara özgü gazlı içecek sattığı rivayet edilir. Gerçekte ise bir Coca-Cola şişeleme tesisinde kâtip olarak çalışmıştır.
Sonuçta Victoria College mezunudur, İngilizce ve Fransızca bilmektedir. E, hukuk da okumuştur.
Muhtemel ki, ilk en verimli yatırımını Samira Kaşıkçı ile evlenerek yaptı. Zira o Suudi Arabistanlı ilerici bir yazar, Al Sharkiah dergisinin kurucusu ve Suudi işadamı silah tüccarı Adnan Kaşıkçı’nın kız kardeşiydi.
Üç yıl süren (1953-1956) bu evlilik sayesinde bir erkek çocuk sahibi oldu: Dodi.
Samira Kaşıkçı ile kısa süreli bir ilişki kursa da Adnan Kaşıkçı ile ilişkisi uzun sürdü ve bu akrabalığın meyvelerini 70’li yılların başına kadar topladı. Orta Doğu’da ‘küçük’ bir iş imparatorluğu tesis etti.
İtalya’ya taşınmadan önce Mısır’da bir nakliye şirketi kurdu. İtalya’ya taşındığında da ünlü dikiş makinesi markası Singer’in satış temsilciliğini yaptı.
Ama ‘küçük’ girişimlerde bulunmayı ihmal etmedi; mesela Cenevre adını taşıyan bir nakliye firması kurdu.
1960’ların ortalarında, Dubai’nin dönüşümüne yardım etmekle görevlendirilen Dubai hükümdarı Şeyh Rashid Bin Saeed Al Maktoum ile tanıştı.
1964 civarında Fayed, ‘Papa Doc’ olarak bilinen Haiti lideri François Duvalier ile yakın bir ilişkiye girdi ve Haiti’de bir Fayed-Duvalier petrol rafinerisinin inşasıyla ilgilenmeye başladı.
Gel gör ki, Haitili ortakları tarafından sağlanan bir “ham petrol” örneğinin düşük dereceli pekmez olduğu kanıtlandıktan altı ay sonra Haiti’deki kalış süresini sonlandırdı.
1968’de IMS’yi (Uluslararası Deniz Hizmetleri) kurdu.
Fayed, Costain Group (yöneticisi ve %30 hissedarı olduğu), Bernard Sunley & Sons ve Taylor Woodrow gibi İngiliz şirketlerini gerekli inşaat işlerini yapmaları için emirliğe tanıttı.
Ayrıca 1966’da Brunei Sultanı Ömer Ali Saifuddien III’ün mali danışmanı oldu.
Anlaşılan Allah ‘yürü ya kulum’ demişti; Asyut’tan Mısırlı bir ilkokul öğretmeninin en büyük oğlu olarak Ortadoğu’da ağır ağır yürüyordu. Lakin o bir süre sonra hızlanmayı, hatta koşmayı arzuladı.
İşte bu arzu, onu Londra’ya taşıdı.
Rüyası olan İngiliz vatandaşlığına geçemedi
1974 yılında ailesiyle birlikte İngiltere’ye taşındı; çeşitli mülk ve işletmeler edinmeye başladı. 1979’da Hotel Ritz Paris’i 30 milyon dolara satın aldı ve eski ihtişamına kavuşturdu.
Ayrıca Londra’daki lüks dairelerden oluşan Hyde Park Residence bloğunu 50 milyon dolara malvarlıkları arasına ekledi.
Al-Fayed’in kariyerinin en ünlü satın alımı, 1985 yılında İngiliz işadamı Roland “Tiny” Rowland ile acı bir devralma savaşından sonra 842 milyon dolara satın aldığı Londra’daki Harrods mağazasıydı.
Harrods’u her yıl milyonlarca ziyaretçiyi çeken birinci sınıf bir alışveriş merkezine dönüştürdü. Ayrıca ölümünden sonra mağazanın içinde oğlu Dodi ve Prenses Diana’ya birkaç anıt ekledi.
Al-Fayed ayrıca medya, eğlence, spor ve hayırseverlik gibi diğer alanlara da girdi.
1996’dan 2002’ye kadar Punch dergisinin sahibi oldu, Ateş Arabaları (1981) ve Kanca (1991) gibi birçok filmin yapımcılığını üstlendi. 1997’den 2013’e kadar Fulham Futbol Kulübü’ne başkanlık yaptı. Çeşitli hayır kurumlarına milyonlarca sterlin bağışladı ve çeşitli siyasi kampanyaları destekledi.
Ancak ülkesi olarak benimsediği İngiltere’den vatandaşlık alma hayalini hiçbir zaman gerçekleştiremedi.
Üç siyasetçinin ayağı kaydı
Yaşlılık yıllarını Dodi ve Diana’nın ölümüne yol açan koşulları sorgulayarak, son on yılını da büyük ölçüde gözlerden uzakta geçirdi.
1985 yılında evlendiği Finlandiyalı sosyete ve eski model Heini Wathén ile Surrey’deki malikânesinde yaşadı.
Great Ormond Street Hastanesi de dahil olmak üzere hayır kurumlarına cömertçe bağışlarda bulundu ve beş çocuk babası olarak, yoksul veya hasta çocuklara yardım etmeye özel bir ilgi gösterdi.
1987’de, yoksul, travma geçiren ve çok hasta gençlerin hayatlarını iyileştirmek için çalışan Al Fayed Yardım Vakfı’nı kurdu.
Film yapımcısı oğlu Dodi ve o zamanki sevgilisi Galler Prensesi Diana, 1997’de ikisinin de ölümüne neden olan araba kazasından önce, onun Paris’teki Ritz Oteli’nden ayrılmışlardı.
Al Fayed, kazanın şokunu asla atlatamadı ve ölümlerle ilgili spekülasyonlara takıntılı hale geldi.
Şubat 2008’deki soruşturmadaki ifadeleri arasında, ölümlerin Prens Philip’in emriyle ve MI6’nın göz yummasıyla gerçekleştiği iddiaları da vardı.
Bunlar hâkim tarafından “komplo teorisi” olarak değerlendirildi ve jüri tarafından reddedildi.
Al Fayed’in, İngiliz vatandaşlığını alma girişimi iki kez başarısız oldu.
1995’te, ikinci kez reddedildikten sonra öfkelenerek basına, Avam Kamarası’nda kendi çıkarları hakkında sorular sormaları için iki Muhafazakar Partili bakan Neil Hamilton ve Tim Smith’e para ödediğini söyledi.
Her ikisi de hükümetten ayrıldı ve iddiayı reddeden Hamilton, Al Fayed’e karşı açtığı iftira davasını kaybetti.
Öte yandan o zamanlar Kabine Bakanı olan Jonathan Aitken de, bir grup Suudi silah tüccarıyla aynı anda Al Fayed’in Paris’teki Ritz Oteli’n’de bedava kaldığını açıklamasının ardından istifa etti.
2010 yılında Al Fayed, Harrods’u Katar’ın varlık fonuna sattı. Ödenen ücretin neredeyse yarısını şirketin borçlarını kapatmak için kullanıldı.
Kraliyet tarihçisi Profesör Kate Williams, Al Fayed’in oğlunun ölümünden sonra kendini bir misyona adadığını, ancak ikonik Harrods mağazasını yeniden şekillendiren kişi olarak da hatırlanacağını söyledi.
Karısı ve Çocukları
Muhammed El-Fayed hayatında iki kez evlendi. İlki 1954’te evlendiği ve 1956’da boşandığı Samira Kaşıkçı’ydı. Bu evlilikten bir oğulları oldu: Emad El-Din Mohamed Abdel Moneim Al-Fayed, daha çok Dodi Fayed (1955-1997) olarak biliniyordu.
Dodi, 31 Ağustos 1997’de Paris’te bir araba kazasında ölmeden önce Prenses Diana ile kısa bir romantik ilişkisi olan bir film yapımcısıydı.
Mohamed Al-Fayed’in ikinci karısı, 1985 yılında evlendiği Finlandiyalı bir sosyete ve eski model olan Heini Wathén’di.
Bu beraberlikten dört çocukları oldu: Jasmine Al-Fayed (1986 doğumlu), Karim Al-Fayed (1987 doğumlu), Camilla Al-Fayed (1988 doğumlu) ve Omar Al-Fayed (1989 doğumlu).
Jasmine, Londra’da kendi butiğinin sahibi olan bir moda tasarımcısı. Karim, ailenin bazı mülklerini yöneten bir işadamı. Camilla, hayvan refahı ve çevre koruma gibi çeşitli nedenleri destekleyen bir hayırseverr. Omar, düşük profilli özel bir kişi.
Tutkulu Bir Hayırsever
Mohamed Al-Fayed başarıları ve katkıları için çeşitli ödüller ve onurlar aldı.
1989 yılında Ritz Hotel’i restore ettiği için şehrin en yüksek onuru olan Plaque de Paris ile ödüllendirildi. Ayrıca, 2002 yılında Mısır’ın en yüksek sivil onuru olan Nil Nişanı’na hayır işleri ve Mısır davalarına verdiği destekten dolayı layık görüldü. Ayrıca 1982’de Ateş Arabaları için En İyi Film dalında Akademi Ödülü’ne aday gösterildi.
Mohamed Al-Fayed, 30 Ağustos 2023’te 94 yaşında doğal nedenlerden öldü. Londra’daki evinde, karısı, çocukları ve torunlarıyla çevrili olarak huzur içinde vefat etti. Ailesi, ölümünü doğrulayan ve kederlerini ve şükranlarını ifade eden bir bildiri yayınladı.
Ancak Al-Fayed, hayallerini sıkı çalışma ve kararlılığa borçlu, kendi kendini yetiştiren bir milyarder olsa arkasında hayli tartışmalı bir miras bıraktı.
Ayrıca, özellikle İngiliz müesses nizamına ve kraliyet ailesine meydan okuması nedeniyle tartışmalı ve açık sözlü bir figürdü. Oğlunun ve Prenses Diana’nın ölümleriyle ilgili resmi kararı asla kabul etmeyen yas tutan bir babaydı.
Kabul etmeli ki, olağanüstü sayılabilecek bir hayat yaşadı ve dünyada silinmez bir iz bıraktı. Vizyoner bir işadamı, tutkulu bir hayırseverdi.