Eğer Erdoğan kısa vadede Putin’i ikna edemezse, dünyanın en yüksek enflasyon oranına sahip ülkeleri arasında bulunan Türkiye’de gıda fiyatlarının dar gelirlilerin boğazına geçirilmiş ilmeği daha da sıkacak şekilde yükselmesi kaçınılmaz.
İktidar, Putin’in tahıl koridoru anlaşmasını 18 Temmuz’da iptal etmesinden dolayı büyük bir hayal kırıklığı içerisinde… Bunu, sorunun Türkiye ve Rusya ilişkilerinden değil, anlaşmanın Rus tahılının ihracının kolaylaştırılmasına dair maddelerinin, ABD’nin yaptırımlarda gevşemeye gitmemesi nedeniyle uygulanamamasından kaynaklandığını belirterek saklamaya çalışıyor. Oysa işin iç yüzünün tamamen böyle olduğu pek söylenemez.
Evet, tahıl anlaşmasını iptal etmesine dair yaptığı resmî açıklamada Kremlin de kendilerine verilen taahhütlerin yerine getirilmemesini bir bahane olarak gösterdi. Putin’in Erdoğan’a duyduğu kızgınlığı açık etmesini beklemek de zaten yanlış olurdu. Çünkü Rus lider bunu yapması halinde ABD Başkanı Biden’ı daha da sevindireceğini gayet iyi bilir. Erdoğan’ın NATO’nun bu ay düzenlenen Vilnius Zirvesi öncesi ağırladığı Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski’ye Rusya’ya yaptığı taahhüdü çiğneyerek Türkiye’de savaş sonuna kadar kalması gereken Azov komutanlarını teslim etmesi Putin’e atılmış bir tokattı. Erdoğan o ziyaret sırasında Ukrayna’nın NATO üyeliğini desteklediğini, Rusya’yı Ukrayna’da işgalci bir güç olarak gördüğünü duyurarak yaraya iyice tuz da bastı.
Hemen sonrasında Batı’yla ilişkilerini ne kadar düzeltme arzusunda olduğunu belli ederek AB üyeliğini canlandırmak istediğinden bahsetti ve gittiği Vilnius’ta İsveç’in NATO üyeliğine koyduğu vetoyu kaldırdı. Sadece bir gün sonra Türkiye’ye uzun süredir borç verme yasağı koyan AB’nin kredi kuruluşu Avrupa Yatırım Bankası 400 milyon euro’luk bir paketi onayladı. Putin’in Erdoğan’a seçim öncesinde yaptığı doğal gaz borçlarının ödenmesinin ertelenmesi gibi yardımlar hatırlandığında AKP liderinin çok hızlı bir U dönüşü yaparak Rus lideri yüzüstü bıraktığı algısı doğdu. Tüm bu adımlar Batı’yı tabiatıyla çok mutlu etti.
Putin’in Erdoğan’la arasında bir anlaşmazlık olduğu havası vermek yerine AKP liderini, Türkiye’nin yaşadığı ağır ekonomik krizden istifade ederek, örtülü tehditlerle eski konumuna çekmeye çalışmasını beklemek daha gerçekçidir. Nitekim tahıl anlaşmasının iptal edilmesi de böyle bir adım olarak görülmelidir. Anlaşma Erdoğan için özellikle Batı’da bir itibar kaynağıydı, Türkiye’nin faydalı bir arabulucu rolü oynayabileceği havası veriyordu. İşin bir de ekonomik boyutu vardı, anlaşma sayesinde Türkiye, Rusya’dan (ve Ukrayna’dan) tahılı piyasa fiyatlarının altında ucuza alıyordu. Eğer Kremlin’in resmî açıklamasında bahsettiği gibi anlaşmanın iptali sadece Batı’nın uyguladığı uluslararası yaptırımları Rus tahılının ihracı için gevşetmemesine bir tepki olsaydı, Türkiye’nin Rusya’dan ucuza tahıl almaya devam etmesi beklenirdi. Oysa öyle olmadı.
Rus devletinin sahibi olduğu TASS haber ajansı Rusya Tahıl Birliği (RGU) Başkanı Arkady Zlochevsky’nin yaptığı şu açıklamayı paylaştı: “Tahıl anlaşmasının feshi Rusya’ya herhangi bir sorun getirmeyecek, fakat anlaşmadan en fazla istifade eden ülke olan Türkiye ise tahılı artık ucuza değil, normal dünya fiyatlarından almak zorunda kalacak.” Erdoğan’ın özellikle Azov komutanlarını teslim etmesinin Putin’i Rus kamuoyu nezdinde zor durumda bıraktığından kuşku yoktur. Rus medyasında yer alan değerlendirmelerde buna rağmen Putin’in anlaşmayı uzatması halinde zayıf gözükeceği belirtildi. Tüm bu nedenlerle Kremlin anlaşmayı iptal ettiğini dünyaya duyuran açıklamasında Türkiye’ye kesilen cezadan bahsetmezken, Rusya Tahıl Birliği başkanına basın toplantısı düzenleterek Erdoğan’ın yaptıklarının yanına kâr kalmadığını Rus halkına duyurdu.
Bu kararın tek başına önümüzdeki dönemde Rusya ve Türkiye arasındaki ilişkilerin bozulacağı anlamına geldiğini söylemek için çok erken… Dediğim gibi Putin böyle bir bozulmayı şu an itibariyle muhtemelen Rusya’nın çıkarına görmüyor. Erdoğan’ın “ipini yeniden kendisine doğru çekebilmesini” sağlayacak elinde pek çok kozlar var. Yukarıdaki açıklama basına yapıldığı için durumdan haberdar olduk, bunun dışında Rus liderin basına yansıtmadan Erdoğan’a ilettiği başka uyarıların da bulunabileceği tahmine müsaittir. (Manidar şekilde Rusya Tahıl Birliği başkanının yaptığı açıklamaya Türk basınında yer verilmedi.)
Tahıl anlaşmasının iptali Türkiye’deki gıda enflasyonunu daha da yükseltecektir. Çünkü Türkiye dünyada en fazla buğday tüketen, üreten, ithal ve ihraç eden ülkelerden biri. BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) son verilerine göre Türkiye, Mısır ve Endonezya’nın ardından dünyada en çok buğday ithal eden üçüncü ülke ve kişi başına en fazla buğday tüketen yedinci ülke… Türkiye her yıl yaklaşık 10 milyon ton buğday ithal ediyor ve bunun yaklaşık yarısını (4 milyon tonunu) işleyerek ihraç ediyor. Bu ithalatın yüzde 70 kadarı ise Rusya’dan yapılıyor. BM yetkilileri Rusya’nın tahıl anlaşmasından çekilmesi sonrası dünyada gıda fiyatlarında artışlar yaşanacağı uyarılarında bulunuyor. Nitekim geçen hafta Avrupa borsalarında buğday fiyatları bir günde yüzde 8,2, mısır fiyatları ise yüzde 5,4 arttı. ABD’de ise buğday vadeli işlemlerinde yüzde 8,5’lik artış oldu, bu Rus ordusunun Ukrayna’yı işgale başlamasından bu yana görülen en yüksek günlük artış.
Eğer Erdoğan kısa vadede Putin’i anlaşmaya dönmeye ikna edemezse bunun dünyanın en yüksek enflasyon oranına sahip ülkeleri arasında bulunan Türkiye’de gıda fiyatlarını dar gelirlilerin boğazına geçirilmiş ilmeği daha da sıkacak şekilde azdırması kaçınılmaz gibi.
Şu ana kadar Rusya geri adım atacağına dair herhangi bir işaret vermedi. Aksine Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Vershinin devlet haber ajansı RIA’ya dün “Tahıl Koridoru Anlaşması’nın yeniden yürürlüğü girmesi konusunda halihazırda süren bir müzakere bulunmadığını” söyleyerek Türk yetkililerce yapılan ümitvar demeçlerin üzerine adeta soğuk bir su döktü.
Geçen yıl Ukrayna savaşının hemen ertesinde (5 Mayıs 2022) yazdığım makalelerden birinde Erdoğan’ın Batı ve Rusya’yı birbirine oynama siyasetinin bir çıkmaz sokakta sona ereceğini şöyle anlatmıştım: “2023 seçimlerine neredeyse bir yıl kalmışken iktidarın gerek ekonomide, gerekse dış politikada tam bir sıkışmışlık içerisinde bulunduğu, kronikleşen sorunlara çözüm üretemediği, bunun yerine tüm bu tıkanmışlıktan mucizevi bir şekilde Türkiye’nin kazançlı çıkacağına dair hayal sattığı görülmektedir. Türkiye’nin en büyük ithalat ve ihracat ortağı AB ülkeleridir, buna ABD’yle yapılan ticareti de eklediğinizde ortaya çıkan tablo şunu ifade etmektedir: Batı’yla ilişkilerde ciddi bir normalleşme sağlamadan Erdoğan hükümetinin basiretsiz ve yolsuz politikaları sonucu yaşanılan ekonomik krize yönelik de kayda değer bir çözüm üretebilmek mümkün olmayacaktır.”
Nitekim Erdoğan seçim sonrası kimsenin beklemediği hızda bir U dönüşüyle Batı’yla ilişkileri düzeltme yoluna girmeye çalışıyor. Ama Putin’le kurduğu bağımlılık ilişkisi, Batı’yla münasebetleri normalleştirme adımlarını, ekonominin ihtiyaç duyduğu şekilde bir an evvel hızlandırabilmesi için önündeki en büyük engellerden biri olarak duruyor.