Ve Mesut Barzani resmen emekli oldu. Referandum macerasının galibi Neçirvan Barzani'ydi ama bu zafer nereye kadar sürecekti? Bir yıl geçmeden Mesut Barzani hangi kartlarını sahaya sürdü? Amca Mesut ve yeğen Neçirvan Barzani arasındaki tarihi çekişme nereye varacaktı...
Referandumdan hemen sonra, Barzani bir konsey kurdu. Amaç Barzani’nin konsey başkanı olarak bağımsızlık görüşmelerini Bağdat merkezi yönetimiyle yürütmesiydi. Birkaç saat sonra bazı partiler konseyi tanımadıklarını ve katılmayacaklarını açıkladı. Zaten 27 Eylül’de, referandumdan iki gün sonra Irak parlamentosu Kürdistan Bölgesel yönetimini referandumdan dolayı cezalandırmak için 13 kanun çıkardı. Bu kanunlara göre Kürdistan’ın bütün sınır kapıları ve havalimanları kapatıldı.
Bölge Başkanı Barzani ve Yardımcısı Kosret Resul hakkında Irak’ı parçalama ve vatana ihanet suçlamasıyla Bağdat’da tutuklama emri çıkartıldı. Barzani diyalog çağrıları yaparken İran’a bağlı Şii milisler Kerkük ve diğer tartışmalı bölgelere saldırmak için hazırlamalarını yapmışlardı.
Yine de bir umut vardı elbette Barzan için; onun Fransız ve Amerikan danışmanları ona demişlerdi ki ‘Amerika IŞİD’den sonra Irak’ta başka bir iç savaşı kaldıramaz.’ Bernard Henry Levy, Peter Galbraith ve Eski Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner, Barzani‘ye dediler ki ‘Eğer Kerkük’te peşmerge ve milisler arasında biz savaş çıkarsa 24 saat içersinde Amerika ve uluslararası toplum bu savaşı durdurur. Ve ateşkesle birlikte hem peşmerge kaldığı noktalarda kalır ve ardından bir diyalog süreci başlar.’
Bu ihtimal Barzani’nin son umuduydu ama gerçekleşmedi. Talabani’nin partisine bağlı Peşmerge güçleri, İran, Irak, Amerika ve İngiltere ile anlaşıp Kerkük cephesinden çekildiler.
15 Ekim’de Barzani’nin bana anlattığı olay var. Talabani ve Barzani’nin partileri tam o gün yani 16 Ekim öncesi toplantı halindeler. Irak merkezi yönetimi peşmergenin 2003 sınırlarına geri çekilmesini istiyor, Barzani ise 17 Ekim 2016’da yapılan anlaşmaya göre sadece Musul operasyonun başladığı günün sınırlarına çekilmeyi kabul ediyor. İşte tam da o sırada Ürdün kralı Abdullah, Barzani‘yi arıyor diyor ki ‘Sen ve Haydar el Ebadi’yi Ürdün‘e bir toplantıya davet ediyorum’. Barzani ‘Ben hazırım ama havaalanlarımız kapalı’ cevabını veriyor. Kral Abdullah diyor ki ‘Ben size özel bir uçak göndereceğim’. Barzani kabul ederken Haydar el Ebadi görüşme için şart koşuyor: Barzani televizyona çıkıp referandumu iptal etsin.
Bu görüşme gerçekleşmedi. Ama belki de ilk ve son diplomatik çabaydı. Sonrasında Barzani bölge siyasetinden izole edildi. 16 Ekim’de Şii milisler Kerkük ve bütün tartışmalı bölgeleri kontrol altına aldı, Kerkük’ten sonra da 2013 sınırlarına doğru ilerlemeye devam ettiler.
Barzani terk edilmiş, güçsüzleştirilmiş bir lider olarak Kerkük’te çıkmadı; çatışmayı Erbil‘in yakınında olan Altınköy Köprü‘ye taşıdı. Orada taktiksel bir savaş yaşandı ama sonu Barzani’nin beklediği gibi değildi. Irak hükümeti ve Şii milisler, Amerika ve İngiltere ile önceden nereye kadar gidecekleri konusunda anlaşmışlardı. O yüzden bu savaş kimsenin nezdinde de bir endişe yaratmadı.
Barzani bir lider olarak belki hayatının en büyük hatasını yapmıştı. Aynı yılın kasım ayında Barzani ile bir görüşme fırsatım oldu, ona sordum ki, bu karardan dönme şansınız var mıydı ? Bana dedi ki ‘Elbette vardı; mesele sadece ABD Dışişleri Bakanının mektubu değildi. Eğer referandumdan vazgeçseydim, önce beni İran’a sonra Türkiye’ye ardından Amerika’ya davet edeceklerdi ve başkan Trump‘la beraber bir basın toplantısında bunu açıklayacaktım; ama ben kabul etmedim’.
Nedenini sordugumda ikna olmadığım bir cevap aldım. Artık Kürdistan kendi kararını vermişti ve ben buna engel olamazdım.
O konuşmada Barzani İngiltere büyükelçisi Frank Backer ve Amerikan Bükelçisi Douglas Süleyman’a çok öfkeliydi. 16 Ekim gecesinden sonra üç gece uyumadığını ve Talabani’nin partisinden gelen -onun deyimiyle- ihaneti hazmedememişti.
Arkasından 2017’de yapılması gereken parlamento seçimleri 2018’e ertelendi. Barzani’nin iki yıl uzatılan bölge başkanlığı da bitti. Medyaya yansıyan şöyleydi; Barzani bir daha görevinin uzatılmasını istemiyor. Ama gerçek şu ki Amerika İran, Irak, İngiltere nitekim Türkiye Barzani’nin artık o koltukta oturmasını reddetmişti ve Barzani koltuğu bırakmak zorunda kalmıştı.
Bu karardan sonra Amerikan Dışişleri Bakanlığı yazılı açıklamayla Kürdistan yönetimini Neçirvan Barzani ve onun yardımcısı Qubad Talabani olarak tanıyıp ve desteklediklerini duyurdu. Bu bir dönemin kapanışı ve yeni bir dönemin başlangıcıydı. Irak anayasasında da yer alan bölge başkanı konumu fiilen kaldırıldı. Yetkileri yargı, yürütme ve yasama başkanlarına verildi. Ve Mesut Barzani resmen emekli oldu.
Ama acaba Barzani bu kadar kolay yeğenine, Neçirvan Barzani’ye teslim edebilir miydi? Referandum macerasının galibi Neçirvan Barzani’ydi ama bu zafer nereye kadar sürecekti? Bir yıl sürmeden Mesut Barzani hangi kartlarını sahaya sürdü? Amca Mesut ve yeğen Neçirvan Barzani arasındaki tarihi çekişme… Sonraki yazida…
REBWAR KERİM VELİ KİMDİR:
Rebwar Kerim Veli Irak asıllı Kürt gazetecidir. 16 Ekim 1974’te İranda doğdu. Ailesiyle beraber 18 yıl İran’da mülteci olarak yaşadı. 1992’de Birinci Körfez Savaşı sonrasında, Irak Kürdistan’ına döndü. 1995 yılında Gulan Medya Grubu’nda mütercim olarak işe başladı. 2000’li yıllarından itibaren çeşitli dergi ve gazetelere yazılar yazdı. Ağustos 2001’de yazdığım makaleden dolayı KDP‘ye bağlı güvenlik güçleri tarafından hapse atıldı. 2002’de Fransız radyosu muhabiri oldu. 2004’te Irak ve Kürdistan’ın ilk haber ajansını kurdu. 6 dilde yayın yapan ajans iki sene sonra kapatıldı. 2005’te Zagros TV’yi kurdu ve ilk genel yayın yönetmeni oldu. 2006’da Hewler Post gazetesini kurdu. 2008’de Rudaw gazetesine katıldı. Haftada bir çıkan gazetenin baş yazarıydı. 2009-2020 arasında Kürdistan iç politikalarını yazdı. 2013’te yayına başlayan Rudaw televizyonunun kurucusuydu. Kürtçe, Farsça, Türkçe, Arapça ve İngilizce bilen Rebwar Kerim Veli yazarlık ve programcılık dışında bir çok Kürt, Türk Arap ve Fars medyasına sözlü ve yazılı olarak yorum yapmıştır. Kürdistan’ın en önde gelen ve en çok tanınan yazarlarından biridir. 2015 yılından itibaren İsveç‘e yerleşti. Aleyhine açılan davalardan dolayı 2019’dan itibaren sürgün hayatı yaşıyor.