Çetinkaya: ‘Erden, askeri öğrenciden darbeci mi olur Allah aşkına?’

KRONOS 30 Ocak 2020 Genel

Müebbet hapis cezasına çarptırılan Hava Harp Okulu öğrencisi Taha Furkan Çetinkaya’nın annesi Melek Çetinkaya, gözaltındaki 3 gününü ve Ankara TEM Şube’de yaşadıklarını anlattı.

Kendi oğlu ile birlikte Harbiyeli öğrenciler için 19 Ocak’ta Adalet Yürüyüşüne başlayan Çetinkaya, eyleminin üçüncü gününde evinin önünden Ankara TEM’e götürülmüştü.

DW Türkçe’den Nevşin Mengü’nün Bire Bir programına konuk olan Çetinkaya, o gün evde arkadaşıyla kahvaltı yaptıklarını ve onu evine bırakmak için otoparktan çıkınca polislerle karşılaştığını söyledi: “Otoparktan çıktım. Evimin önünü trafik polisinden tut, çevik kuvvet, sivil polis hepsi mahalleyi doldurmuştu. Ne oluyor dedim. ‘Melek hanım yaptığınız Adalet Yürüyüşüne karşın provokatörler de karşı bir eylem yapacakları ihbarını aldık. Sizi sadece güvenlik amaçlı şubeye götürüyoruz dediler. Fakat beni TEM’e götürdüler.”

Çetinkaya, programda, AKP’li Fatma Betül Sayan’ın askeri öğrenci davaları izlemeye gelenlere günlük 70 TL dağıttığını söyledi.

İşte, Harbiyeli annesi Melek Çetinkaya ile yapılan söyleşinin tam metni:

Melek hanım bundan 3-4 ay öncesine kadar sizi kimse tanımazdı, fakat son 4 aydır çok daha aktifsiniz. Neden bu zamana kadar bir şey demediniz de şimdi konuşmayı seçtiniz?

Keşke hiç tanınmasaydım. Şu olduğum durumdan hiç memnun değilim. Çünkü, biz devletin yaptığı yanlıştan döneceğine inandık hep. Malum kültümüzde de sağ cenah olarak adlandırılıyoruz. Ben ilkokul mezunu, evinde oturan, çocuklarının işini yapan bir anneyken maalesef bugün sokaklara çıkmak zorunda kaldım. Çünkü, adaletin geleceğine olan inancım kalmadı. Kızılay’da Adliye önünde Metin Feyzioğlu ile karşılaşmıştım. Ona söyledim ki ‘’Metin bey ben Hava Harp Okulu annesiyim’’, “Evet biliyorum” dedi. “Biliyorsunuz ama hiçbir şey yapmıyorsunuz” diye karşılık verdim. “Cumhurbaşkanından randevu alın onunla görüşün” dedi. İşte bu adaletin bittiğinin göstergesiydi benim için.

“BENİ YERDE SÜRÜKLEDİLER VE KELEPÇELEDİLER”

Siz Ankara’da bir adalet yürüyüşü yapmaya çalıştınız onun sonucu ne oldu peki?

Ben Eylül ayından beri hep bir şeyler yapma gayretindeyim. Gerek Cemal beyin, gerekse Acun hanımım yanına giderek, çocuklarımın mağduriyetini duyurmaya başladım. Sonra daha farklı ne yapabilirim diye düşünürken, bir gün oğlumla Silivri’den görüşten dönüyordum dedim ki ‘’Ben bu yolu 3.5 senedir otobüsle gidip geliyorum, neden yürümüyorum?’’ diye düşündüm. Eşime bile söylemeden tweet attım direk. Yalnız olsam bile ben bu yolu yürüyeceğim. Bir şekilde bu çocukların mağduriyetini duyuracağım. Çok güzel de dönüşler aldım. Eğer o gün bizi dağıtmasalardı, eminim ki sesimizi duyuracaktık. O gün metrodan geleni, otobüsten ineni gözaltına aldılar. Beni yerlerde sürüklediler ve kelepçelediler. Hepimizi engellediler. Polisler bana “Otur yerine” diye bağırıyorlardı. Ben zaten 3.5 senedir oturuyorum. Devlet bu yaptığı yanlıştan dönecek, bunlar 19 yaşındaki askeri öğrenciler derken, her gün başka bir zulümle karşı karşıya kaldık.

Peki siz ne kadar gözaltında kaldınız?

Ben 3 gün TEM şubede gözaltında kaldım. Adalet yürüyüşüne başlayalı iki gün olmuştu. Beni evimden gözaltına aldılar. İki gün beni güvenlik şubede tuttular. 3.gün ben eyleme gitmemiştim. Arkadaşımla evimde kahvaltı yapıyordum aslında. Onu evine bırakmak için otoparktan çıktım ve evin önünde bekleyen Trafik Polisinden tutun, sivil polisinden, çevik kuvvetine kadar bekliyorlardı. Ben polislere “Ne oluyor” diye sordum. Onlar “Melek hanım yaptığınız Adalet yürüyüşüne karşı provokatörlerin karşı bir eylem yapacağı ihbarını aldık. Sizi güvenlik amaçlı şubeye götürüyoruz.” dediler. Fakat beni TEM’e götürdüler, hakkımda bir dosya açıldı ve 3 gün beni gözaltında tuttular.

“BANA, ‘BOYUN DA BİR KARIŞMIŞ, NİYE DOĞRU DURMUYORSUN’ DEDİLER”

3 gün boyunca size ne sordular ve siz ne cevaplar verdiniz?

İlk götürüldüğümde polislerin tavrından çok korkmuştum. Odaya girdim ‘’çıkart şunu!’’ diye bağırdılar. 1.5 saat duvara dönük bir şekilde ayakta beklettiler. Hatta bir ara üşüdüğümde ellerimi cebime koyarken bana “Çıkar elini burası güvenlik şube” değil diye bağırdılar. Polisin bir tanesi geldi, sigarasını yüzüme üfledi. Bir tanesi geldi “Boyunda bir karışmış, niye doğru durmuyorsun sen” diye bağırdı. Şimdi biz hukuk devleti değil miyiz? Siz oraya gelen insanın daha terörist olup olmadığını bilmiyorsunuz, nedir bu muamele ben anlayamamıştım doğrusu. Birisi geldi “sen sosyal medya kullanmayı nereden öğrendin, ne zamandır kullanıyorsun?” tarzında sorular sordu. O kadar çok korkmuştum ki, o akşam işkence odasına götürüleceğim diye düşünmüştüm. Daha sonrasında ise beni 5 tane kadının yattığı bir nezarethaneye götürdüler. Bir battaniye ile ince bir sünger verdiler. İnanın işkence odasına götürülmediğim için sevincimden ağladım.

HARBİYELİ ÖĞRENCİLER ‘CEMAAT’TEN YARGILANMADI

Siz cemaatçi misiniz?

Kesinlikle böyle bir şey yok. Bunun araştırılması falan yapıldı. Çocuklarımız 15 Temmuz’dan sonra tutuklanınca eş zamanlı operasyonlar yapıldı, evlerimiz arandı. Hiçbir ailede veya bizde irtibat veya iltisak bulunamadı. Zaten bizim çocuklarımız ‘FETÖ’den yargılanmadı, Anayasal düzeni yıkmaya teşebbüsten yargılandılar.

“ANNE BUNLAR İŞKENCE Mİ, AYNISINI BİZE YAPIYORLAR”

Bir izleyicimiz İfşa kitabının yazarı Toygun Atilla aynen şunu demişti “Kendilerinden olmayanları zaten mobing yoluyla zaten ayırıyorlardı, geriye sadece kendilerinden olmayanlar kalıyordu” buna cevabınız nedir?

Ben 15 Temmuz’dan sonra olanları görünce oğluma dedim ki “Bu mobingle ayrılan çocukları dinledim, onlara yapılan şeyler size de yapılıyor mu?” Oğlum “Anne bunlar işkence miymiş, aynısı bize de yapılıyor.” dedi. Ben oğlumdan yola çıkarak bu soruya ancak bu şekilde cevap verebilirim. Bu soruyu TSK Komutanlarına sormak lazım, çünkü mobingleri yapanlar onlar. Ben oğlumun yara bere içinde eve geldiğini, 40 derece asfaltta süründüğünü, dirseklerinin asfalta yapıştığını biliyorum.

15 Temmuz gecesi ve sonrasında neler oldu bizlere özetleyebilir misiniz?

Eğitim öğretim yılı bitmişti. Çocuklar hem tatil hem de Ramazan bayramı dolayısı ile eve gelmişlerdi. Bayram sonrasında 10 Kasım’da Hava Harp okulunda olmaları gerekiyordu ve çocuklar Pazar günü teslim oldular. Çocuklarımız girişte telefonlarını girişte veriyorlar, ancak tatile giderlerse veya eğitim-öğretim yılının sonunda telefonlarını alabiliyorlar. Pazartesi, Salı ve Çarşamba günü bir çadır hazırlığı yaptılar. Çünkü, Yalova’da bulunan kamp yerine gideceklerdi. Çarşamba günü gemi ile çocukları kamp yerine götürdüler. Benim oğlum 1.sınıf öğrencisi olduğu için, Yalova’da ilk defa kamp yapacaktı. İlk defa Yalova’ya eğitim kampına gittiler. Maalesef çocuklar daha çantalarını hazırlamadan, kampa gittikten bir gün sonra dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı, çocuklarımızı ziyarete geldi ki çocuklar buna çok şaşırmışlardı. O sabah çocuklara bir konuşma yapıyor ve askerlikte emre itaatin önemine ısrarla vurgu yapıyor. Gerekirse öleceksiniz ve öldüreceksiniz diyor. Tabii çocuklar bu konuşmaya çok şaşırıyor. Yemek sırasında da çocuklara “İyi yiyin aslanlarım, bu gece çok yorulacaksınız’’ diyor. Ama çocuklar zaten eğitim kampında oldukları için kendi aralarında ‘’Eyvah bu gece nasıl bir tatbikat olacak, nasıl bir spor yaptıracaklar” diye konuşuyorlar. Komutan ise ‘’Çocukların bugün yapacakları sporu hafif tutun, eğitimini hafif tutun ve çocukları çok yormayın’’ diyor. Çocuklarla biz sonradan konuşunca puzzle’ın parçalarını birleştiriyoruz. Abidin Ünal, hiçbir şekilde çocuklarımıza 15 Temmuz sonrasında sahip çıkmadı. 15 Temmuz günü sabah saatlerinde Yalova kampına geldi ve akşam 5’e kadar onlar ile beraberdi. Bizim çocuklarımızın her şeyi saatli olduğu için, saat 22’de yatıyorlar. Yatışa geçtiklerinde 22:30’a doğru bir acil durum alarmı veriliyor ve tam teçhizatlı toplanmaları söyleniyor. Bir terör saldırısının olduğu ve Yalova kamp yerinin güvenli olmadığı, Yeşilköy’de bulunan Hava Harp okulunun daha güvenli olduğu söyleniyor çocuklarımıza. Bizim çocuklarımı Yalova kamp yerinden 00:07’de çıkış yapıyorlar ve bunun kamera kayıtları var. Fakat, kampın önünde bulunan polisler çocuklarımızın önünü açıyor ve “Siz nereye gidiyorsunuz” demiyor. İzmir Aliağa’daki karacı çocukları da aynı şekilde darbeye karıştırmak istediler, fakat İzmir’deki polisler darbe oluyor geçemezsiniz diye o çocukları geri döndürdü. Onlar normal hayatlarına devam ederken, bizim polisler bizim çocuklarımızın yolunu neden açtı anlamış değilim. Gece olmuş saat 00:07, Türkiye’de yer yerinden oynuyor, bütün Askeri birliklerin önü çöp kamyonlarıyla kapatılmış ama Yalova’da bu uygulanmadı. Savcı müebbet isterken, otobüsü kullanan erin telefonu varmış, o telefonuna bakmıştır darbeyi öğrenmiştir ve askeri öğrencilere söylemiştir dedi. Ama sonunda Er’lerin beraatini, askeri öğrencilerin müebbetini talep etti. Bu nasıl bir çelişkidir?

“HALK, BUNLAR DARBECİ DEĞİL DEDİ”

Bir izleyicimiz demiş ki “Öğrenci oldukları için değil, insanların üzerine ateş açıp masum insanları katlettikleri için o cezaları aldılar. İnsanları yanlış yönlendiriyorsunuz” buna ne diyeceksiniz?

Bir tane askeri öğrencinin, bir tane insanı öldürdüğünün herhangi bir kanıtını veya otopsi raporunu göstersinler, bende burada utancımdan yerin dibine gireyim. Yalova’dan İstanbul’a 9 otobüs gitti ama bir kısmı da Yalova’da kaldı. Bunun nedeni nedir? Ak Partili Milletvekilleri ‘FETÖ’cü komutanlar ‘FETÖ’cü çocukları alıp götürdüler’’ dediler. Maalesef bir gün önce bizim Alay Komutanımız bir otobüs firmasından, çocukları geziye götürmek maksadıyla otobüs kiralıyor. 9 otobüs geliyor ve darbe olunca firma sahipleri kalan otobüsleri göndermiyor. O arada gelen 9 otobüse yettiği kadar 331 çocuk bindiriliyor ve farklı yerlere gönderiliyor. Boğaz köprüsüne, FSM köprüsüne, benim oğlumun gönderildiği Sultanbeyli’ye giden otobüsler oldu. Çocuklar hangi otobüsün nereye gideceğini bilerek binmediler ki. Benim oğlum Boğaz köprüsünde de olabilirdi, Orhanlı’da da olabilirdi. Maalesef Orhanlı’da 5 tane ölü var ve bunları hiçbir otopsi raporu olmadan çocuklarımızın üzerine bıraktılar. Benim oğlum 40’a 40 bütün mermisini teslim etmişti arkadaşlarıyla beraber ve bunların hepsinin raporu var. Bütün öğrencilerin silahı vardı. Çünkü bizim çocuklarımız asker. Bir hakime neden cübben var, neden kalemin var denilemeyeceği gibi hiçbir askere de senin elinde neden silah var denilemez. Bizim çocuklarımızın silahları üzerlerine zimmetli. Varsayıl çocuklarımız silahlarını kamp yerinde bırakıp çıkmışlardı. Öyle bir gecede kamp yerine giriş yapan başka insanlar olsa ve birbirlerini o silahlarla öldürselerdi biz bunun açıklamasını nasıl yapabilirdik? O zamanda diyeceklerdi ki ‘’Zimmetli silahlarınızı neden yanınıza almadınız? Çocuklar, Sultanbeyli’de halktan darbe olduğunu öğrendiklerinde halkla beraber İstiklal Marşı okumuşlar. Halk, bunlar darbeci değil diyerek çocukların boyunlarına Türk bayrağı asmış ve en büyük asker bizim asker diyerek çocukları alkışlıyorlar. Olay yerinde bir tane ölü veya yaralı yok. AHaber darbeden 1 ay sonra Diriliş diye bir program yayınladı ve bizim çocuklarımızı kahraman diye yayınladı.

“EVLERİMİZ EŞ ZAMANLI OPERASYONLA ARANDI”

Bu çocukların içerisinde cemaatçi olarak tespit edilenler var mı?

Benim bildiğim kadarı ile yok. Daha önce dediğim gibi, evlerimize eş zamanlı operasyonlarla arandı, cep telefonlarımız incelendi. Biz dijital materyallerimizi 2.5 yıl sonra emniyetten aldık. Öyle bir şey olsaydı bizi de tutuklarlardı. Dershanelere gidenler varmış. Hakim çocuğa sordu “Neden bu dershaneye gittin?” Doğu’da okuyan çocuklardı bunlar. Çocuk dedi ki “Biz bir kasabada oturuyorduk ve evime en yakın dershane bu dershaneydi ve ben bu dershanenin teröristlere ait olduğunu bilmiyordum. Üzerinde Milli Eğitim Bakanlığı’na aittir yazıyordu.” dedi.

“ŞU AN ASKERİ OKULLARDAKİ ÇOCUKLARLA BİZİM ÇOCUKLARIMIZI SINAV YAPSINLAR, GÖRELİM KİM HAK ETMEDEN KAZANMIŞ”

İnsanlar ‘FETÖ’ye öfkeliler. Yıllar sonra ortaya çıkıyor ki sorular çalınmış. İnsanlar bu soruları çalarak, hak etmeden buralara girmişler. Belki sizin oğlunuzda bu organizasyonun içinde miydi, aldı mı acaba soruları?

Şu an askeri okullara aldığınız öğrencilerle, bizim çocuklarımız arasında bir sınav yapsınlar görelim kim hak etmeden girmiş. Bizim çocuklarımıza 15 Temmuz’dan sonra 2 yıl üniversite sınavlarına girmelerine izin vermediler. Çünkü onlarda biliyorlardı ki bizim çocuklarımız onların söylediklerini yerle bir edeceklerdi. Üçüncü yıl verilen dilekçelere artık dayanamadılar ve çocuklarımız üniversite sınavlarına girdiler. Bu çocuklar ilk 1000’e girdiler. Dershanelere gitmeden, okula gitmeden sadece cezaevlerinde hazırlanarak girdiler sınava. Sizce bu çocukların soru çalmaya ihtiyacı var mıydı? Kaldı ki SBS sorularıyla askeri okul sınav kağıtları karşılaştırıldı ve bir tane çocukta hiçbir şey çıkmadı.

“İLKOKUL MEZUNU BİR KADINIM, HABERLERİ BİLE İZLEMEZDİM”

Acaba Melek Hanım, yıllarca Cumartesi anneleri, Ergenekon gibi davalarda insanlara yapılanlar hakkında önceden ne düşünüyordu, şimdi ne düşünüyor?

Ben ilkokul mezunu bir kadınım. Ben evinde sadece çocuklarını büyüten, evini temizleyen bir kadındım. Ben haberleri bile izlemezdim. Çünkü dış dünyadan haberim yoktu ki benim. 2010 yılında oğlum askeriyeye girdi ve askerlere kumpas oldu denildi. Dedim eyvahlar olsun askerliği yerle bir ettiler dedim tam da oğlumun askeriyeye girdiği sene. Ergenekon’dan bu şekilde haberim olmuştu. Ben eğitimli ve kültürlü bir insan değilim ki. Konuşmamdan da anlayabilirsiniz. Ben sadece oğlumun davasını ve dosyasını çok iyi biliyorum ve beni bu süreç bu hale getirdi. Bu ülkenin adaletsizliği beni bu hale getirdi. Ben Ankara’da doğup büyüdüm ama Kızılay’ın caddelerini bile daha 4 aydır öğreniyorum.

“KİMSE ÇOCUKLARIMIZA ‘SİZ NEREYE GİDİYORSUNUZ’ DİYE SORMUYOR”

Normal günlerde de bu öğrencilere gerçek mermi mi veriliyordu?

Bu çocuklara normal günlerde de gerçek mermi veriliyordu. Askeriye’nin envanterinde ne varsa onu veriyorlardı çocuklara. Her zaman gerçek mermi ile tatbikat yapıyorlardı. 15 Temmuz gecesine geri dönersek, sizin oğlunuz ne yaptı tam olarak, neredeydi? 00:07’de 9 otobüs ile Yalova’da kamp yaptıkları yerden çıkış yapıyorlar. Yer yerinden oynuyor, Yalova Valiliği kampın önünü kapatmıyor, polisler çocuklara engel olmuyor. Osmangazi köprüsünü geçinceye kadar birçok polis kontrolünden geçiyorlar ama ne hikmetse “siz nereye gidiyorsunuz” diye durdurmuyor. Osmangazi köprüsüne geldiklerinde, otobüste bulunan Yüzbaşı “Çocuklar acele çıktım benim üzerimde para yok, sizde var mı?” diye sorduğunda 3’er 5’er çocukların üzerinden çıkan paraları alıyor. Çocukların otobüslerinin yanında, aynı süratle giden bir Transport’ı fark ediyor çocuklar. Bu durumu komutanlarına söylüyor çocuklar. Komutan’ın tepkisi ‘’Tamam çocuklar gözünüzü dört açın, iyi takip edin’’ oluyor. Osmangazi köprüsünün parasını ödeyip geçiyorlar. Anayasal düzeni bozmaya teşebbüs eden çocuklar, karayolları kanunu çiğnemeye teşebbüs etmiyor ne hikmetse. Sultanbeyli’ye geldiklerinde darbe olduğunu öğrenen çocuklar otobüsten iniyor ve halkla beraber İstiklal Marşı okuyor. Buna rağmen bizim çocuklarımız müebbet hapis cezası aldı.

“HULUSİ AKAR 80 DARBESİNDE TEĞMENDİ, BİNALİ YILDIRIM ASTEĞMEN…”

Peki sizce Fetullahçılar, bu darbeyi düzenleyenler hak ettikleri cezayı sizce aldılar mı?

Ben darbeyi ki yaptı, kim yapmadı halen daha anlamış değilim. Benim tek bildiğim şey; Erler ve askerler darbeci olamaz. 19 yaşındaki Er ve askeri öğrenciden darbeci çıkarma Allah aşkına. 2.Kolordu Komutanı Adem Hududi’ye darbeye yardımdan 15 yıl ceza verdiler. Bursa’da başka bir Yarbay’a beraat verdiler. Komutanlara beraat verilirken, askeri öğrencilerden neyin kini ve intikamı alınıyor? Silivri’ye açık görüş için giderken, bir anne ile tanıştım. Ahmet Özdemir, Pazartesi askere gitmiş Cuma günü darbe olmuş, çocuğu İstanbul Büyükşehir Belediyesine götürmüşler. Daha çocuğun kendine zimmetli silahı dahi yok ama 14 kez müebbet vermişler. Yine başka bir anne ile daha tanıştım. Daha bir aylık asker oğlunu TRT’ye götürmüşler, sonrasında 8 kez müebbet vermişler. Bugünün Savunma Bakanı Hulusi Akar, 1980 darbesinde Teğmen’di ve darbeye karışmıştı. Binali Yıldırım 80 darbesinde Asteğmen’di ve darbenin içinde yer aldığını kendi ağzı ile söylemişti. Bunlardan Bakan ve Başbakan çıkıyor ama bizim çocuklardan müebbet çıkıyor. Bunu anlamış değilim. Ateş etmemişken, kimseyi öldürmemişken ve kimseye emir vermemişken bu çocuklar nasıl müebbet hapis cezası alıyorlar?

“VATANDAŞ TANIK OLMAK İSTEDİ, HAKİM KABUL ETMEDİ”

Melek hanım siz bütün bunları burada anlatıyorsunuz ama bunlar mahkemede de anlatılmadı mı?

Mahkemeye sunduğumuz videolar izlenmedi, tanıklarımız dinlenmedi. Sultanbeyli’de bizim çocuklarımız ile İstiklal Marşı okuyanlar, bizim paylaşımlarımızı görmüşler. ‘’Neden bize haber vermediniz, biz gelir tanıklık yapardık’’ dediler. Ama maalesef hakim bey, dosyaya yenilik katmayacağı gerekçesi ile reddetti. Bir boşanma davası bile Türkiye’de 3 yıl sürerken, bizim çocuklarımızın koskoca darbe davası 6 ay sürdü.

Oğlunuzun okul arkadaşlarından tanıklık etmekten korkan birileri oldu mu?

Tanık olarak bizde katılalım, darbeye bizde çıkacaktık ama bizi çıkartmadılar bunu söyleyelim dediler. Dediğim gibi 700 öğrenci vardı ama yeterli sayıda otobüs olmayınca 331 tane öğrenciyi oraya sürüklediler. Diğerleri Yalova’da kampta tutuldu. Onların ifadesi alındı. O çocuklar da mahkemeye katılıp tanıklık etmek istediler. Eğer otobüs gelseydi ve bizde elimizde silahımız çıksaydık dışarı, bizde şu an bu arkadaşlarımızla birlikte müebbet alacaktık. Bir tane çocuk olaylar olur olmaz adını tanık listesine yazdırmıştı. Mahkemede avukatlar çocuğa sorular sorunca, hakim bey ‘’Yeter artık sanki karşınızda Genelkurmay başkanı var, Altı üstü askeri öğrenci’’ dedi. Bizim avukatımız da dedi ki “Savcı bey işte bizde 1.5 senedir size bunu anlatmaya çalışıyoruz. Sizin karşınızda müebbet istediğiniz insanlar komutanlar değil, askeri öğrenciler.” Kendi ağızlarıyla orada söylediler. İlk davamızda Cumhurbaşkanı’nın avukatlığını yapan Ahmet Özcan “bu çocuklar masum, bu çocukları hayata küstürmeyin, 28 Şubat döneminde bizi hayata küstürdüler o zaman bizde gençtik. Gelin bu çocukları tahliye edin” dedi. Başbakanın avukatı Necip Kibar “Dosyanızda hiçbir şey yok merak etmeyin, bu davanın sonunda çocuklarınız beraat eder” dedi. Son mahkemeye girildiğinde Necip Kibar, çocuklarımız için müebbet istedi. Neden böyle bir şey yaptığını sorduğumuzda “ben bu şekilde para kazanıyorum” dedi. Ben Mehmet Sarı ile de Yasin Şamlı ile de konuştum. Mehmet Sarı’da ‘’askeri öğrenciler masum olabilir ama dosyanıza bir bakayım’’ dedi. Daha sonradan ben Twitter üzerinden dosyaları ve tahkikat raporlarını attım. Beni engelledi direk. Hatta ben Mehmet Sarı’ya ‘’Lütfen sizinle bir canlı yayına çıkalım, kanal farketmez, yeter ki çocuklarımın mağduriyetleri duyulsun’’ dedim ama beni direk engelledi. Eğer bir insan haklıysa, karşınızdaki hakim, savcı, avukat kim olursa olsun susturabiliyorsunuz demek ki. Çocuklarımızın masum olduğunu onlar daha iyi biliyorlar. Nedim Şener “Askeri öğrencilerin yüzde 95’i ‘FETÖ’cü dedi. 38.000 askeri öğrenci var ve bu öğrencilerden şu an içeride olan sayısı 329. Şimdi bu yüzde 95’ine mi tekabül ediyor, benim matematiğim mi zayıf?

“FATMA BETÜL SAYAN ‘İNSANLARA GÜNLÜK 70 LİRA VERDİK’ DEDİ”

Yargılamanın adil olmadığı o kadar belli ki. Ak Parti Ümraniye Belediyesi ve diğer belediyeler mahkeme günlerimizi Twitter’dan “Gelin hainlerin cezasını verelim” diye duyurdular. Bedava otobüsler kaldırdılar ve Silivri cezaevinin önünde bedava yemek dağıttılar. Bu insanlara da günlük 70 lira para verdiler. Fatma Betül Sayan konuşurken biz bunu kulaklarımızla duyduk.

“A HABER, FOX ÇAĞIRDI DA ÇIKMADIM MI?”

Siz bu konuyu siyasi partilerle hiç görüştünüz mü?

Adalet, adliyelerde aranır ama maalesef biz bunu Aksaray’ların, meclislerin önlerinde aradık. Eğer ki adaleti, Aksaray’lar da arayacaksak, adalet saraylarını kapatın gitsin. Biz diğer siyasi partilerle görüştük ama CHP dışında bizi kabul eden bir parti olmadı. Ak Parti’nin ve MHP’nin grup toplantılarına katılmak istedik ama onlar kabul etmedi. CHP bu talebi kabul edince de ‘FETÖCÜ’ler CHP’liler ile beraber’’ dediler. Mesela ben bazı kanallara çıkıyorum, kimisi diyor ki bu ‘FETÖCÜ’ bir kanal, kimisi ise PKK’lı kanal diyor. Arkadaş AHaber, FOX, CNN çağırdı da ben mi çıkmadım?

“G3 İLE ÖLEN BİR TANE İNSAN YOK”

İnsanlar ağırlıklı olarak sizin cemaatle ilişkili olduğunuzu düşünüyor. Bu konu hakkında ne demek istersiniz?

Ama bu işler düşünmek ile olmuyor, ispat ile oluyor. Şimdi benim bir insanı öldürdüğümü de düşünebilirler. O zaman bu düşünceye göre müebbet hapis mi almam gerekir? Bir şeyin delilini koymak zorundalar. Muz Cumhuriyetinde yaşamıyoruz. Aynı savcının yaptığını yapıyorlar. Bizim her şeyimiz o kadar açıktı ki, gelin mahkemeleri canlı yapalım dedik, buna bile yanaşmadılar. Çocukların elinde G3 var ama G3 ile ölen bir tane insan yok.

‘FETÖ’ askeriye içerisinde çok iyi kenetlenmişti, komutanlar birbirlerini korumuşlar ve her yere yerleştirmişler. Ergenekon ve Balyoz’dan sonra Kemalistleri ve sekülerleri ordudan atıp yerlerine ‘FETÖ’cüler örgütlü bir şekilde yerleştirilmişler. ‘FETÖ’nün bu kadar örgütlü olduğu bir yerde Fetöcü olmayan kişiler nasıl Harbiye’de olmuş olabilir?

Darbeyi de FETÖ yaptı deniliyor ama benimde hep kafamda soru işareti var. Askeriyenin yüzde 95’i ‘FETÖ’cüymüş, 1500 tane asker sokağa çıkmış darbe yapmak için ama 30000 tane asker tutuklandı. Peki bu nasıl oluyor? Benim kafam daha ilerisine çalışmıyor, sizin çalışıyorsa siz söyleyin. Madem bu kadar bir yapılanma var, Hulusi Akar, Abidin Ünal neredeymiş? İçerideki FETÖ yapılanmasını 19 yaşındaki çocuklardan mı soracaklar? ‘FETÖ’nün 40 yıllık geçmişi var, benim oğlum darbe olduğunda 19 yaşındaydı. Daha doğmamıştı, dünyaya gelmemişti ama 40 yıllık yapının hesabını benim 19 yaşındaki çocuklarımdan soramazsınız. Bunun ilgilisi benim çocuklarım değil. Bu sorunun muhatabı Cumhurbaşkanı’dır, Başbakan’dır, Hulusi Akar’dır ve Abidin Ünal’dır. Lütfen canlı yayınlara benimle beraber gelsinler, bu soruların cevaplarını onlar versinler. Benim çocuklarımın ‘FETÖ’cü olup olmadığını onlar söylesin. Bütün dosyalar onların ellerindeydi. Benim çocuğum askeriyeye gireceği sene 5 kez benim evime komutanlar incelemeye geldi. Sokağımı dolaşmışlar, bakkala sormuşlar, kapıcıya sormuşlar ‘’ Bunlar nasıl insanlar’’ diye. Soyumu, sülalemi araştırdınız da benim çocuğumu askeriyeye aldınız. İstemediğiniz bir durum ortaya çıktı diye düne kadar kahraman olan Harbiyelileri bir günde hain ilan ettiniz. Bunu hangi vicdan kabul eder?

Mahkemede size “Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor” gibi bir cümle dendi mi?

Ben duymadım. Ben 15 gün süren mahkeme sürecinde oradaydım ve böyle bir şey duymadım.

“PROVAKATÖR BEKLİYORDUK”

Ankara metrosunda sizin gibi annelerle birlikte eylem tarzı bir şeyler yaptınız. Bu sizin üzerinde anlaştığınız bir eylem biçimi miydi?

Hayır. Ben adalet yürüyüşünü yapmaya karar verdim ve Twitter’dan duyurdum. Bunun üzerine birçok kişi geleceğini söyledi. Maalesef ben metrodan çıkar çıkmaz gözaltına alındığım için bir insanla bile konuşamadım. Fakat biz gözaltına alınınca, gözaltına alınmayan bir kaç insan hedef gösterip ‘’Fetöcüler sokağa çıktı’’ gibisinden saçma sapan şeyler söylemişler. Biz bunu çıkınca duyduk. Bünyamin beye ‘’Siz bizi nereden tanıyorsunuz, Twitter’dan mı, Instagram’dan mı? diye sordum. Bana hayır diye cevap verdi. “Sizin Youtube’da bir videonuzu gördüm, çok üzüldüm desteğe geldim” dedi. Ama sonradan provokatör olduğu ortaya çıktı. İki gün gözaltında birlikte kalınca ve bizim çocuklarımızın hakkını aramızda bize yardımcı olunca minnet duydum ve evime yemeğe davet ettim. Biz provokatör bekliyorduk aslında ve bu gerçekleşince artık bu adalet yürüyüşünü durdurdum.

Peki siz ne zamandır sosyal medyada aktifsiniz?

Ben Eylül ayında Cemal bey ile sesimizi duyurabilmek için başladım. O zamandan beri Twitter’da hem yazıyorum hem de sizin gibi davet eden kim varsa buradan ulaşıyorlar. Ben bağrı yanmış bir anneyim. Ben çocuklarımın sesini nerede duyurabilirsem oraya çıkar ve duyururum. O yüzden kimse kusura bakmasın. Evlat acısı nedir ancak yaşayan bilir.

Şu an oğlunuz cezaevinde mi?

Oğlum 3.5 yıldır cezaevinde. 7 kişilik koğuşta 45 kişi kalıyorlar ve 28 kişilik yemek veriyorlar bu çocuklara. Üniversite sınavına girdiler, dil öğrendiler. 3 tane kız evladımız var ve bunlardan bir tanesi şehit kızı. Buna rağmen hain yaftasıyla kız çocuğuna müebbet verildi. Sena’mız, Marmara Hukuk fakültesini birincilik ile kazandı ama maalesef okuyamıyor. Geçen sene Marmara Hukuk fakültesi, dışarıdan sınavlara girmeye izin veriyordu ama bu sene cezaevindeki öğrencileri kabul etmiyorlar. Benim oğlum Ankara Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliğini kazandı. Ama maalesef okuyamayacaklar. Ne zaman özgür kaldılar o zaman bitirebilecekler.

Bundan sonraki stratejiniz nedir?

Maalesef çok insanın olduğu yerde karar almakta zor oluyor. Bizim Harbiyeli annelere adalet yürüyüşünü söylediğimizde aldığımız tepkiler “Çok soğuk, biraz sıcakta yürüyelim”, ‘’Yürümeyelim’’ gibi oldu. Ben bundan sonra yapacağım eylemleri ne eşime ne de çocuğuma söylemeyeceğim. Adalet yürüyüşünü yapacağımı Twitter’dan duyurduğumda eşim hemen beni aradı ve “O tweeti hemen siliyorsun” dedi. Ben de ‘’beni boşayacağını bilsem, ben yine o adalet yürüyüşünü yapacağım dedim’’.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com