Atalarımız, ’Tüfeng icat oldu, mertlik bozuldu’ derdi. Michael C. Brown’ın yapay zekâ ile oluşturduğu, Küba’daki hayatı anlatan ’90 Mil’ sergisi, fotoğraf dünyasında önemli bir tartışmayı alevlendirdi. Yapay zekâ, fotoğrafı bozacak mı, yoksa daha da mı güçlendirecek?
Geçtiğimiz günlerde Alman sanatçı Boris Eldagsen, Sony Dünya Fotoğrafçılık yarışmasında kazandığı ödülü şaşkınlık verici bir şekilde geri çevirdi. Sanatçı, birincilik ödülü kazanan fotoğrafı yapay zekâ kullanarak yaptığını itiraf ederek büyük bir tartışmanın fitilini ateşledi. Eldagsen, fotoğrafın geleceğinde yapay zekânın yerini tartışmaya açmak için böyle bir yola başvurduğunu açıklarken, gerçekten de büyük bir tartışma başladı.
KÜBA’DAKİ HAYATIN SERGİSİ
Daha Eldagsen’in neden olduğu ateşli tartışma hararetini korurken, başka bir prestijli sanatçı, tümüyle yapay zekâ kullanarak oluşturduğu bir projesini sergilemeye başladı. Ünlü fotoğrafçı Michael Christopher Brown, ‘90 Mil’ adını verdiği projesini bir yapay zekâ çizimi platformu olan Airlab’da tanıtmaya başladı. Sanatçı, Kübalıları, hayatları pahasına Havana’yı Florida’dan ayıran ‘90 millik’ okyanusu geçmeye iten ülkedeki yaşamının tarihsel olaylarını ve gerçeklerini araştıran fotoğrafların yer aldığı bir sergi ile karşımıza çıktı. Brown, Eldagse’den biraz farklı olarak, daha serginin tanıtım notunda tüm fotoğrafların yapay zekâ ile oluşturulduğunu vurguluyor ve “Bu çalışma, bir fotoğraf sonrası yapay zekâ raporlama illüstrasyon deneyidir” ifadelerini kullanıyordu. Michael Christopher Brown çalışmanın, ‘’Yapay zekânın röportaj illüstrasyonu için neler sağlayabileceğini keşfetmek, analiz etmek ve tartışmak ve bu nitelikteki işlerin gelecekte ne anlama gelebileceği etrafında bir gündem oluşturmak’’ amacıyla gerçekleştirildiğini açıkladı. Böylelike gerçeği önemseyen insanların nasıl bir tutum alacağının görüleceğinin de altını çizdi.
YILLARIN FOTOĞRAF SANATÇISI
Michael C. Brown, geleneksel fotoğraf dünyasında tanınan, saygınlığı olan bir foto muhabiri ve belgeselci. 2004’ten beri National Geographic fotoğrafçısı ve Magnum Photos’un da eski bir mensubu. Kariyeri boyunca çok çeşitli sosyal ve politik meseleleri ele aldı. Bunların içinde en önemlisi 2011 yılındaki Libya Devrimi’ni yalnızca iPhone kullanarak belgelemesiydi. Libya’da çektiği fotoğrafların yeraldığı ‘Libyan Sugar’ adlı kitabı çok sayıda ödül kazandı. Brown, 2018’de de, Küba’nın efsanevi lideri Fidel Castro hakkında 2016’da çektiği ‘Yo Soy Fidel’ adlı çok ses getiren kitabını yayınladı. Michael C. Brown, yapay zekânın yayınlaşmasından beri artık fotoğraf illüstrasyonu ile çalışan bir sanatçı.
TEPKİLER ÇEŞİTLİ
Fotoğraf alanında Dalle-E ve Midjourney gibi programlar aracılığıyla kullanılabilen AI (yapay zekâ) teknolojisi, ışık hızında gelişiyor. Yapay zekâ ile elde edilen fotoğraflardaki bulanık eller ve çarpık yüzler bir zamanlar onların gerçek olmadığını ortaya koysa da, zamanla ilerleyen programlar sayesinde gerçek fotoğraflardan ayırt edilemez bir hale büründü. Nitekim Michael C. Brown’ın ‘90 Mil’ çalışmalarına fotoğraf dünyasından çok farklı tepkiler geldi.
FOTOĞRAF MI SANAT MI?
Michael C. Brown kendini hem bir fotoğrafçı hem de bir sanatçı olarak tanımlıyor. Bu nedenle foto muhabirliği dünyasından aldığı tepkiler ile illüstrasyon çevrelerinden aldığı tepkiler arasında farklar bulunuyor. Brown fotoğraf portalı Blind’in aktardığına göre; “İnsanlar benim uzun yıllar foto muhabiri olarak çalıştığımı biliyorlar. Bu yüzden 90 Mil çalışmamda bir bütünlük var. Bu çalışma ile bir foto muhabirinin gözüyle bir sanatçı olarak bir hikâye sunuyorum. Metodolojim konusunda çok net konuşuyorum. Bu gazetecilik değil, bu hikâye anlatımı. Belgesel ve foto muhabirliği camiasının, kendi aramızda tartışmaya devam etmek yerine, somut bir örnek görmesini istedim.” diyor.
TARTIŞMALAR ALEV ALEV
Brown’ın ortaya koyduğu çalışmaya, ünlü National Geographic fotoğrafçılarından üniversite profesörlerine, çiçeği burnunda foto muhabirlerinden ve sıradan fotoğrafseverlere kadar çok sayıda insan farklı tepkiler verdi. Bazıları ‘sinir bozucu’ olduğunu söylerken, bazıları çalışmanın gerçekçiliğinden etkilendiğin saklamıyordu. Bazıları onu çeşitli sosyal medya platformlarında ‘takip etmeyi bırakacak’ kadar küçümsediklerini ifade etti. Özellike Brown’ın Instagram sayfasındaki tartışmalar canlı bir o kadar da duygu yüklüydü.
‘FOTOĞRAFIN RUHUNA AYKIRI’
Bir yorumcu, Brown’ın uzun yıllardır hayranı olduğunu belirterek, “Deneysel çalışmalara sonuna kadar açığım ama kâr amaçlı bu çalışmanın arkasında duramam. Belgelemek için orada olmadığınız bir hikâyeyi anlatmak için yapay zekâyı kullanmak başka bir şeydir, yapay zekâ tarafından oluşturulan bu görüntüleri satmak çok daha başka diye” tepkisini gösteriyordu. Bir başka yorumcu, Brown’ı takip etmeyi bırakacağını belirtirken, yapılan işin ‘ortamın samimi ruhuna aykırı olduğunu’ savunuyordu.
‘İSTEDİĞİM BU TARTIŞMAYDI’
Brown ise, yaşanan tartışma için, “Tam da istediğim buydu. İnsanlar sabahtan akşama kadar bana saldırabilir ve beni eleştirebilir. Yapay zekâya ve onun hikaye anlatma imkanlarına dikkat çektiği için, sıradışı görüntüleri üretmenin çok da zor olmadığını gösterdiği için bu çalışmamdan çok memnunum. 90 Mil’den önce, yapay zekanın potansiyel tehditleri ve nasıl tehlikeli olabileceği hakkında hep yazılar okuyorduk ama şimdi karşımıza nelerin çıkabileceğini somut olarak gördük” değerlendirmesinde bulundu.
‘ERİŞEMEDİĞİNİZ ŞEYİ HAYALİ DEĞİL’
Projeyi doğru bir şekilde anlamak için, çalışmanın tamamen Brown’ın hayal gücünden çıkmadığını, ancak Küba’da yıllarca süren derinlemesine araştırma ve röportajlarla birleşen yılların deneyiminden geldiğini not etmek gerekiyor. Küba’da sık sık erişim sınırlamalarıyla karşı karşıya kalan Brown, bu sınırlamaların etrafını dolaşabilmek için yapay zekayı keşfediyor. Brown, projenin nasıl ortaya çıktığını da şöyle anlatıyor: “2022’de Küba, gıda ve ilaç kıtlığının yanı sıra yükselen enflasyonla birlikte devam eden bir ekonomik kriz nedeniyle 1980’lerden bu yana en büyük göçünü yaşadı. Küba’dayken ABD’ye kaçanların inanılmaz hikâyelerini duydum. Küba’da bu hikâyeleri çeşitli şekillerde belgelemeyi araştırdım, ancak planlama ve Küba’dan ayrılış için gerekli olan gizlilik ve güven nedeniyle, herhangi bir fotoğraf çekmenin bu işlerin içindeki insanların güvenliğini tehlikeye atabileceğini anlayınca erişemediğim yerlere yapay zekâ ile ulaşmayı düşündüm.”
GERÇEK İLE HAYAL ARASINDA
Ünlü fotoğrafçı ve belgeselci Alejandro Cartagena, Michael C. Brown’ın projesinin neden etkili olduğunu şöyle açıklıyor: “Bugün tanık olmanın imkansız olduğu bir şeyi hayal edebiliyorsunuz. İllüstratörlerin yaptığı şey, bilgiyi alıp, onu özetlemektir. Sonuç, hayal gücüyle sınırlıdır ama AI ile üretilen fotoğraflar, gerçek ile hayal arasında bir yerde, bir şeyi, bir olayı, bir anı düşünmek için bir fırsat veriyor.”
TRUMP’IN FOTOĞRAFLARI
Yapay zekâya karşı çıkanlar, acaba basitçe yeni bir teknolojiye karşı bir direniş mi gösteriyorlar yoksa kurgu ile gerçeklik arasındaki çizgileri bulanıklaştırmaya yönelik daha derin bir endişe mi taşıyorlar? Eski ABD başkanı Donald Trump’ın sık sık kullandığı ifade ile ‘yalan haberler’ çağında ve kutuplaşmış bir ortamda, yapay zekanın ortaya koyduğu ürünler bazılarını tedirgin ediyor. Görülen ve duyulan her şey, eskisine göre çok daha fazla sorgulanıyor. Donald Trump’ın New York’ta mahkemede ifade vereceğinin açıklanmasından sonra yine yapan zekâ ile üretilen benzer fotoğraflar da büyük tartışma çıkarmıştı.
BELGESEL İÇİN DEĞİL
Artık sanatçılar, yeni bir teknoloji ile, insanlara daha önce hiç görmedikleri bir şeyi gösterme imkanı sunuyor, izleyiciler ise görme imkanı bulamayacakları bir şeye ulaşma fırsatı buluyor. Michael C. Brown da, “Hikâye anlatıcılarının yapay zekayı test etmesi yararlı zira anlatılması imkansız olan hikayelerin keşfine imkan veriyor. Bu imkan, filmlerin tarihi olayları kurgusal bir şekilde anlatılmasından da öte birşey. Florida’ya sal üzerinde gelen Kübalıların bir fotoğrafı New York Times gazetesinin birinci sayfasında yer alırsa, elbette farkındalık yaratacaktır, ancak onlarca yıldır bu resimleri gördüğümüz için muhtemelen ertesi sabah unutulur gider. Ancak hikayeleri yeni şekillerde oluşturduğumuzda ve metodolojimiz konusunda net olduğumuzda, bu, insanların hikâyeyi hep taze görmelerine yardımcı olabilir” diyor.
TARTIŞMALAR ÇOK SU KALDIRIR
Bu tür çalışmalarda etik, güven, kâr, bakış açısı, önyargı, klişeler, egzotizm gibi hala çok sayıda sorulan ve sorulması gereken soru olsa da, yapay zekâ ile oluşturulan fotoğrafların artık bir ‘gerçek’ olduğu da yadsınamaz bir vaka. Michael C. Brown da, “Yapay zekâ hakkındaki ortak düşüncelerin, endişelerin ve fikirlerin çoğunu paylaşıyorum ancak teknolojinin geldiği yeri de unutmamak lazım. Önemli konularda empati ve farkındalık yaratabilecek hikayeleri, özellikle fotoğrafını çekmesi imkansız hikayeleri anlatmak için kullanırken onu nasıl kısıtlayacağız?” diyor.
BELGESEL İLE SANAT AYRIMI
Fotoğraf dünyası, belgesel/röportaj içinde çalışmak ile sanat arasında bariz bir ayrım olduğunun altını çiziyor. Yapay zekânın kullanımı, haber ve belgesel alanında çok tartışmalı görünüyor zira belgesel çalışmasının gerçeklere ve gerçeğe dayandığı önermesinin temelini tehdit ediyor. Buna karşılık güzel sanatlarda yaratıcılığın sınırı yok ve ‘sanat’ adına üretilen eserler, ‘nasıl üretildiğinin mutlaka bildirilmesi’ şartıyla sorunlu olmayabilir.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
TOPLUMSAL BİLİNÇ İÇİN
Brown, fotoğrafın ve sanatın amaçlarından biri, belgelemek ve insanların toplumsal bilincini uyandırmak, insanları harekete geçirmek, sorunları hafifletmek olduğunu belirterek, “AI da bu amaca hizmet edebilir mi sorusuna cevap aramalıyız. Benim umudum, belgeselcinin rolünün yalnızca daha gerekli değil, aynı zamanda daha etkili hale gelmesidir. Yapay zekânın oluşturduğu ve muhtemelen fotoğraftan ayırt edilemeyen tehdidi anlıyorum. Kalite yalnızca iyileşir ve doğru yönetilmezse gerçek ile yanlış arasındaki fark giderek daha belirsiz hale gelebilir” diyor.
AI’NIN ETKİSİNİ ÖLÇMEK GEREKLİ
Brown, yapay zekayı yönetmenin yolunu bulunması için daha fazla deneyler yapılmasından yana. Brown, bu araştırmaların doğru yapılması halinde, hiçbir şeyin fotoğrafçılığı tehdit etmeyeceği kanısında, “çünkü fotoğraf, gerçekliği doğrulamak, gücü ve gerçeği izlemek için sahip olduğumuz yegâne yollardan biri. Fotoğrafçıların işleri hiç bu kadar önemli olmamıştı ve bundan sonra daha da önemli olacak.” Yaşanan teknolojik gelişmeler ile bu yeni yapay zekâ çağının henüz başında olduğumuza işaret eden Brown’ın son sözleri ise önemli bir uyarı: “Bir dizi sonuca varmadan önce, yapay olarak oluşturulmuş görüntülerin etkisini ölçmenin bir yolunu bulmamız gerekiyor gibi görünüyor.’’