Anayasa Mahkemesi Erdoğan’a kibarca ‘artık yeter’ dedi ama…

Anayasa Mahkeme'si Saray'ın anayasayı hiçe sayarak kamu kurumlarını dizayn etme ve birçok alanda KHK ile düzenleme yapmasına kibarca ‘artık yeter’ demiştir. Bu kararın altı yıl bekletildikten sonra AKP’nin ilk defa ikinci sıraya düştüğü bir seçim sonrasına getirilmesi de manidardır. Ancak...

SELAMİ ER 10 Haziran 2024 GÖRÜŞ

Anayasa Mahkemesi 2018 yılında çıkarılan 703 sayılı Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin çok sayıda maddesini iptal etti.

KHK’nın temel amacı mevcut yasaları Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine uyarlamak olarak belirlenmişti. Bu karar, iptal edilen çok sayıda madde olduğu halde kamuoyuna, ‘Anayasa Mahkemesi, Erdoğan’ın Merkez Bankası başkanını görevden alma ve rektör atama yetkilerini iptal etti’ şeklinde yansıdı.

Bahsedilen KHK ile Adalet Akademisinin kaldırılmasından kamu personeli hakkında düzenlemelere, Kabahatler Kanunundan öğretmen istihdamına, belediyelerden devlet tiyatrolarına, Sahil Güvenlikten enerji verimliliğine, derneklerden acil çağrı merkezlerine, düzenleyici kurumalardan döner sermayelere, yabancı uyruklu öğretim elemanlarının istihdamından göç idaresine, KOBİ’lerden KOSGEB’e, TRT’den Devlet Personel Başkanlığına, Kamu Denetçiliği ’inden maden hukukuna, Silahlı Kuvvetlerden KİT’lere, elektronik haberleşmeden bakanlıkların teşkilat yapısına, bütçe, personel, görev ve yetkilerine ve yüksek yargı organlarının yapısına kadar, kısaca A’dan Z’ye her türlü kuruma ait, bahsedilen amacı da aşan birçok konuda düzenleme yapılmıştı. Örneğin, Cumhurbaşkanınca anonim şirket şeklinde kurulan kamu sermayeli şirketlerin tescile ilişkin kanun hükümlerinden muaf tutulması, mahalli idarelerde vesayet yetkisi, sendikaların sendikal hakları ve memurların idari soruşturmalarına ilişkin düzenlemeler bulunuyor.

Mahkeme burada iptal davası yönünden de olağan KHK’lara ilişkin yargısal denetim yetkisinin devam ettiğini kabul ederek incelemesini Anayasa’nın mülga 91. maddesini ölçü norm kabul ederek yapmış ve KHK’nın yetki kanununa dayanıp dayanmadığı, yetki kanununun kapsamında olup olmadığı ve yasak alan içinde kalıp kalmadığı hususlarında inceleme yapmıştır.

Anayasa’nın mülga 91. maddesine göre olağanüstü haller dışında KHK ile temel haklar ve siyasî haklar konusunda düzenleme yapılamaz. Ayrıca Anayasa’nın mülga 163. maddesine göre de KHK ile bütçede değişiklik yapmak yetkisi verilemez; dolayısı ile KHK’ya yasak alanlar bulunmaktadır. Ayrıca olağanüstü hâl KHK’larından farklı olarak diğer KHK’lar bir yetki kanununa dayanmak zorundadır. Bu KHK’ların Anayasaya uygunluk denetimi yanında konu, amaç, kapsam ve ilkeler yönünden dayandıkları yetki kanununa uygunluğu denetlenmektedir. Zaten iptal hükümleri de istisnaları dışında ya yasak alana ilişkin düzenleme yapılmasına veya düzenleme maddelerinin Anayasa’da yapılan değişikliklere uyum sağlamak amacı taşımadığına ve KHK çıkarma yetkisinin amaç ve kapsamı içinde kalmadığına dayandırılmıştır.

Her ne kadar çok sayıda iptal hükmü bulunsa da bu iptallerin KHK’ya dayanılarak yapılmış hiçbir işlem üzerinde pratikte bir etkisi olmayacaktır. Zira, birincisi AYM kararları geriye yürümediğinden altı yıldır bu KHK’ya dayanılarak gerçekleştirilmiş işlemler iptal kararından etkilenmeyecektir. İkincisi ise Mahkeme, oluşacak boşluğu doldurmak için Meclise süre vererek, iptal hükümlerinin on iki ay sonra yürürlüğe girmesine karar vermiştir. Dolayısıyla Anayasaya aykırı bu hükümlerin uygulanması, örneğin, bunlara dayanılarak özlük işlemleri yapılması veya Cumhurbaşkanının atama yapması engellenmiş değildir. Bir yıl daha bunların uygulanmasına izin verilmiştir ve bir yıl içinde mecliste çoğunluğu sahip olan iktidar ortakları aynı hükümleri bu defa yasa çıkararak aynı yetkileri kullanmaya devam edeceklerdir.

Bununla birlikte, bu iptallerin sembolik anlamı olduğu da gözden uzak tutulmamalıdır. Bununla Mahkeme Anayasayı hiçe sayarak kamu kurumlarını dizayn etme ve birçok alanda KHK ile düzenleme yapılmasına kibarca ‘artık yeter’ demiştir. Özgür Özel’in belirttiği gibi, bahse konu KHK altı yıl önce çıkarılmış ve akabinde CHP tarafından AYM önüne getirilmiş olduğu halde, dosyanın karara bağlanması altı yıl bekletilmiştir. Bir dosyanın bu kadar uzun süre bekletilmesi normal olmadığı gibi AKP’nin ilk defa ikinci sıraya düştüğü bir seçim sonrasına getirilmesi de manidar görünüyor.

Aslında sadece KHK’ların değil, organik kanunların da iptal edilmeleri, hem AYM kararlarının geriye yürümemesi ve hem de oluşacak yasal boşluğun kaosa sebep olabilmesi nedenleriyle hep ciddi bir sorun olarak görülmüştür. Bu nedenle bazı ülkelerde organik kanunların AYM tarafından ön denetimi mekanizması bulunmaktadır.

AKP döneminde KHK ile kamu kurumlarını ve tüm devlet organlarını dizayn etme 2010 Anayasa değişikliği sonrasında sıradan hale getirilmiş bir uygulamadır. Böylece kanun tasarıları meclis denetiminden kaçırılmakta ve meclis baypas edilmektedir. 2011 yılında çıkarılan KHK’lar ile birçok bakanlık ve kurum kuruldu, kapatıldı, birleştirildi ve ayrıca bunların kurum ve personel yapıları, özlük hakları vs. KHK ile düzenlendi. Bu dönemde AYM bazı istisnai iptal kararlarına rağmen genel olarak bunları onayladı. Hatta bir KHK’da Anayasaya uygun bulduğu bir hükmün aynısını başka bir KHK’da iptal etmek gibi çelişkili kararlar da verdi. Ancak KHK ile devleti şekillendirme meselesi AYM tarafından genel anlamda onaylanmış oldu.

Darbe girişimi sonrasında ilan edilen olağanüstü hâl döneminde ise sadece kurum yapılarında değişiklikle yapılmadı, OHAL KHK’larıyla bütün bir hukuk sistemi ve Anayasa görmezden gelinerek bireysel idari işlemlerle yapılması gereken personel ihraçları gerçekleştirildi. Yine on binlerce kişi ceza mahkemelerinin görevi kapsamında olduğu halde KHK’lar ile terör örgütü üyesi olarak ilan edildi. Ayrıca olağanüstü halin amaç ve gereklerine uymayan, birçok temel hakkı ilgilendiren düzenlemeler yapıldı. Her biri birer hukuk garabeti olan bu KHK’lar ana muhalefet partisi tarafından Anayasa Mahkemesi önüne getirildi. Ancak AYM bu dönemde Anayasanın 148. maddesine dayanarak olağanüstü hallerde çıkarılan KHK’ların şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla dava açılamayacağı hükmüne dayanarak davaları esasına girmeden reddetti.

Oysa (10.01.1991 tarihinde E.1990/25, K.1991/1 sayılı kararıyla) 90’lı yıllarda geliştirdiği içtihadına göre AYM, OHAL döneminde önüne gelen KHK iptal davalarında öncelikle çıkarılan KHK’nın bir OHAL KHK’sı niteliğinde olup olmadığını tespit edebileceğine karar vermişti. Yani Anayasanın 148. maddesine rağmen AYM, önüne gelen bir KHK’nın OHAL KHK’sı niteliğinde olup olmadığını denetleyebilir ve bir OHAL KHK’sı niteliği taşımadığına karar verirse yetki kanununa dayanmadığından iptal edebilmekteydi. Meseleyi basitleştirerek anlatmak istersek; sadece bir OHAL KHK’sı ile düzenlendi diye örneğin ‘Bu sene maç skorları ne olursa olsun Fenerbahçe şampiyon ilan edilir’ dense AYM bunu inceleyemeyecek ve düzenleyici bir işleme karşı başka da bir denetleme yolu da olmadığından bu hüküm geçerli mi olacaktır? Elbette böylesi absürt bir durumda bunun OHAL ile hiçbir ilgisi yok denerek hükümsüz kılınması gerekir. Aksi halde olağanüstü hâl dönemlerinde yetki kanunu gerekmediği ve AYM de bunları denetlemediği için iktidara sınırsız bir kanun gücünde düzenleme yapma yetkisi verilmiş olacaktır. Nitekim darbe girişimi sonrasında hukuk tarihinde benzerine az rastlanacak şekilde bir hukuk katliamı gerçekleştirilmiş ve Anayasa hiçe sayılarak yüzbinlerce insanın temel hakları en ağır şekilde ihlal edilmiştir.

Anayasa Mahkemesi darbe girişimi sonrasında eski içtihadından vazgeçerek KHK’ları incelemediği gibi, bu KHK’lar yasalaşarak önüne geldiğinde de bu ağır hak ihlalleri ve Anayasaya aykırılıkları görmezden geldi ve göstermelik bazı iptal kararları vermekle yetindi. Bu iptal kararlarının bazıları sonuç doğurmayacak şekilde formüle edilmiştir. Örneğin ‘terör örgütü üyesi, irtibat ve iltisaklısı’ cümlelerinde sadece ‘üyesi’ kelimesini iptal etmekle yetinmiş, ancak ‘irtibat ve iltisak’ kelimelerinin Anayasaya uygun olduğunu kabul ederek KHK ile ihraçları onaylamıştır. Böylece AYM’yi iş yapıyor gibi gösteren ancak diğer yandan da kimseye faydası olmayan kararlar alınmış oldu. Bazen de asıl sorun dururken sorunun etrafında yer alan küçük pürüzlerle ilgilenerek asıl hukuksuzluğu görmezden gelmiştir. Örneğin, KHK ile ihraç edilenlerin silahlarına bedelsiz el konmasını iptal ederek, dava açmaları halinde bu silahların en azından bedelini almalarının önünü açarken, meslekten KHK ile atılmayı Anayasa uygun bularak asıl hukuksuzluğu onaylamıştır. Bu tür iptallerin hukuk devletini tesis etmeye ve meydana gelen mağduriyetleri gidermeye ciddi bir etkisi bulunmamaktadır.

Sonuç olarak, AYM’nin 2018 yılında çıkarılmış bir KHK’nın birçok hükmünü iptal etmesinin sembolik anlamının ötesinde iktidarı hukuka döndürmeye ve mağduriyetleri gidermeye bir faydası bulunmamaktadır. Açıkça Anayasa aykırı olsa da, bahsedilen KHK’ya dayanarak iktidarın altı senedir gerçekleştirdiği işlemlere bir halel gelmediği gibi, iptal kararının yürürlüğe girmesi için süre verildiğinden, bir yıl daha bu Anayasa aykırı yetki devam edecektir. Bir yıllık süre zarfında ise mecliste çoğunluğa sahip olan iktidar bu düzenlemeleri kanunla tekrar yürürlüğe koyacaktır. Sadece Anayasa Mahkemesi altı yıl sonra da olsa AKP-MHP rejimine ‘bu kadar da fazla’ demiş olmaktadır.

WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com