Araştırma: İnsan kaynaklı tahribatlar dünyadaki canlılığı tehlikeye sürüklüyor

Bilim insanları, insan kaynaklı tahribat nedeniyle Dünya'nın yaşam destek sistemlerinin ve gezegendeki yaşamın insanlar için tehlikede olduğunu söylüyor.

KRONOS 20 Eylül 2023 YAŞAM

Yeni bir çalışmaya göre, Dünya’nın yaşam “destek sistemleri” insan tahribatı, kirlilik ve doğal yaşamın tahrip edilmesi sebebiyle ciddi bir zarar gördü. Bu zarar gezegen için insanlığın güvenli yaşam şartlarını büyük ölçüde sağlayamayacak durumda. Bilim insanları; iklim, su ve vahşi yaşam çeşitliliği gibi sağlıklı bir gezegenin sahip olması gereken temel küresel sistemlerin sürdürülmesinin tehlike altında olduğunu belirtiyor.

Araştırma, gezegen sınırları olarak adlandırılan temel sistemlerden altısının insan kaynaklı kirlilik ve doğal dünyanın tahrip edilmesi sebebiyle bozulduğunu gösteriyor.

Bozulan sınırlar; sistemlerin yaklaşık 10 bin yıl önce son buzul çağının sonundan sanayi devriminin başlangıcına kadar var olan güvenli ve istikrarlı durumdan çok uzaklara sürüklendiği anlamına geliyor. Modern uygarlığın tamamının Holosen olarak adlandırılan bu zaman diliminde ortaya çıktığı ifade ediliyor.

‘YAŞAM İÇİN GEREKEN CANLILIK YOK OLUYOR’

Araştırmacılar, bu değerlendirmenin tüm gezegen için ilk “bilimsel sağlık kontrolü” olduğunu ve dokuz gezegensel sınırın ilki olduğunu açıkladı. Altı sınırın aşıldığını ve hava kirliliği ile okyanus asitlenmesi gibi iki sınırın da aşılma riskinin olduğu belirtildi. Tehdit altında olmayan sınırın ise ozon olduğu ve son yıllarda ozon tabakasını tahrip edici kimyasalların aşamalı olarak kaldırılması sebebiyle ozon deliğinin küçülmeye eğilimi olduğu açıklandı.

Bilim insanları, en endişe verici bulgunun, canlılar dünyasını kapsayan biyolojik sınırların dördünün de en yüksek risk seviyesine yakın olduğunu ifade etti. Ayrıca, ağaçların karbondioksit kirliliğini emmesinin, zararların telafi edilmesinde kritik bir rol oynadığını vurguladı.

Ancak bilim insanları, gezegensel sınırların ötesinde ani ve ciddi bozulmaların meydana gelmediğini ve geri dönüşü olmayan bir çizgide bulunmadığını belirtti. Bu sınırların, Dünya’nın fiziksel, biyolojik ve kimyasal yaşam destek sistemlerindeki temel değişikliklerin riskinin önemli ölçüde arttığı noktalar olduğunu açıkladı. Gezegensel sınırların ilk olarak 2009 yılında oluşturulduğunu ve 2015 yılında güncellendiğini aktardı.

‘GEZEGENİN DİRENCİ AZALIYOR’

Almanya’daki Potsdam İklim Araştırmaları Enstitüsü’nün direktörlerinden biri olan Johan Rockström, gezegenin zayıflayan direncinin, küresel ısınmayı 1,5 derece iklim hedefiyle sınırlamayı imkansız hale getirebileceğini ve dünyayı gerçek devrilme noktalarına yaklaştırabileceğini ifade etti. Bilim insanları, geçtiğimiz eylül ayında dünyanın çok sayıda felaketin eşiğinde olduğunu açıklamıştı. Rockström’ün uyarısı, gezegenin ekolojik dengeyi tehdit eden tehlikeli eşiklere yaklaşmasının, iklim krizinin daha da şiddetlenmesine yol açabileceği endişesini yansıtıyor.

Sınırlar çerçevesini geliştiren ekibe liderlik eden Stockholm Dayanıklılık Merkezi‘nin eski direktörü Johan Rockström şunları söyledi: Bilim ve tüm dünya, gezegenin dört bir yanındaki toplumları vuran tüm aşırı iklim olayları konusunda gerçekten endişe duyuyor. Ancak bizi daha da fazla endişelendiren şey, gezegenin direncinin azaldığına dair artan işaretler.

‘DÜNYA TEHLİKEDE: HASTA BİR ADAM GİBİ’

Kopenhag Üniversitesi’nden Katherine Richardson liderliğindeki araştırma ekibi, dünyayı hasta bir adam gibi düşünmenin uygun olduğunu dile getirdi. Richardson, insanlığın on bin yıldır mevcut koşullar altında hayatta kalabileceğini belirtti, ancak büyük ve dramatik değişikliklere nasıl uyum sağlayabileceğimizi bilmediklerini söyledi. Ayrıca, insanların dünya sistemi üzerindeki etkilerinin arttığını ve bu durumun ciddi riskler oluşturduğunu, bu durumu, bir kalp krizine işaret etmese de ciddi bir tehlike olarak gördüğünü belirtti.

The Guardian’ın aktardığına göre araştırma, Science Advances dergisinde yayınlandı ve 2 bin çalışmaya dayanıyor. Araştırmacılar, bazı gezegensel sınırların uzun zaman önce aşıldığını tespit etti. Özellikle biyosfer bütünlüğü sınırının, doğal dünyanın tahrip edilmesi sonucu vahşi yaşamın yok olmasıyla 19. yüzyılın sonlarında aşıldığını açıkladılar. Ayrıca, özellikle ormanların yok edilmesinin ise arazi kullanımı sınırının geçen yüzyılda aşıldığını belirttiler.

‘DÜNYA ARTIK İNSANLIK İÇİN GÜVENLİ DEĞİL’

Rockström ise “Dünya üzerinde insanlık için güvenlik, refah ve eşitlik istiyorsanız güvenli alana geri dönmeniz gerekir ve şu anda dünyada bu ilerlemeyi göremiyoruz” ifadelerini kullandı. Ancak şu anda bu yönde bir ilerleme görülmediğini ifade etti. Bu uyarı, gezegenin sağlığının tehlikede olduğunu ve sürdürülebilir bir geleceği güvence altına almak için acil eylemin gerekliliğini vurguluyor.

Araştırmacılar, temel eylemlerin fosil yakıt yakımının aşamalı olarak sonlandırılması ve yıkıcı tarım uygulamalarının sona erdirilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

Londra Universitesi’nde görev yapan ancak çalışma ekibinde yer almayan Simon Lewis şunları söyledi: Bu, zaten endişe verici olan bir tabloda çarpıcı bir şekilde kasvetli bir güncellemedir. Gezegen yeni ve çok daha az istikrarlı bir duruma giriyor. Çevreyi nasıl ele aldığımıza dair derin yapısal değişikliklere duyulan ihtiyaç konusunda bundan daha keskin bir uyarı olamazdı.”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com