Bahçeli, ‘Bizans uşakları’ dedi, İmamoğlu’nu eleştirdi: İstanbul can çekişirken…

MHP lideri Devlet Bahçeli, grup toplantısında yaptığı konuşmada İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu Roma seyahati üzerinden hedef aldı.

KRONOS 28 Mayıs 2024 GÜNDEM

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gazetecilerle gittiği Roma seyahatine tepki gösteren Bahçeli, “Lafa gelince israftan şikâyet edenlerin belediye bütçesini har vurup harman savurması, taş üstüne taş koymaktan aciz olması, yandaş gazetecileri Roma’ya sözde festival adına gerçekte ise sefaya götürmesi ayıplı bir zihniyetin defolu uygulamalarından başka bir şey değildir. Özel uçak kiralanıp tam 37 gazetecinin yer aldığı toplamda 73 kişilik kafileden oluşan ballı börekli Roma seyahatinden sonra İBB’nin müsriflikten bahsetmesine hiç kimse itibar etmeyecektir! İstanbul can çekişmektedir” dedi.

Bahçeli, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel’in Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş cinayetiyle ilgili sorularına da sert tepki gösterdi: “Saçma sapan sorularla abuk sabuk iddialarla seviyesiz ve ölçüsüz ifadelerle bizim geri adım atacağımızı düşünüyorsa yanıldığını çürük tahtaya küflü çivi çakmakla meşgul olduğunu bir gün mutlaka anlayacaktır”

Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

İMAMOĞLU’NA ROMA SEYAHATİ TEPKİSİ

“İstanbul’un kötü yönetimi fethin mirasını çarçur etmektedir. Lafa gelince israftan şikâyet edenlerin belediye bütçesini har vurup harman savurması, taş üstüne taş koymaktan aciz olması, yandaş gazetecileri Roma’ya sözde festival adına gerçekte ise sefaya götürmesi ayıplı bir zihniyetin defolu uygulamalarından başka bir şey değildir. Özel uçak kiralanıp tam 37 gazetecinin yer aldığı toplamda 73 kişilik kafileden oluşan ballı börekli Roma seyahatinden sonra İBB’nin müsriflikten bahsetmesine hiç kimse itibar etmeyecektir! İstanbul can çekişmektedir. İstanbul kent uzlaşısı çatısı altında DEM’lenenlerin istismarına istilasına ve tahribatına ne yazık ki mahrum olmuştur. İstanbul’u yüzüstü bırakanların siyasi yüzsüzlüğü ise eninde sonunda yüzlerine vurulacaktır. Unutulmasın ki zulüm 1453’te başladı diyenlerin alayı düşman kampında toplanan Bizans uşaklarıdır. Ve bizim bunlarla hesabımız er ya da geç görülecektir. İstanbul sevdamızın sancağı kabule dilmiş dualarımızın mükafatı umutlarımızın vahasıdır. Şairin dediği gibi bulanık akan sular durulacak yeniden gökyüzüne direkler vurulacak yeniden saadet menziline varılacak yeniden. Bilge Kaan’dan Alpaslan’a Kanuni’den Atatürk’e kadar bağını ve ülküsünü kopmadan getiren muhteşem nesillerin kılavuzluğu büyük Türk milletini geçmişte olduğu gibi gelecekte de layık olduğu mevkiye mutlaka yükseltecektir. Kaldı ki başarmanın dışında bir seçeneğimiz yoktur.

“İSRAİL’E KÖKLÜ MÜDAHALELERİN TAM VAKTİDİR”

İsrail’in Filistinli masumlara yönelik kanlı saldırıları aralıksız devam etmektedir. Sınır tanımayan insanlık değerleriyle savaş hukukuyla bağdaşmayan katliamlara her gün yenileri eklenmektedir. Gazze’deki tablo kahredici boyutlardadır. Uluslararası Adalet Divanı’nın geçen hafta aldığı bir kararla Refah’a düzenlenen saldırıların derhal durdurulması istenmiş fakat İsrail buna aldırış etmemiştir. Çok sayıda masum acımasızca katledilmiştir. Bu bölgede hayata tutunmaya çalışan kadınlar bebekler resmen ateş altına alınarak yakılmıştır. İsrail savaş uçaklarıyla ölüm saçmıştır. Netanyahu yani caniyahu başta olmak üzere İsrail yönetimini tüm öfkemle lanetliyorum. Netanyahu için tutuklama kararının uygun zamanda icra edileceği, her savunmasız insanın hesabını verecekleri kaçınılmaz bir akıbettir. Beklentimiz İsrail’in katil Başbakanı ve Savunma Bakanı hakkında ülkemizin bir an evvel yakalama kararı çıkarmasıdır. Soykırım karşısında sessiz kalanlar üstelik aleni destek sağlayanlar dünya barışına İsrail’le birlikte müştereken karşıdır. Artık ekonomik diplomatik ve ticari nitelikli önleyici tedbirler yerine cezalandırıcı, seri ve zincirleme askeri yaptırımları esas alan köklü müdahalelerin tam vaktidir. Yalnızca itiraz edip kınama mesajlarıyla oyalanmak yerine somut ve sonuç alıcı adımların kuvvet kullanılarak atılmasından başka bir seçenek zannederim kalmamıştır.

“ABD, SURİYE VE IRAK’TAN DERHAL ÇEKİLMELİDİR”

Ne yurt içinde ne de komşu coğrafyalarda ihanete geçit yoktur. ABD’nin komşu coğrafyalarda terör örgütlerine verdiği destek Türkiye’nin güvenliğine aşırı tehdittir.

ABD, Suriye ve Irak’tan derhal çekilmeli. Terör örgütlerini destekleyen gayri ahlaki tavırdan vazgeçmeli. FETÖ’nün ABD’ye yuvalanmış tüm unsurları Türkiye’ye iade edilmeli. Eğer verilmezse ABD’de bir terör eyaleti kurulması teklifimizdir.

“ABD, SDG İLE YENİ BİR KURMAKTADIR”

ABD yönetimi Suriye’nin kuzeydoğusunda PKK’nın paravan örgütü Suriye Demokratik Güçleriyle yeni bir oyun kurmaktadır. Ortadoğu’nun çalkantılı ortamından istifadeyle; Tabka, Afrin, Deyrezor, Rakka, Münbiç, Cezire başta olmak üzere, Suriye’nin kuzeydoğusunu kapsayan 133 yerel yönetimin belirlenmesi amacıyla 11 Haziran’da sözde bölgesel seçimler yapılacaktır.

Bu demokrasi ve yasa dışı seçim girişimi demek, Suriye’nin bölünmesinde yeni bir etap, yeni bir aşama demektir. Suriye Kürt Ulusal Konseyi’nin bu sözde seçimleri tanımayacaklarını ve boykot edeceklerini açıklaması da ayrıca ele alınmalıdır.

Bölücü terör örgütünün Rojava adıyla tarif ettiği Suriye’nin kuzeydoğusunda, ABD’nin teröristlerle kurduğu sürekli diyaloğu stratejik önemde gördüğü açıktır.

“11 HAZİRAN’DAKİ SÖZDE SEÇİMLERİN SENARİSTİ ABD, FİGÜRANLARI TERÖRİSTLERDİR”

11 Haziran’da yapılacağı duyurulan sözde seçimlerinin senaristi ABD, figüranları teröristlerdir. Türkiye Cumhuriyeti, Suriye yönetimiyle karşılıklı anlayış ve uzlaşma vasatında el ele vererek, yani Ankara ile Şam arasında işbirliği köprüsü inşa edilerek terör örgütünün işgal ve istila ettiği alanları demokratik vasıtalarla ihata teşebbüsüne katiyen müsaade edilmemelidir. Bölücü terör örgütünün, kaynağında ve ürediği bataklık alanlarda Türkiye ile Suriye’nin eşgüdüm halinde yapmalarını önerdiğim askeri operasyonlarla kökü kurutulmalıdır. Ne yurt içinde ne de komşu coğrafyalarda ihanete geçit yoktur. Terörizmin kalbine mızrak gibi inmekten başka çaremiz yoktur. ABD’nin terörizmi politik enstrüman olarak kullanması rezalettir. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından ABD’yle kurulan stratejik ortaklık ve müttefiklik bağımız bilinen bir husustur. Ancak ABD’nin komşu coğrafyalarda terör örgütlerine verdiği destek Türkiye’nin güvenliğine aşırı tehdittir. Bu ülkenin terörle arasına ihlali mümkün olmayan kalın bir çizgi çekmesi lazımdır.

Türkiye sömürge ülkesi ya da ABD’nin 51’inci eyaleti değildir, olması da mümkün değildir. NATO misyonu çerçevesinde Türkiye üzerine hangi görevler düşüyorsa bugüne kadar yerine getirmiştir. İsveç’in NATO’ya katılım protokolü TBMM’de onaylanmıştır. Geldiğimiz bu aşamada NATO’ya üye ülke sayısı 32’ye çıkmıştır. ABD terör örgütleriyle Türkiye’yi aynı kefeye koyarak skandal ve tarihi bir yanlışa imza atmıştır. Bu yanlıştan acilen dönülmeli, uygulanan yaptırımlar kaldırılmalı, iki ülke arasındaki ilişkiler istikrarlı, hakkaniyet esaslı, eşit hak ve çıkarların gözetildiği onurlu bir veçheye kavuşmalıdır.

ÖZGÜR ÖZEL’E SİNAN ATEŞ TEPKİSİ

“Bir şeyin normalleşmesi için evvel emirde anormalliğin kötü müttefikinden sağlanmalıdır. Halbuki Türkiye’de anormal bir şey yoktur. Kaldı ki siyaset ve yönetimde istikrarın hakim olduğu, hukukun üstünlüğü ile ilgili yasal ve anayasal hükümlerin havi bulunduğu ülkemizde normal olmayan sadece siyasi tellallar ihanet taraftarlarıdır. Yumuşamadan bahis açılıyorsa böyle bir şeye ihtiyaç hissediliyorsa önce neyin sert nelerin sertlik ihtiva ettiği açıklığa kavuşmalıdır. Elbette kutuplaşalım kavgaya tutuşalım demiyoruz, elbette tokalaşmak varken yumruklarımızı sıkalım da demiyoruz ama normalleşme ve yumuşama kelimelerinin her meselenin başına iliştirilip milli kimliğimizden egemen çıkarlarımızdan Türkiye Yüzyılı hedeflerimizden ödün isteniyorsa hiç kimse boşuna çabalamasın bizim böylesi uçuk kaçık garabet yumuşamaya karnımız toktur. Normalleşmesi milli ve ahlaki normlara uyması gereken muhalefet partileridir. Acıkan yanağından susayan dudağından yumuşayan durgunluğundan belli olur. Özgür beyin durgun olup olmadığını bilmiyorum ama yumuşama için önce DEM’den korkusuyla yüzleşmesini, Türk milleti ve Türkiye ortak paydasında adam gibi duruş göstermesini kendisine tavsiye ediyorum. Saçma sapan sorularla abuk sabuk iddialarla seviyesiz ve ölçüsüz ifadelerle bizim geri adım atacağımızı düşünüyorsa yanıldığını çürük tahtaya küflü çivi çakmakla meşgul olduğunu bir gün mutlaka anlayacaktır. Demirtaş’ı savunanların bize normalleşme cakası satması, 6-8 Ekim ihanetini aklamaya çalışanların yumuşama masalı anlatması kümese girip tavuk haklarını savunacağım diyen tilki kadar inandırıcıdır!”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com