Eren Keskin: Narin’in ailesi o açıklamayı yapmadan önce bazı vekiller yanlarındaymış

Avukat Eren Keskin: "Ben bu süreçte ailenin kendilerine yakın ya da kendilerine önerilen bir adli tıpçıdan görüş aldıklarını düşünüyorum. Bir diğer konu da ailenin yaptığı o yazılı açıklama. Onun ailenin açıklaması olduğunu asla düşünmüyorum. Çünkü bir gece önce birçok milletvekili zaten ailenin yanındaymış."

KRONOS 16 Eylül 2024 GÜNDEM

Diyarbakır’ın Bağlar ilçesine bağlı Tavşantepe Köyü’nde cansız bedenine 19 gün sonra ulaşılan 8 yaşındaki Narin Güran cinayetinde anne ve ağabeyin de aralarında olduğu 10 kişi tutuklanmış olsa da henüz katilin kim olduğu, nerede ve nasıl öldürdüğü bilinmiyor. Soruşturma süresinde ortaya çıkan Güran ailesinin bölgede güçlü olduğu, devletle bağlantılı isimlerle yakın olduğu ve soruşturmanın seyrini değiştirecek eylemlerde bulunması, cinayete yönelik topluca alınmış suskunluk kararıyla beraber olayın aydınlatılamayacağı yönünde güçlü emareler var.

İnsan hakları hukukçusu, İnsan Hakları Derneği eşbaşkanı ve avukat Eren Keskin, cinayete yönelik yaptığı değerlendirmelerde, Narin’in cesedinin suya gömülmeden önce ailenin bir adli tıpçıdan görüş almış olabileceğine dikkat çekti. Öte yandan aile tarafından yapılan ortak açıklamaya ilişkin de Keskin, “Bazı vekiller yanlarındaymış” iddiasında bulundu.

Tavşantepe Köyü’nün ve ailenin devletle olan ilişkilerine de işaret eden Keskin, “Köy, 90’lı yılların silah deposuymuş” ifadesini kullandı.

Eren Keskin, T24′ten Cansu Çamlıbel’in sorularını yanıtladı. Eren Keskin’e yöneltilen ve alınan cevapların bir bölümü şöyle:

Güran ailesinin yaşadığı Tavşantepe köyünün bahsettiğiniz mücadelenin çok uzağında olduğun ortada. Bu elbette köyün politik gerçekliğine çok bağlı bir durum. Zira bahsettiğiniz kadın hareketi, ulusal siyasette kendine bugün DEM Parti ekolü olarak yer bulan Kürt siyasi hareketinin bir parçası. Muhafazakâr Kürtlerin kuruluşundan beri AKP’ye teveccüh gösterdiğini de biliyoruz. Bu da bölgedeki kadın hakları hareketinin siyasi kutupları aşamadığı anlamına gelmez mi?

Yasalar değiştiği için Tavşantepe idari açıdan artık köy değil, bir mahalle; onu kayda geçirelim baştan. Merkeze çok da yakın bir mahalle, Diyarbakır Havaalanı’nın hemen yanı başında. Burası bizim edindiğimiz bilgilere göre daima Türk sağ siyasetini desteklemiş. Tavşantepe üzerinde özellikle Ensarioğlu ailesinin çok büyük bir etkisinin olduğu söyleniyor. Hatırlarsınız 90’ların o en karanlık günlerinde Salim Ensarioğlu DYP’den Devlet Bakanlığı yapıyordu. Tansu Çiller’le birlikte o dönemin en karanlık günlerinde görev almış bir insandı. Yani derin devlet ile iş birliği yapan bir siyasetin içinde yer alıyordu. Dolayısıyla da evet, Kürt siyasi hareketinin oraya çok fazla girdiği söylenemez. Mutlaka oy veren insanlar var ama genel olarak egemen zihniyet devletle iş birliği. Ve o zaman köy, şimdi mahalle olan Tavşantepe’de Güran ailesi tarafından sürekli bir tahakküm kurulmuş.

Bahsettiğiniz Salim Ensarioğlu’nun yeğeni Galip Ensarioğlu da 1993- 2009 tarihleri arasında DYP’de il başkanlığı yaptı. Sonrasında AKP’den milletvekili seçildi. Narin’in cansız bedeni aranırken yaptığı bir açıklamayla ülkenin gündemine oturdu. “Bizlerin bazen bilmediği, bazen de bilip söylemememiz gereken şeyler var. Çünkü aile de bizim dostlarımız” şeklindeki sözleri çok tepki alınca herkesin anladığı şeyi kastetmediğini savundu. Sizce neyi kastetmişti Galip Ensarioğlu o ilk açıklamasında?

Bence son derece açık. O ilk açıklamasında çok dürüstçe ve açıkça söyledi bunu. Zaten bu coğrafyada her zaman böyle. Eğer siz devlete yakınsanız her türlü suçu işleyebilirsiniz. Onun üstü örtülür. Benzeri şeyler başka olaylarda da yaşanıyor. Diyarbakır Barosu bu süreci çok yakından takip ediyor, çok önemli bir görev yapıyor oradaki arkadaşlarımız. Her aşamanın takipçisi oldular. Onların genel algısı Narin’in “Yanlış bir şeye, şahit olmaması gereken bir şeye” şahit olduğu yönünde en başından beri. Yani böyle bir durum var ama Güran ailesi çok güçlü ve devlet onlara güveniyor. Düşünebiliyor musunuz, kayıp ihbarını yapan amcanın kendisi ve şu an tutuklu. Tutuklanana kadar da bir hafta boyunca arama çalışmalarını da jandarmayı da o yönetti. Yani arama çalışmalarını katil şüphesiyle tutuklanan amca yönetti. Bütün gazetecilerin telefonuna çıkıp, televizyonlara bağlandı. Oysa kolluk kuvvetleri oradaki herkesi ‘şüpheli’ olarak görüp o şekilde muamele etmeliydi. O yapılmadığı için adam resmen süreci yönetti ve ona göre de organizasyonu yaptı. Resmen yanlış yönlendirdi. Onun yönlendirmeleri doğrultusunda Jandarma Komutanı “Ulaşıyoruz, bir müjde vereceğiz” diye açıklama yaptı. Bunlar soruşturma makamının içine düştüğü çok büyük yanlışlar.

Sizin iddianız şu mu; Salim Güran “Nasılsa devletin adamıyım” diye düşündüğünden bu kadar rahat davrandı?

Kesinlikle onun için bu kadar rahat. Kendisi devlet için ‘muteber bir şahıs’ ve aile muteber bir aile. Hepsi onun verdiği güvenle davranıyor. Verdiği ifadelere bakın, hâlâ büyük bir güven içinde. O kadar fütursuzca cevaplar veriyor ki. Bizim sorguya giren bir arkadaşımız aynen şöyle dedi; “Adamın tavrını görseniz şaşırırsınız. O kadar kendini güçlü hissediyor ki. ‘Bana bir şey olmaz’ düşüncesi o kadar kuvvetli ki umursamıyor bile cevap verirken. Savcı öyle sorular soruyor ki. Aslında bir feodal yapı içindeki bir kişinin savcıya ‘Sen bana nasıl böyle bir soru soruyorsun?’ diye tepki vermesi beklenir. Ama gayet doğal karşılıyor. Çok rahat.

Feodal bir yapı içinde yaşayan bir adama hangi soru sorulursa adam rahatsız olur ve tepki gösterir? Meslektaşınız sorguda şahit olduklarını anlatırken neyi kastediyor?

Örneğin “Anneyle ilişkin var mı?” ya da “Narin senin çocuğun mu?” gibi sorular. Böyle bir kapalı toplumda yaşayan bireyler normalde bu sorulara tepki gösterir, yanıt vermez. Ama bu adamda normalde içinde bulunduğu durumlarla örtüşmeyen bir rahatlık var.

Sorguya giren meslektaşlarınızın Diyarbakır’da soruşturmaya yürüten savcılarla ilgili izlenimi nedir? Bu kadar tansiyonlu bir ortamda görevlerini rahat yapabiliyorlar mı sizce?

Savcıların görevlerini yaptıklarını söylediler açıkçası. Tabii olaya Kürt siyasi hareketi de sahip çıktı, kadın hareketi de sahip çıktı. Kamuoyunun geneli de hassasiyet içinde. Bütün toplum sahip çıktı. Bu olay bir numaralı gündem haline geldi. Doğal olarak böyle bir ortamda devlet bu işe iyice asılmak durumunda. Diyarbakır Baro Başkanı’nın da diğer arkadaşlarımızın da bize söylediği savcıların görevlerini çok dikkatli yaptıkları. Ama şu var; bir hafta böyle bir olay için çok uzun bir süre. Zaten o süre zarfında deliller karartıldı. Katil olan ya da katilleri koruyan amca Salim Güran’ın nasıl bir rol oynadığı net değil. İtirafçı dışında hiç kimse gerçeği söylemiyor, onun da ifadeleri çelişkili. Amca o kadar çok kişiyi aramış ki, o kadar çok kişiyi yönlendirmiş ki zaten arandıklarını gözaltında olanlar kendileri söylediler ifadelerinde. Ben bu süreçte ailenin kendilerine yakın ya da kendilerine önerilen bir adli tıpçıdan görüş aldıklarını düşünüyorum. Normalde ilk akla gelen cesedi gömmektir bu durumlarda. Oysa çocuğun o şekilde suya gömülmesi, üzerine taş konulması önemli detaylar.

Ne demek istiyorsunuz?

Adli Tıp ön raporu açıklandı biliyorsunuz. Narin’in üzerinde başka birinin DNA’sına rastlanmadığı söylendi. Çünkü o kadar uzun süre suda kalan ve çürümenin gerçekleştiği bir bedende delil bulmanız zordur. Belli ki birileri bunu onlara söylemiş. Suyun delilleri çürüteceği bilerek çocuk dere yatağına gömülüyor. Ve hâlâ örgütlü bir tavır var. Hiç kimse tam gerçeği anlatmıyor.

Türkiye’nin gözü orada. Savcıların titiz çalıştığı yönünde bir izleminiz var. Keza hükümetin gelinen noktada işi savsaklamasının zor olduğu yönünde de bir izleniminiz var. Dahası Cumhurbaşkanı Erdoğan bizzat sahip çıktı, takipçisi olacağını söyledi. Siz böyle bir denklem içerisinde Güranların ‘devletle ilişkisi olan bir aile’ olduğunu söylerken bizzat AKP hükümetini mi kastediyorsunuz, yoksa partiden bağımsız bir ilişki türünü mü?

AKP’den büyük bir şeyi tabii. Benim kastettiğim esas derin devlet. Ben hâlâ bir derin devletin olduğuna inanan bir kişiyim. Ben Cumhurbaşkanı’nın ya da devletin soruşturmaya sahip çıktığını filan düşünmüyorum, sadece öyle gösteriyorlar. Örneğin A Haber şu anda paralel bir yargı gibi görev yapıyor. Bakın, avukatların ulaşamadığı ifade tutanakları anında A Haber’de yayınlanıyor. Bu o kadar tehlikeli bir şey ki bu dosyada fail olup hâlâ dışarıda olan insanlar olabilir ve bu yayınlar sayesinde bunlar anında her türlü bilgiye ulaşıyorlar. Bu ortaya saçılan bilgiler üzerinde televizyonda ellerinde cetvellerle tartışıyorlar. Bunlar bana çok akıl dışı geliyor açıkçası. Devletin ilgileniyor olduğunu söylemesinin tek başına bir anlamı yok ki. Bir diğer konu da ailenin yaptığı o yazılı açıklama. Onun ailenin açıklaması olduğunu asla düşünmüyorum. Çünkü bir gece önce birçok milletvekili zaten ailenin yanındaymış

İktidara yakın milletvekilleri mi? Bu ciddi bir iddia. Hangi milletvekilleri olduklarını biliyor musunuz?

Hangi partiden olduklarını bilemiyorum. Ama bölgeyle çok yakın ilişkileri olan bir arkadaşım anlattı; bu açıklamanın yayınlanmasından bir gece önce bir kısım milletvekillerinin orada olduğunu. Ve sonuçta devlet diliyle yazılmış bir açıklamadan bahsediyoruz

DEM Parti’nin “Bu ölümlerdeki siyasi sorumluluklarını saklama telaşıyla partimizi hedef alan HÜDAPAR ve ortaklarının telaşını anlıyoruz” şeklinde bir açıklaması olmuştu. Ailenin açıklamasını yazdırmak için Tavşantepe’de aileyle bir gece önce toplandığını öne sürdüğünüz milletvekilleri HÜDA- PAR’lı mı?

HÜDA- PAR da olabilir. Zaten farkındaysanız ailenin yaptığı açıklama ile HÜDA- PAR yetkilisinin açıklamasında aynı dil var. “Bu dış güçlerin ve İsrail’in işi” denildi. Benim için asıl önemli olan şu; ailenin yazdığı metinde çocuğunu kaybeden bir ailenin acısı yok, bir duygu yok. Acıdan değil, dış mihraklardan bahseden bir açıklama. Akıl almaz bir metin. Metin ailenin nasıl devlet yanlısı bir aile olduğunu net biçimde gösterirken bir de devlete “Bizi koruyun” diyor. Belki orada bir tehdit de var. Çünkü bu köyün 90’larda devletin silah deposu olduğu da söyleniyor.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com