‘Hastaneye nakledilen kişiye kelepçe takılması suç; cezalandırılması gerekir’

Rıza Türmen: 'Kelepçenin sanığın ya da hükümlünün durumuna, koşullarına bakılmaksızın, her hastaneye nakilde hatta hasta yatağında kullanılmasının... bir insan hakkı ihlali ve TCK’de yazılı bir suç olduğu kuşkusuz. Görevlilerin yargı önüne çıkarılması ve cezalandırılması gerekir.'

KRONOS 04 Eylül 2024 GÜNDEM

Türkiye Nusret Muğla'yı elleri kelepçeli bu fotoğrafıyla tanıdı.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) eski üyesi Rıza Türmen, Türk infaz sisteminde çok yaygın bir biçimde kullanılan kelepçenin zorunlu olmadıkça takılmasının TCK’de yazılı bir suç olduğunu, ilgili görevlilerin yargı önüne çıkarılması ve cezalandırılması gerektiğini söyledi.

Gezi olayları nedeniyle cezaevinde bulunan  MS hastası (multiple skleroz) Tayfun Kahraman’a hasteneye nakil sırasında kelepçe takılmasını değerlendiren Türmen, ‘Bu muamelenin AİHM standartları açısından “insanlık dışı muamele” oluşturduğuna kuşku yok. Ama Türkiye’deki yasalar bakımından ağır bir insan hakkı ihlali.’ dedi.

Rıza Türmen şunları yazdı:

28 Ağustos günü Tayfun Kahraman’ın Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Polikliniğine götürülmesi öncekilerden farklı oldu. Bu sefer bileğine takılan kelepçe çok sıkıydı. Altı buçuk saat bu sıkı kelepçeyle kalınca bileklerinde, ellerinde kan dolaşımı yavaşladı, ellerinin hissi kayboldu. Canı yanıyordu. Kendisini getiren jandarma görevlilerinden kelepçeyi biraz gevşetmelerini rica etti. Jandarma görevlileri kelepçeyi gevşetmek yerine daha çok sıktılar. Sıkınca Tayfun’un bileklerine acı büsbütün arttı. Bütün bunlar doktorların gözleri önünde oluyordu. Olayla ilgili zabıt tutuldu.

Eşine karşı yapılan haksızlıklara, hukuksuzluklara karşı durmadan, yılmadan mücadele veren Tayfun’un eşi Meriç Kahraman olayı kamuoyuna duyurunca Silivri Başsavcılığı adli, Bakırköy Başsavcılığı idari soruşturma açtı. Soruşturma konusu görevlilerin bağlı olduğu Jandarma Genel Komutanlığı da bir açıklama yaptı. Açıklamada Jandarma Genel olayı inkâr ediyor, bu “gerçek dışı iddiaların kamuoyunu yanıltmaya ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın itibarını olumsuz etkilemeye yönelik” olduğunu ileri sürdü.

Tayfun Kahraman’a yapılan işlemin doğurduğu sorunlar var. Bu olay Türk infaz sisteminde kelepçenin çok yaygın bir biçimde kullanılmasının sorgulanmasına yol açmalı. Kelepçenin sanığın ya da hükümlünün durumuna, koşullarına bakılmaksızın, her hastaneye nakilde hatta hasta yatağında kullanılması ne denli insan haklarıyla bağdaşıyor?

AİHM içtihadına göre, kelepçe ancak koşullar gerektirdiğinde kullanılırsa, kötü muamele ya da insanlık dışı muamele oluşturmaz. Örneğin, Henaf/Fransa davasında (2003) AİHM, bir operasyon için hastaneye götürülen 75 yaşındaki bir hükümlünün yatağa kelepçelenmesini Sözleşme’nin 3. Maddesinin (kötü muamele ve insanlık dışı muamele) ihlali olarak kabul etmişti. AİHM birçok kararında hasta bir insana kelepçe takılmasını orantısız ve haksız bir önlem olarak gördü ve sözleşmenin ihlaline hükmetti. Shlykov ve Diğerleri/ Rusya (2021) kararında AİHM, müebbet hapse mahkûm olan hükümlüye, kaçma riskinin mevcut olup olmadığı ya da bu önlemin orantılı olup olmadığı incelenmeden, rutin bir biçimde kelepçe takılmasının insanlık dışı muamele olduğu sonucuna vardı.

Olayımızda Tayfun Kahraman’ın talebi kelepçenin çıkarılması bile değildi. Hasta olduğunu, kelepçenin çok sıkılması nedeniyle canının yandığını, bu nedenle kelepçenin gevşetilmesini istemişti. Jandarma görevlilerinin bu meşru isteğe karşılığı, daha fazla canı yansın diye kelepçeyi büsbütün sıkmak oldu.

Tayfun Kahraman’ın maruz kaldığı bu muamelenin AİHM standartları açısından “insanlık dışı muamele” oluşturduğuna kuşku yok. Ama Türkiye’deki yasalar bakımından da bu muamele Anayasa’nın 17. maddesindeki “Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye tabi tutulamaz” şeklindeki hükmü ihlal eden ağır bir insan hakkı ihlali.

Bunun ötesinde Jandarma’nın kendi kurallarına da aykırı. Jandarma’nın JGY: 27-3(B) Devriye Yönergesi’nin 7. maddesine göre “kelepçe bilekleri aşırı derece sıkacak şekilde takılamaz.”

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 2/2 maddesine göre ise “Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz.”

Tayfun Kahraman’a güvenlik görevlileri tarafından yapılan muamele aynı zamanda TCK 96. maddesindeki eziyet verme suçunu oluşturuyor.

Bu olayda benim merak ettiğim Tayfun Kahraman’a eziyet eden 4 kişilik Jandarma timi. Üç er ve bir komutan. Bu kişiler Tayfun Kahraman’ın bileğindeki kelepçeyi sıkıştırırken onun kaçmasını önlemek için yapmıyorlar. Sadece ve sadece acısını çoğaltmak için, eziyet vermek için yapıyorlar. Bir insan başka bir insana böyle bir kötülüğü neden yapar? Talimat aldığı için mi? Yoksa o insana karşı duyduğu kişisel düşmanlık, nefret duyguları nedeniyle mi? Dört görevli tarafından paylaşılan kişisel nefret duygularıyla hareket ediliyorsa, böylesine bir nefret nereden kaynaklanıyor?

Jandarma görevlilerinin Tayfun Kahraman’a yaptıkları muamelelerin bir insan hakkı ihlali ve TCK’de yazılı bir suç olduğu kuşkusuz. Etkili bir soruşturma yürütülürse, görevlilerin yargı önüne çıkarılması ve cezalandırılması gerekir. Bu aynı zamanda bu tür eziyet çektirmeye yönelen muamelelerin önüne geçmek için bir emsal oluşturur.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com