“Başa bela olan korkularınızdan kurtulun, bu hukuksuzluğa son verin”

'15 Temmuz'un bütün hıncı bizden çıkarılıyor. Göğün 7 kapısı birden üzerimize kapandı da haberimiz mi yok? Sizin bizi tahliye etmek istediğinizi biliyorum ancak başa bela olan korkularınızdan kurtulursanız... Bu hukuksuzluğa son verin. Her kimliğin bir bedeli var. Bu salonda sözlerimi dinleyen herkes o bedeli ödeyecek.'

SEVİNÇ ÖZARSLAN 15 Haziran 2024 GÜNDEM

15 Temmuz Akıncı Davası’nda müebbet hapis cezasına çarptırılan kursiyer teğmen İbrahim Halil Kaya’nın 9 Ocak 2020’de Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yaptığı konuşma Youtube’ta yayınlandı. 

Kursiyer teğmen İbrahim Halil Kaya, verilan emre itaat ettiği için 42 aydır tutuklu olduğunu ve 15 Temmuz günü izinli olsaydı şu anda görevine devam edeceğini söyledi. 15 Temmuz gecesi, kendileriyle birlikte Muhabere Elektronik Bilgi Sistemler (MEBS) Okulu’nda eğitim alan 12 devre arkadaşın bazılarının ‘garnizon terk’ izniyle şehir dışında, bazılarının ise istirahatli ya da izinli olduğu için tutuklanmadığını belirtti.

“DİNLEDİĞİNİZ TANIKLARINDAN HİÇBİRİ HAKKIMIZDA DARBECİDİR DEMEDİ”

34 arkadaşıyla birlikte MEBS Okulu’nda sadece 10 ay sürecek bir kursa katıldıkları dönemde bir oyunun içine çekildiklerini ifade eden Kaya, Akıncı Dava dosyasında aleyhlerine bir bulguya rastlanmadığına ve hukuka aykırı hiçbir fiilin olmadığına dikkat çekti.

Görevde ya da emekli olan sıralı sicil amirlerinin de aleyhlerine bir beyanları olmadığını vurgulayan Kaya, “Huzurda dinlediğiniz tanıklardan birisi bile ‘MEBS kursiyerleri darbe saikiyle hareket ettiler’ demedi. ‘Emirlerime karşı geldiler’ demedi. ‘Sıralı sicil amirlerinin emirleri dışında emir aldılar’ demedi. ‘Darbecidir’ demedi. ‘Darbeci olduğunu hissettim’ bile demedi. Fakat her ne hikmetse gizli bir el tarafından sadece bir gecede 35 MEBS kursiyerini sanki taşlamak için 4. Ağır Ceza Meydanına, sizlerin huzuruna getiren o güç bir an bile gözünü kırpmadan 15 Temmuz gecesindeki hıncı ve öfkesiyle üzerimize attığı ilk taşı da, atacağı son taşı da aynı hevesle atacak gibi görünüyor. Sanki hiç umrunda değiliz. Göğün 7 kapısı birden MEBS kursiyerlerine kapandı da bizim mi haberimiz yok.” dedi.

“VATAN HAİNİ OLARAK YAFTALANMAK AĞIR BİR İFTİRA”

15 Temmuz gecesi terör saldırısı var denilerek Akıncı Üssüne götürüldüklerini vurgulayan Kaya, “Gerçekten terör saldırısı olsaydı biz MEBS kursiyerleri o gece şehit olabilirdik. Bu meslek para için yapılabilecek bir meslek değil. Bu mesleği vatanını gerçekten sevenler yapar. Vatan sevgisi ile girdiğimiz bu yolda, vatan haini olarak yaftalanmak kadar ağır bir iftira ile karşı karşıya kaldık. Aslına bakarsanız ben burada devrelerimle beraber olmaktan dolayı gurur duyuyorum. Yarın mesleğe geri döndüğümde size rağmen, yaşattıklarınıza rağmen vatanıma hizmet etmeye devam edeceğim.” diye konuştu.

Mahkeme Başkanı ve üye hakimlere, “Bizleri gerçekten adaletle yargıladığınıza inanıyor musunuz?” diye seslenen Kaya, “Masumiyetime delil ve haklılığımı işaret olan onca somut gerekçeleri delilleriyle beraber size ve heyetinizi kısmi savunmam da sunmuş olmama rağmen nasıl oluyor da boğazınız düğümlenmeden, sesiniz titremeden muhabere teğmen İbrahim Halil Kaya hakkında hala tutukluluğa devam kararı verebiliyorsunuz?” diye sordu.

2.5 yıl süren mahkemeler sırasında sadece kaşar ekmek verilerek bilinçli olarak aç bırakıldıklarını da söyleyen Kaya, “Başkan ve üye hakimler, yaptığınız hukuksuzluklara son verin. Her kimliğin bir bedeli vardır. Sizler de dahil olmak üzere bu salonda sözlerimi dinleyen herkes bürünmüş oldukları kimliğin bedelini ödeyecektir.” ifadelerini kullandı.

Kaya, son olarak mahkemeden kendileriyle birlikte tutuklu olan üç kadın kursiyer teğmen Kübra Arpaguş, Lale Işık ve Merve Duğan‘ın tahliye edilmesini talep etti.

Kaya’nın konuşmasının tamamı:

İbrahim Halil Kaya, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi, 9 Ocak 2020.

“Tam 42 aydır hayatıma kaldığım yerden devam edebilmek için tahliye olmayı bekliyorum. Malumunuz üzere esasa yönelik savunmamı yapmadım. 3 Mayıs 2019 tarihinde kısmi savunmamı yaparken dosya muhteviyatında olduğu iddia edilen bir kısım belgelerin verilmesini tekrardan talep ettim. Tekrardan diyorum çünkü bir yıldan uzun süredir yazılı ve sözlü olarak defaatle talep ettim. Henüz elime bu taleplerimi karşılayacak bir belge ulaşmadı. Bu yüzden esasa ilişkin savunmamı tamamlayamadım. Hakkım olan esasa ilişkin savunmamı tamamlamak için bu belgelerin tarafıma verilmesini tekrardan talep ediyorum.

Şu an burada yargılanan kursiyer arkadaşlarımdan birimiz, 15 Temmuz 2016 günü garnizon terk izniyle şehir dışında olsaydık, istirahatli veya izinli olsaydık ve o gece birliğe gelemeseydik, bizimle beraber kurs gören 12 devre arkadaşımız MEBS kursiyeri gibi görevlerimize devam edecektik. Emre itaatin karşılığı 42 aydır süren tutukluluk olmamalı.

Eğer ki görevimize devam etseydik belki de devrelerimiz şehit Teğmen Muhammed Ali Kalu, şehit Teğmen Furkan Yayla, şehit Üsteğmen Celal Dağlı, şehit Üsteğmen Emre Kargın, şehit Üsteğmen Muhammed Cihangir Çubukçu gibi şehit olabilirdik. Şehit devrelerimizin sınıfı muhabere olsaydı onlar da bizler gibi burada yargılanıyor olacaktı. Belki de muhabere Teğmen Bayram Kuş gibi mayına basıp gazi olacaktık.

O gece terör saldırısı var denildi. Gerçekten terör saldırısı olsaydı biz MEBS kursiyerleri o gece şehit olabilirdik. Bu meslek para için yapılabilecek bir meslek değil. Bu mesleği vatanını gerçekten sevenler yapar. Vatan sevgisi ile girdiğimiz bu yolda, vatan haini olarak yaftalanmak kadar ağır bir iftira ile karşı karşıya kaldık. Aslına bakarsanız ben burada devrelerimle beraber olmaktan dolayı gurur duyuyorum. Yarın mesleğe geri döndüğümde size rağmen, yaşattıklarınıza rağmen vatanıma hizmet etmeye devam edeceğim.

O gece ile alakadar olduğunu değerlendirdiğim bir hatıramı paylaşmak istiyorum. Biz Kara Harp Okulu’nda okurken İzmir Menteş’te bir gece saat 3 sularında alarm verildi. Alarm diye bağırdılar. Sonra 138 kişi, tam teçhizat, yani silahlarımız, kamuflajımız, sırt çantamız ve içinde olması gereken hücum yeleklerim, kompozitimiz de dahil her şeyimizi alıp ilk toplanma bölgesinde hazır olmamız tam 1 dakika 37 saniye sürdü.

Bakın 138 kişi 1 dakika 37 saniye içerisinde, gece saat 3 sularında hazır bir şekilde toplanabildik. Ancak bu seviyeye gelmeden önce kaç gece alarm verildi hatırlamıyoruz. Demek istediğim 138 kişinin bu kadar kısa süre içerisinde hazırlanabilmesi için daha önce defaatle alarmlar verildi. O gece diğer gecelerde olduğu gibi sadece alarm denilmişti.

MEBS okulunda 15 Temmuz’dan önce bizler gece eğitimlerine çıkarıldık. Kaç kez gece eğitimine çıkarıldığımız konusunda MEBS okulundan resmi yazı istenip mahkemenize sunuldu. Birlik dışına gerek sabahın 4’ünde, gerek gündüz mesai saati içerisinde, gerekse gece mesai bitimi sonrası birlik dışına çıkarıldık.

ALEYHİMİZDE TEK BİR BULGUYA RASTLANMADI

Bu konuda yıl boyunca tabur komutanlığımızı yapan şu anda görevde olan Yarbay Alpaslan Aydın ve bölük astsubayımız İbrahim Alkan tanık olarak huzurda dinlendi ve söylediklerimiz doğrulandı. Yaşadıklarımızı tanık ifadeleriyle doğrulamakla kalmadık, ayrıca MEBS Okul Komutanlığı’ndan resmi kanaldan bu konu hakkında belgeler ve fotoğraflar talep ettik. Bu belgeler de mahkemenize sunuldu.

Ben ve 34 arkadaşım sadece ve sadece 10 aylık bir kurs eğitimi alırken bir oyunun içine çekildik. Hakkımızda huzurda tanıklar dinlendi. Telefon incelemeleri, WhatsApp dökümleri geldi. Ev aramasında ele geçirilen ve gözaltında teslim ettiğimiz dijital materyal raporları geldi.

Hiçbirinde aleyhimize tek bir bulguya rastlanmadı ve bu belgeler dosya muhteviyatına eklendi. Gerek ben, gerek devre arkadaşlarımın 15 ve 16 Temmuz 2016 tarihlerinde hukuka aykırı tek bir fiilimiz olmadı. Birinci sicil amirimiz tarafından emir birliğe çağırıldık. Sıralı sicil amirimizin emri ile birlik dışına terör saldırısı var denilerek çıkarıldık.

Akıncı Üssü’ndeyken sıralı sicil amirlerimiz emirleri doğrultusunda hareket ettik ve şu an emekli olan, görevde olan bu amirlerimiz huzurda tanık olarak dinlendiğinde, onlar da verdikleri emirlere uyduğumuz defaatle ifade ettiler. İlk ifadelerimizi hiçbirimiz reddetmedi. Hiçbirimizin ifadesi, diğerimizin ifadesi ile çelişmemektedir ki, bu hususu kursiyer arkadaşlarım savunmalarında ayrıntılı olarak ifade ettiler. Tek tek, isim isim 35 kişinin ifadesini karşılaştırdılar.

Huzurda dinlediğiniz tanıklardan birisi bile ‘MEBS kursiyerleri darbe saikiyle hareket ettiler’ demedi. ‘Emirlerime karşı geldiler’ demedi. ‘Sıralı sicil amirlerinin emirleri dışında emir aldılar’ demedi. ‘Darbecidir’ demedi. ‘Darbeci olduğunu hissettim’ bile demedi. Fakat her ne hikmetse gizli bir el tarafından sadece bir gecede 35 MEBS kursiyerini sanki taşlamak için 4. Ağır Ceza Meydanına, sizlerin huzuruna getiren o güç bir an bile gözünü kırpmadan 15 Temmuz gecesindeki hıncı ve öfkesiyle üzerimize attığı ilk taşı da, atacağı son taşı da aynı hevesle atacak gibi görünüyor. Sanki hiç umrunda değiliz. Göğün 7 kapısı birden MEBS kursiyerlerine kapandı da bizim mi haberimiz yok.

Benim sizin adaletinize olan inancım 11 Ekim 2019 tarihinde vermiş olduğunuz tahliye kararından sonra, tahliye ettikleriniz tutuklana kadar biraz artmıştı ama bir ay önce tahliye ettiğiniz şahısları 16 Kasım’da dosya muhtevasında herhangi en ufak bir değişiklik olmamasına rağmen tutukluluğuna devam kararı vermeniz ile o inancım kırıldı. Ben sizin bizleri de tahliye etmek istediğinizi biliyorum ancak başa bela olan korkularınızdan kurtulursanız…

Başkan ve üye hakimler, bizleri gerçekten adaletle yargıladığınıza inanıyor musunuz? Masumiyetime delil ve haklılığımı işaret olan onca somut gerekçeleri delilleriyle beraber size ve heyetinizi kısmi savunmam da sunmuş olmama rağmen nasıl oluyor da boğazınız düğümlenmeden, sesiniz titremeden muhabere teğmen İbrahim Halil Kaya hakkında hala tutukluluğa devam kararı verebiliyorsunuz?

Burada siz ve heyetiniz 300 küsur kişiyi tam 42 aydır tutuklu olarak yargılıyor. Bunlardan sadece ve sadece biri masum ise, bunun hakkını veremezsiniz, bedelini ödeyemezsiniz. Ben masum olduğuma inanıyor ve biliyorum.

Huzurdaki bu beyanım başını ve sonunu kaybetmemeniz ve bu nedenle çetin bir arbede içerisinde bu yargılamaların sürdürüldüğünü fark etmeniz adına yapmış olduğum başa bela olan korkularınızdan kurtulun hatırlatmasını yanlış anlamayın.

Çünkü beni ve canımdan aziz bildiğim ata yadigarı üniformamı bozguna uğratmak isteyenler bu hukuksuz yargılamalar meydanındaki pus günü gelip de dağıldığında o başa bela olan korkularının kendi üzerlerinde bıraktığı tahribatın şiddetini asıl o  zaman fark edecektir. Çünkü insanın başına gelen en büyük musibet, kendisine olan inancını yitirmesidir ve ben İbrahim Halil Kaya adına bu inancımı hep korudum. Bu inançla kendimi iyileştirme ve vatanıma yararlı bir birey olma gayretim içeride de hala devam etmektedir.

Benim bu gayretim üzerine 2 buçuk yıldır hiç hak etmediğim şekilde bana ve diğer tutuklu sanıklara kaşar ekmek uzatanlara da bir çift sözüm olacak. Ekmek arası kaşar konusunda burada defaatle şikayetlerde bulundu. Ben bu konuda herhangi bir talepte bulunmadım. Ancak bir süreliğine tahliye kararı verebilme cesareti gösterdiğiniz ara karar öncesindeki celse boyunca yani çok kısa bir süreliğine ekmek arası kaşar yanına, domates yeşil biber meyve ve de simit de verildi. Demek ki verilebiliyormuş.

Her ne olduysa sonra tekrardan kesildi. Bir de üstüne yetmezmiş gibi su verilmemeye başlandı. Yetişkin bir bireyin günlük ortalama alması gereken kalori miktarı belliyken ve bu durum sizce de malum iken dile kolay 2 buçuk yıldır dilimlenmiş kaşar ile ekmeği katık yapmak durumunda bırakıldık.

NEZARETTE GÜN BOYU AÇ BIRAKILDIK

Her öğlen saat 12’den 14’e kadar ara veriyorum diyerek mahkeme salonunu siz ve heyetiniz kaşar ekmek yemek için terk etmiyorsunuz. Eksik kalori almak zorunda bırakılışımızı mı ve bu yetersiz beslenmeden doğan mağduriyetlerimizi bu konuda uzman diyetisyen ya da bilir kişi hesaplamış olsa yetersiz beslenmemizin, daha doğrusu kasıtlı olarak aç bırakılmamızın biz tutuklu sanıkların savunma sunma performansı ile mahkemeyi sağlıklı takip edebilme performansını ne ölçüde aksattığı net olarak ortaya çıkacaktır.

Telafisi hala mümkün olan bu halin gayet de farkında olduğunuzu ben de biliyorum. Ne var ki hakikatin şu iğneli fıçısında sizin ve heyetiniz her yerimizi incitme telaşınızı da anlıyorum, çünkü hukuksuzluğa bir kez evet diyen her zaman evet der. Bu da onun mahkumiyetidir.

Bizleri sistematik bir şekilde nezarethanelerde gün boyu açlığa mahkum bırakarak peşinen cezalandırmış olmanızın evrensel insan hakları normlarında bir karşılığı var ise günü ve zamanı geldiğinde en makbul gözyaşlarınız bile bir anlam taşımayacaktır.

Başkan ve üye hakimler, ben elektronik mühendisiyim, hukuk bilmem, hukuk sizin alanınız ama benim bildiğim ve bu salonda şahit olduğum bir husus var ki o da şudur: Bizleri yargılamak maksadıyla inşa ettiğiniz şu devasa mahkeme salonuna savunma makamını temsilen nice avukatlar geldi geçti. 2 buçuk yıldır aç bırakıldığımızı biliyor olmalarına rağmen, sergilediğiniz bu hukuksuzluğu hiç dillendirmeden, tek kelime etmeden sürüye çağrılan bir koyun gibi dertsiz bir şekilde sessizce bu salonunu terk eden avukatlar da oldu.

Çünkü onlar da sizin gibi kalabalık içinde kaybolabildiklerini sandılar. Sanki 2 buçuk yıldır ekmek arası dilimlenmiş kaşar yemek doğruymuş da bu durumun eşitsizlik ve haksızlık olduğunu dile getirmek hataymış gibi davranarak fark edilmedikleri sandılar. Sırf bu yüzden ortalamanın dışına çıkmamak için sustular ve ‘Sayın heyet bu insanları adaletle yargılayıp günlük almaları gereken öğünlerini versenize’ bile diyemediler. Yalnız bir kişi hariç.

Beyanım başında da belirttiğim gibi günümüz Türkiye’sinde bugün için hakim olan herkesi ve her şeyi yutabilen yuttukça büyüyen, büyüdükçe daha çok yutan başa bela olan korkularınızdan kurtulabilirseniz esas o zaman emniyet, hakimiyet ve hatta adaletle hüküm verebilirsiniz. Bugün ben çoğu savunma avukatını dahi pasifize edebilecek şiddetteki hukuksuz son derece adaletsiz ve eşitliğin hiçe sayıldığı bu ortamda hiç sesimi çıkartmadan kaşar ekmek yemeğe rıza göstersem bile, Bu da Geçer İbrahim diyebilsem bile, şu koca cihanın tüm kutuplarını zamanın potasında bir bilye gibi çeviren hakkın gerçek sahibi kısa bir müddet içinde artık insaf diyecektir ve işte o zaman hepimiz için hakikat tecelli edecektir.

Başkan ve üye hakimler, yaptığınız hukuksuzluklara son verin. Her kimliğin bir bedeli vardır. Sizler de dahil olmak üzere bu salonda sözlerimi dinleyen herkes bürünmüş oldukları kimliğin bedelini ödeyecektir. Özetle kalabalık içinde kaybolmak gibi bir durum söz konusu değildir. Neticede her kararınız SEGBİS ile kayıt altındadır.

Eğitimini aldığınız ve üzerinizdeki o cübbeleri hak etmenize vesile olan gerçek hukuk bilginizin gereği olan adalette hükmetme moduna geçin. Benim sizin ve heyetinizin adaletine olan inancım 11 Ekim 2019 tarihinde vermiş olduğunuz tahliye kararıyla pekişse de tahliye ettikleriniz tutuklanınca kırılmıştır ancak yok olmamıştır.

Şayet bir tahliye kotanız var ise, İbrahim Halil Kaya olarak talebim şudur ki öncelikli olarak hanımefendi devre arkadaşlarım Kübra Arpaguş, Lale Işık ve Merve Duğan hakkında tahliyelerine karar vermenizi istiyorum ve tahliye kotanız hala yer kaldıysa öncelikli olarak çocuk sahibi olan devre arkadaşlarımızı, sonrasında da huzurda evlenmek istediğini beyan eden darda olduğunu düşündüğüm devre arkadaşımı tahliye etmenizi istiyorum. Arz ederim.”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com