Mahçupyan: Yeni İttihatçılık havuzunun içinde yüzüyoruz, Kemalizm çıkış değil

Siyaset bilimci Etyen Mahçupyan: "Yeni İttihatçılık havuzunun içinde yüzüyoruz… Ülkenin siyasi/entelektüel muhalefeti topluma inandırıcı, tutarlı bir yeni havuz önermedikçe bu İttihatçı havuzun değişeceği yok. Yeni bir ideolojik konumlanmaya ihtiyaç var. Kemalizm çıkış değil…"

KRONOS 02 Eylül 2024 GÜNDEM

Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde genç teğmenlerin kılıç kaldırarak “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” şeklinde slogan atması tartışma yarattı. AKP cephesinde kılıçlı yemini darbe iması olarak görenler olurken, bir yandan da Kemalizm tartışması başladı. Siyaset bilimci Etyen Mahçupyan da bu tartışmalardan yola çıkarak Türkiye’nin yeni ittihatçılık havuzunun içinde yüzdüğüne işaret etti. Mahçupyan, “Bu rejim İttihatçı anlam dünyasını yeniden üreterek ayakta duruyor. Ve de kritik olan şu ki bu rejime Kemalizm ya da Atatürkçülük üzerinden itiraz etmek yenilgiyi davet etmek demek. Kabullenilmesi kolay olmayabilir ama bugün Kemalizm’e sığınmak çaresizliğe, özgün bir tasavvura sahip olunamadığına işaret” yorumunda bulundu.

“Ülkenin siyasi/entelektüel muhalefeti topluma inandırıcı, tutarlı bir yeni havuz önermedikçe bu İttihatçı havuzun değişeceği yok. Yeni bir ideolojik konumlanmaya ihtiyaç var” diyen Mahçupyan, “Kemalizm çıkış değil” tespitinde bulundu.

Mahçupyan’ın Serbestiyet’te yer alan yazısından bir bölüm şöyle:

“Kemalizm’in rejim formülü şuydu: Devlet siyaseti yönetir, siyaset de toplumu yönetir. AK Parti iktidarı buna bir itirazdı ve bu itiraz önlerine kabaca iki yol çıkardı: Kemalizm’i aşan demokratik bir rejime yönelme, ya da Kemalizm’i ‘baypas’ ederek ‘kuruluşçu’ ideolojik köklere dönme.

İlk seçenek laik kesimin aymazlığı ve muhafazakarların oportünizmi sayesinde geçmişe gömüldü. Şimdi ikinci seçeneği yaşıyoruz… Ve meramı olan herkesin görebileceği gibi bu artık ‘sadece’ bir AK Parti iktidarı değil. Devlet adına davranma gücünü elde tutan bürokrat ve emekli kadroların, buna ilaveten 2016 sonrasında iktidar yapısına nüfuz etmiş organize ağların iktidarı.

Bu rejim İttihatçı anlam dünyasını yeniden üreterek ayakta duruyor. Ve de kritik olan şu ki bu rejime Kemalizm ya da Atatürkçülük üzerinden itiraz etmek yenilgiyi davet etmek demek. Kabullenilmesi kolay olmayabilir ama bugün Kemalizm’e sığınmak çaresizliğe, özgün bir tasavvura sahip olunamadığına işaret.

‘YENİ İTTİHATÇILIĞIN İKİ AVANTAJI VAR’

Çünkü Yeni İttihatçılığın iki avantajı var: Bir, kimliklere yaklaşım açısından Kemalizm’e nazaran daha ‘demokratik’! Dindar kimliği dışlamak bir yana, onu Türk kimliğinin alt unsuru olarak kuşatıyor, böylece dindarları devletin sahibi haline getiriyor, onları yönetim katında ‘eşitler arası birinci’ konuma yükseltiyor. (Yeni İttihatçılığın Kürtler ve Gayrımüslimler açısından Kemalizm’e göre daha az ‘demokratik’ olduğunu öne sürenler olabilir. Ama aralarındaki fark anlayışta değil, yöntemde. Ayrıca takdir edersiniz ki 80 yıllık ‘laik’ Kemalizm’in ardından önemli faktör bu olmayacaktır.)

Yeni İttihatçılığın ikinci avantajı toplumun ‘benlik’ sorunsalını öne çıkarması ve ona ‘emperyal’ bir yanıt getirmesi. Türkiye’nin dünyadaki ve gelecekteki yeri, yeniden inşa edilecek bir küresel dinamik içinde Türkiye’nin de kendisine yeni (genişleyen) bir yer bulma hayali, bunun ima ettiği saygınlık arayışı, gerektiğinde diklenme ya da nötr kalma tehditlerinin kullanılması, tüm gruplaşmalardan ayrı ve bağımsız bir ülke olarak ayakta durma hedefi ve bütün bunlara uygun bir dış politika, savunma (ya da müdahale) sanayii, güvenlik konsepti.

‘SADECE REJİM DEĞİŞİKLİĞİ DEĞİL’

Bu sadece bir rejim değişikliği değil. Toplumsal auranın, anlam dünyasının da değişimi. Artık daha kolayca ve kendimizi haklı hissederek ‘Batı karşıtıyız’. İktidar cenahında ‘AB ile Şanghay arasında tercih yapmıyoruz’, ‘Türk Dünyası rekabet işbirliği’ girişimi başlatıyoruz, ‘sömürgeciliği’ hatırlatan özel yabancı okulları engelliyoruz… Ama aynı süreçte bir mahkememiz aşı karşıtı karar veriyor, ilk kez ‘nasyonal sosyalist Türk’ gençliği yeşeriyor, Kürt meselesinin ‘biraz fazla uzadığı’ yorumu zihnimize işliyor.

Erdoğan’ın atama yetkisi sürekli genişlediğinde haklı olarak itiraz ediyoruz. Ama aynı madalyonun arka yüzündeki değişimle bu olayı birlikte yorumlamaktan kaçınıyoruz. Nedir o arka yüzdeki değişim? 2023 yılının vergi rekortmenleri Bayraktar kardeşler, yani Baykar firması. Silah üreten firmamız artık medar-ı iftiharımız. Bu firmanın başarısı tabii ki devletin yeni (İttihatçı) duruşu ve hedefleriyle yakından bağlantılı. Geniş bir yorumlamayla Türkiye’de en büyük devlet mükellefinin özelleşmiş haliyle devletin kendisi olduğunu öne sürebiliriz.

Teğmenlerin mezuniyet töreni sonrası bir grup teğmen 2016 yılında kaldırılmış olan bir yemini tekrarlamış ve “Atatürk’ün askerleriyiz” demişler. Olayın ordu açısından ne denli vahim olduğunu Hakan Şahin irdeledi (Serbestiyet, 1 Eylül 2024). Ancak bu sosyopsikolojik ve ideolojik patlamanın, ülke gerçekleri karşısında siyasi bir ağırlık üretebilmesi, ya da bundan medet umanların başarılı olabilmesi boş bir hayal gibi gözüküyor.

‘TÜRKİYE ARTIK ORADA DEĞİL’

Çünkü Türkiye artık ‘orada’ değil ve ‘oraya’ dönmek istemeyenler çoğunluk. Bugün muhalefetin daha öne çıkmasını sağlayan sadece iki unsur var: Biri ekonomi ve söz konusu sıkıntının bir yıl daha sürmesi beklenir. Ama sonrasında seçime halen iki yıl kalacak ve (yine benzer bir akılsızlık siyaseti üretmezse) iktidar yaraları sarma şansı yakalayacak. Yani ekonomi muhalefet için bir avantaj olmaktan çıkabilir…

Muhalefet lehine ikinci unsur ise adalet. Rüşvetin yaygınlaşması, haksız yere mahkumiyetler, mafyatik unsurların yargı ile kimi yerde iç içe geçebilmesi… Öte yandan Türkiye toplumu bu konuda hemen hiçbir zaman fazla duyarlı olmadı. Cemaatçi yaklaşım ve onun uzantısı olan oportünizm, kendi işini çözme, adamını bulma, ötekine karşı duyarsızlık, seni ilgilendirmeyen kötülüğe gözünü kapama bu halkın her kesimine sirayet etmiş durumda. Belki iktidarın ‘kör gözüm parmağına’ uygulamaları bir miktar azaltması, birkaç rüşvet cezası vermesi, liyakate önem verdiğini hatırlatan adımlar atması gerekecektir. Ama adalet meselesinin bu topraklarda hiçbir zaman üst sıralarda yer almadığını akılda tutalım.

Diğer deyişle seçim zamanı geldiğinde muhalefetin elinde hiçbir ‘güncel’ avantaj kalmazken, tüm ‘ideolojik’ avantajlar iktidarın elinde olabilir…

Yeni İttihatçılık havuzunun içinde yüzüyoruz… Ülkenin siyasi/entelektüel muhalefeti topluma inandırıcı, tutarlı bir yeni havuz önermedikçe bu İttihatçı havuzun değişeceği yok. Yeni bir ideolojik konumlanmaya ihtiyaç var. Kemalizm çıkış değil…”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com