Mümtaz’er Türköne: Deniz tükendi, iktidarın önünde tek bir yol vardı ama…

Siyaset bilimci Mümtaz'er Türköne: "Enflasyon en örgütlü ve kitabına en uygun görünen hırsızlık usulüdür. Devlet bütün ciddiyeti ile elini halkın cebine sokar, bir sülüğün kanı emmesi gibi halkın parasını çalar. Şimdi deniz tükendi, gerçekten tükendi. Önlerinde tek yol vardı..."

KRONOS 30 Ağustos 2024 GÜNDEM

Siyaset bilimci, yazar Mümtaz’er Türköne, Türkiye’de yaşanan derin ekonomik krize ilişkin kaleme aldığı yazısında, enflasyonun en örgütlü hırsızlık usulü olduğuna dikkat çekti ve “Devlet bütün ciddiyeti ile elini halkın cebine sokar, bir sülüğün kanı emmesi gibi halkın parasını çalar. Paranın değer kaybetmesi şeklinde fiyatların artması halkın cebindeki parayı enflasyon oranında çalmak yoluyla girişilen sistematik soygundur” dedi.

AKP’nin önündeki denizin tükendiğine vurgu yapan Türköne, “Önlerinde tek yol vardı: Hukuka dönerek piyasanın ve halkın güvenini yeniden kazanmak. Alışkanlığa dönüşen keyfilik ve düşman üreterek pozisyonunu muhafaza eden bürokrasi buna izin vermiyor. Başka herhangi bir gösterge aramayın. Anayasa işlemiyor, AYM kararlarına uyulmuyor. Anayasa’nın işlemediği bir ülkede ekonomik alanda su gibi hava gibi ihtiyaç duyulan “güven ortamı” nasıl sağlanır?” ifadelerini kullandı.

Erken seçim çağrısını sıklaştıran CHP’nin bu güven ortamını sağlamada iddialı olduğunu belirten Türköne, “Zira sırtında yumurta küfesi yok. İktidar değişimi, derin bir nefes alıp yeni bir başlangıç yapmak için tek çıkar yol görünüyor. Siyasî rekabet ise bu sefer doğrudan ekonomiyi düze çıkartacak bu ‘güven ortamını en kestirmeden kim tesis edebilir?’ sorusu etrafında dönüyor” değerlendirmesini yaptı.

Mümtaz’er Türköne’nin Turkish Post‘ta yer alan yazısının ilgili bölümü şöyle:

“Siyaset hayal satar, ekonomi ise her zaman rakamların demir cenderesi içinde, yani gerçeklerle yol alır. Lafla peynir gemisi yürümez, yani karın doymaz. On yılda deniz tükendi, ne rant alanı kaldı ne gelecek Körfezin sıcak parası. Devletle iş yapan müteahhitlik sektörü, reel sektörden daha fazla yara aldı; hak edişlerini bile alamayanlar tek tek batıyor. Nokta atışlarla müsaadeye mazhar birkaç şirket, vergi muafiyetleri ve köprü-otoyol geçiş garantileri ile ancak korunabiliyor. KKM astarı yüzünden çok pahalıya geldi ve Hazine’yi alt üst etti. Kaynak yaratmak için geride sadece bir ekonomi politikası olarak devlet eliyle hırsızlık anlamına gelen enflasyon kaldı; talebi kısmak, yani halkı yoksullaştırmak için başvurulan bir devlet politikası olarak.

‘SİSTEMATİK SOYGUN’

Enflasyon en örgütlü ve kitabına en uygun görünen hırsızlık usulüdür. Devlet bütün ciddiyeti ile elini halkın cebine sokar, bir sülüğün kanı emmesi gibi halkın parasını çalar. Paranın değer kaybetmesi şeklinde fiyatların artması halkın cebindeki parayı enflasyon oranında çalmak yoluyla girişilen sistematik soygundur.

IMF, EKK toplantısının hemen sonrasında madde 4’e göre bir Türkiye raporu yayınladı ve ekonomi politikasına onay verdi. Ekonomi politikasının kilidi, talebi kısmakta düğümleniyor. IMF talebin azaldığını takdir ederek ilan ediyor, yani yoksullaştırmanın başarılı olduğunu onaylıyor.

‘İKTİDARIN ÖNÜNDEKİ DENİZ GERÇEKTEN TÜKENDİ’

Seçim sonucunu belirleyecek olan halk, yani geniş kitleler siyasî rekabete “bu işten bizim menfaatimiz ne olacak?” diye bakar. İktidarı elinde tutanlar son on yılda ekonomiyi sürdürülebilir kılmak, bu arada çıkar çarklarını çevirmek için mucizevi çareler ürettiler. Uygulanamayan Kanal İstanbul, tam olarak böyle bir projeydi. Şimdi deniz tükendi, gerçekten tükendi. Önlerinde tek yol vardı: Hukuka dönerek piyasanın ve halkın güvenini yeniden kazanmak. Alışkanlığa dönüşen keyfilik ve düşman üreterek pozisyonunu muhafaza eden bürokrasi buna izin vermiyor. Başka herhangi bir gösterge aramayın. Anayasa işlemiyor, AYM kararlarına uyulmuyor. Anayasa’nın işlemediği bir ülkede ekonomik alanda su gibi hava gibi ihtiyaç duyulan “güven ortamı” nasıl sağlanır?

Erken seçim çağrısını sıklaştıran CHP, bu güven ortamını sağlama konusunda kendiliğinden daha iddialı; zira sırtında yumurta küfesi yok. İktidar değişimi, derin bir nefes alıp yeni bir başlangıç yapmak için tek çıkar yol görünüyor. Siyasî rekabet ise bu sefer doğrudan ekonomiyi düze çıkartacak bu “güven ortamını en kestirmeden kim tesis edebilir?” sorusu etrafında dönüyor.”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com