Mümtaz’er Türköne: Ha anayasa tartışmışsınız ha meleklerin cinsiyetini; ikisi de beyhude

Siyaset bilimci Mümtaz'er Türköne: "Türkiye’nin raflarda duran diğer kitaplardan farkı olmayan, yani uygulanmayan bir anayasası var. Değiştirince uygulayacak mısınız? Temek hak ve özgürlükleri düzenleyen hükümlere, AYM kararlarına, hukukun üstünlüğüne uyacak mısınız? Ha anayasa tartışmışsınız ha meleklerin cinsiyetini; ikisi de beyhude."

KRONOS 17 Eylül 2024 GÜNDEM

Fotoğraf: Serra Akcan / csgorselarsiv.org

Cumhur İttifakı’nın Hizbullah’a yakın ortağı Hüda-Par’ın anayasanın ilk üç maddesinin değiştirilemeyeceğini ortaya koyan dördüncü maddesinin kaldırılmasını istemesi yeni anayasa tartışmalarını alevlendirdi. Bu tartışmalara katılan siyaset bilimci, yazar Mümtaz’er Türköne, “Türkiye’nin raflarda duran diğer kitaplardan farkı olmayan, yani uygulanmayan bir anayasası var. Değiştirince uygulayacak mısınız? Temek hak ve özgürlükleri düzenleyen hükümlere, AYM kararlarına, hukukun üstünlüğüne uyacak mısınız?” dedi ve ekledi: “Ha anayasa tartışmışsınız ha meleklerin cinsiyetini; ikisi de beyhude.”

Mümtaz’er Türköne’nin Turkish Post‘ta yer alan yazısı şöyle:

“Uygulanmayan, uygulanmayacağı da güç gösterisi olarak her fırsatta tekrarlanan bir anayasayı tartışmak iktidarların yönetilebilir gündemler oluşturma çabasının ürünü olarak karşınıza çıkar. Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarının uygulanmadığı, anayasanın tam da kalbinde, temel hakların güvencesi olarak yer alan bu kurumun kadük hale geldiği bir ülkede anayasanın nesini tartışacaksınız? AYM kararlarının uygulanacağı bir anayasayı mı?

Meleklerin cinsiyetini tartışmanın da alemi yok. Meleklerin cinsiyetine dair ümmetin, hatta bütün dinlerin icmaı var. Melekler dişidir; hiç melek (angel) isminin erkeklere konduğunu gördünüz mü? “Bütün anneler melektir” sözü neden babalar için söylenmez?

Bu sözler, bitmez tükenmez ve son derece verimli bir meleklerin cinsiyeti tartışmasının başlangıcı olamaz mı?

Uygulanmayan bir anayasanın değiştirilemeyen, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen maddelerini, Yeni Anayasa gündemini vesile ederek tartışmaya açmanın kavga çıkartmak dışında bir gerekçesi yok. HÜDA-PAR’ın liderinin, “değiştirilemez maddeler olması fikrine” karşı çıkması ve anadilde eğitimi gündeme getirmesi, zaten dişini sıkanlara fazladan tahrik edici bir el kol hareketi gibi gelmiştir.

Cumhuriyetin kurucu değerlerini formüle eden ilk üç madde elbette tartışılabilir; ama oradaki ibarelerin ne anlama geldiğine ve nasıl yorumlandığına dair açık bir fikrinizin olması gerekir. Erdoğan bu üç maddeyi “tek millet, tek bayrak, tek devlet” diye formüle edip kendi tabanına benimsetirken muhtemelen “tek inanç” veya “tek din” ilkesini de zımnen bu üçlemeye eklemiş olmalı. Bu maddelerin “değiştirilemez” olması, kurucu iradenin iddiasıdır. Değiştirirsiniz, değiştirince nur topu gibi yeni bir devletiniz olur. Bu maddeleri yorumlarken kurucu irade işte bu yüzden devreye girer.

Hepsi yoruma açık.

ANAYASAYI NE KADAR ANLIYORLAR?

İkinci maddede yer alan “demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti” niteliklerinin hiçbirinin Türkiye’de felsefî, siyasî ve hukukî olarak mevcut olmadığını iddia eden birine nasıl cevap vereceksiniz? Benim hem lisansta hem de doktorada Anayasa hocam olan rahmetli Mümtaz Soysal’a bir gün bana göre çok önemli bir soru sormuştum. Müthiş bir metin yorumcusuydu. Bir sömestre boyunca bize 82 Anayasasının başlangıç kısmının sadece ilk paragrafını yorumlamıştı. Malûm kendisi, 1961 anayasasını yapanlardan ve bu değiştirilemez nitelikleri icat edenlerden biriydi. İkinci maddede devlet hem “demokratik” hem de “sosyal” olunca ortaya sosyal demokrat bir devlet çıkıyor. Sorum şuydu: “Sosyal devlet prensibini anayasaya nasıl soktunuz? Askerler bunu nasıl kabul ettiler?” Cevabı son derece sadeydi: “Ne olduğunu anlamadılar”.

Tıpkı bugün değiştirilemez maddeler tartışmasında gerçekte çoğu siyasetçinin pek bir şey anlamadığı gibi.

İki nitelik üzerinde duralım.

Anayasanın ilk üç maddesini, Kürtleri de içine alan “tek millet” olarak yorumlayabilirsiniz. Bunun anahtarı “Türk milliyetçiliği” yerine “Atatürk milliyetçiliği” ibaresinin kullanılmasıdır.

Atatürk’ün Ernest Renan’dan alarak Medenî Bilgiler kitabında kullandığı millet tarifi “kader birliği”dir. Bütün ırk ve köken tartışmalarını dışarda bırakan bu tanım “birlikte yaşama iradesi”ne vurgu yapar. Anayasada yer alan Atatürk Milliyetçiliği perspektifinden Kürt Sorununa göz atarsanız, devletin anayasal görevi Kürtlerin bu ülkede tek milletin eşit ve onurlu üyeleri olarak yaşamasına vasat oluşturacak şekilde “birlikte yaşama iradesi”ne, onların rızalarını alarak her vesile ile katkıda bulunmak, aksi uygulama ve tutumları engellemek olmalıdır. Anadilini serbestçe kullanamayan bir halk sizinle kader birliği yapmaz, meselâ Mardin valiliğinin Kürtçe trafik uyarılarını silmesi, anayasaya aykırıdır.

Türkiye’nin raflarda duran diğer kitaplardan farkı olmayan, yani uygulanmayan bir anayasası var. Değiştirince uygulayacak mısınız? Temek hak ve özgürlükleri düzenleyen hükümlere, AYM kararlarına, hukukun üstünlüğüne uyacak mısınız?

Değiştirilemeyen maddeleri beğenir veya beğenmezsiniz. Bu maddelerle geçmişte problemi olanlar 22 yılın sonunda bu maddelerin vazgeçilmez olduğunu yaşayarak gördüler. Alternatifleri sıralamak pratik olarak anlamsız, ama farklı yorumunuz her zaman özgürce öne sürebilirsiniz.

Anayasalar iktidarları sınırlamak, keyiflerince hareket etmelerini engellemek için yapılır.

Anayasadan bahsetmek için iktidar gücünün sınırlarına, dengelerine dair bir fikrinizin ve önerinizin olması lâzım. Yoksa anayasanın başlangıç kısmı yerine meleklerin cinsiyetini tartışmak daha faydalı olur. Hiç olmazsa birbirimizi kırıp dökmemiş oluruz.”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com