Hakan Fidan karşısında oturan ‘ekümenik’ Patriği nasıl görmedi?

'Erdoğan, Batı’ya yaranmak için Patriğin ekümenik unvanıyla zirveye katılıp sonuç bildirgesini imzalamasına razı olmuş. Peki bunu neden Türk kamuoyundan saklamak istiyorlar? Çünkü MHP'nin çıngar çıkarmasından korkuyor ve Rusya’yla ilişkilerin bozulmasından endişesi ediyor'

ÖMER MURAT 21 Haziran 2024 HABER ANALİZ

İsviçre’nin ev sahipliğinde 15-16 Haziran’da düzenlenen Ukrayna Barış Zirvesi’ne Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’la aynı masa etrafında oturacak şekilde Fener Rum Patriği Bartholomeos’un ekümenik sıfatıyla, yani dünyadaki tüm Ortodoksların dînî lideri sıfatıyla katılması Türk dış politikası bakımından bir dönüm noktasını teşkil ediyordu. Zirve sırasında Fidan ve Bartholomeos ayrı ayrı iki konuşma yaptı, ilki Türkiye’nin, ikincisi Patrikhane’nin Ukrayna savaşına ilişkin takındığı tutumu dile getirdi.

İsviçre evsahipliğinde gerçekleşen Ukrayna Zirvesi’ne Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Patrik Bartholomeos katıldı.

Türkiye’nin öteden beri izlediği resmî politikaya göre Patrik sadece Türkiye’deki Ortodoks vatandaşları temsil etmektedir. Fakat fiiliyatta bu böyle değildir, Patrik tüm dünyaya teşmil edilecek şekilde Ortodoks Kilisesi’nin dînî lideri olarak hareket etmekte, bu sıfatıyla devlet başkanları ve dışişleri bakanlarıyla görüşmeler yapmaktadır. Örneğin Erdoğan hâlâ Beyaz Saray’da Biden tarafından ağırlanmadığı halde Patrik, Biden’ın göreve geldiği yıl bu şerefe nail olmuştu. Türkiye bugüne kadar resmî politikasının fiiliyatla örtüşmemesini gidermeye yönelik ciddi bir çaba içerisine girmiş de değildir. Aksine Patrik ekümenik sıfatıyla dış temaslarda bulunmak için gittiği ülkelerde genellikle nezaketen Türk büyükelçisini de ziyaret ettiği için örtülü bir onay da sözkonusudur. Bu durum mevcut iktidarla başlamadı, fakat Erdoğan hükümetleri bunu değiştirmeye de teşebbüs etmedi.

İşte Türk Dışişleri Bakanı ile Fener Rum Patriği’nin böyle bir uluslararası zirveye birlikte katılması bunun artık değiştiğini gösteriyordu. Çünkü verilen fotoğrafın manası açıktı: Türkiye artık resmi politikasını fiilî duruma uyarlamaya karar vermişti.

Ukrayna Zirvesi’ne katılanların verdiği aile fotoğrafına Hakan Fidan ve Patrik Bartholomeos birlikte iştirak etti.

Erdoğan hükümeti neden böyle bir kritik değişikliğe gitmeye gerekli görmüştü? Bunu anlayabilmemiz için zirveye odaklanmamız icap ediyor. Ukrayna Zirvesi Batı’nın dünyada Rusya’ya karşı ortak cepheyi genişletme çabasını gösteriyordu. Malumunuz Ukrayna nüfusunun çoğunluğu Ortodokslardan oluşuyor. Normalde Rus Ortodoks Kilisesi’ne bağlı olarak faaliyet gösteren Ukrayna Ortodoks Kilisesi 2018’de bağımsızlık kazanıp (otosefali) doğrudan kendisine bağlanmak için İstanbul Rum Patrikhanesi’ne başvurmuş, Moskova’nın itirazlarına rağmen Bartholomeos bu talebi onaylamıştı.

Batılı ülkeler ve Ukrayna Rusya karşıtı bir zirvede ekümenik sıfatıyla Fener Rum Patriği’nin de katılmasını, hatta sonuç bildirgesinde de imzasının bulunmasını önemsiyor. 14-28 Mayıs seçimleri sonrası Batı’yla arasını düzelterek borç alabilmek için yoğun bir çaba içerisine girdiği görülen Erdoğan rejimi, anlaşılan o ki, bu meselede sorun çıkarmayarak, hatta muhtemelen kolaylaştırıcı bir rol oynayarak Batı nezdinde puan kapmaya çalıştı ve Patriğin böyle bir toplantıya ekümenik sıfatıyla katılmasına onay verdi.

Böyle kritik bir gelişmenin Türkiye’de dikkat çekmemesine imkan yoktu. Konuyu muhalefet temsilcileri gündeme getirince Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli “evlere şenlik” bir açıklama yapmak zorunda kaldı. Açıklama tamamen yapılan dış politika değişikliğini gizlemeye yönelikti.

Patrik Bartholomeos zirve marjında Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ile de görüştü.

Keçeli “Patriğin böyle bir zirveye ekümenik sıfatıyla katılacağına Türkiye neden onay verdi?” sorusuna yanıt vermek yerine Bartholomeos ile Fidan arasında zirve marjında “resmi bir ikili görüşme” yapılmadığını söylüyor. Bu çok muhtemelen şu demek, zirve sırasında ikisi ayrıca bir görüşme de yapmış. Bunu “resmi bir görüşme olmadı” gibi laf oyunuyla saklıyorlar. E Türkiye’de iktidardan bağımsız bir medya da pek kalmadığı için kendilerine “Yahu siz bırakın bu laf oyunlarını da şu soruların cevabını verin: Patriğin zirveye katılacağından Türkiye haberdar mıydı? Değilse Fidan Patriği orada görünce niye tepki vermedi? Yok haberdar idiyse bu politika değişikliğine ilişkin Türk kamuoyu neden bilgilendirilmiyor?” diye soracak bir gazeteci olmayacağını bilmenin rahatlığı içerisinde böyle halkı maalesef aptal yerine koyan açıklamalar yapabiliyorlar.

Daha trajikomik olan ise Keçeli’nin açıklamasına göre Türkiye’nin Patriğin sonuç bildirgesinin altında imzası olmasından da haberi yokmuş, bu konuya ilişkin İsviçre ve Ukrayna’dan izahat istenmiş. Bu açıklamayı doğru kabul edersek çıkan sonuç şu: Fidan Türkiye’yi temsilen katıldığı bir uluslararası zirvede ne olup bittiğini hiç fark etmeden, adeta İsviçre Alplerine turistik gezi yapar gibi gidip dönmüş. Ondan sonra da bir de ne görsün? Patrik zirveye katıldığı yetmiyormuş gibi bir de sonuç bildirgesine imza atmış. Şimdi Türkiye İsviçre ve Ukrayna’ya dönüp “Yahu niye bu konudan bizim haberimiz yok?” diye soracakmış. Halkı bu denli ahmak yerine koyan böyle bir açıklamayı yaparken kimsenin kendilerine “İyi de kardeşim, Fidan Bartholomeos’u orada görünce böyle bir sonucun kaçınılmaz olduğunu anlamadı mı ki? Zirveye devlet başkanlarıyla aynı masa etrafında oturarak katılan Patrik’in sonuç bildirgesine de imza atabileceğini tahmin etmek o kadar zor mu?” diye sormayacağının rahatlığı içerisindeler.

Zirvede Bartholomeos’un önünde “Ekümenik Patriklik” levhası yer aldı.

Zirvenin İsviçre tarafından sosyal medyada paylaşılan video ve fotoğraflarından rahatlıkla görülebileceği gibi önünde “Ekümenik Patriklik” unvanı yazan Bartholomeos, ana oturumlar sırasında Fidan’ın tam karşısında, hafif çaprazında oturuyor. Bu işin Türkiye’nin onayıyla gerçekleştiği çok belli ama Dışişleri sözcüsünün açıklamasını ciddiye alırsak şu sorular ortaya çıkıyor: Fidan karşısında Patriğin ekümenik sıfatıyla oturduğunu gördüğünde neden hiçbir tepki vermedi? Eğer bir tepki verseydi, mesela “Patrik orada o sıfatla oturtulursa ben toplantıya katılmıyorum” deseydi, böyle bir zirvede Türkiye’nin var olması çok daha fazla önemseneceği için muhtemelen Patrik katılamayacaktı. Hadi diyelim bilemediğimiz bir nedenden Fidan buna göz yumdu. Sonrasında neden İsviçreli ve Ukraynalı muhataplarına “Bakın sonuç bildirgesinde Patriğin imzası olursa biz imza atmayız” demedi? Gördüğünüz gibi neresinden tutarsanız elinizde kalan bir açıklama sözkonusu…

Gerçekte neyin yaşandığı çok belli. Erdoğan hükümeti Batı’ya yaranmak için Patriğin ekümenik unvanıyla zirveye katılıp sonuç bildirgesini imzalamasına onay vermiş. Peki bunu neden Türk kamuoyundan saklamak istiyorlar? Bunun muhtemelen birkaç nedeni var. İlki MHP “çıngar çıkarmak” için zaten yer ararken konunun içeride gündeme gelmesini istemiyorlar. İkincisi Türk kamuoyunun “Batı’ya yaranmak için sessiz sedasız bir geri adım atıldığı” gerçeğini öğrenmesi de işlerine gelmiyor. Sonuncusu ise Rusya’yla ilişkilerin bozulabileceği endişesi… Şöyle ki yıllardır fiilî olarak uygulamasanız bile seslendirdiğiniz resmî politikayı tam Ukrayna savaşının ortasında, Batı ve Kiev’in hoşuna gidecek şekilde değiştiriyorsunuz. Zaten Moskova bunu gördü ama anlaşılan “kör göze parmak sokmaktan” korkuyorlar.

Zirve sırasında Patrik Bartholomeos, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’a yakın bir yerde oturdu.

Bakanlık açıklamayı Türk kamuoyunu yanıltmak, pardon güya aydınlatmak için yaptı ama neticede bu açıklamaları dünya da gördüğünden Türkiye ne yaptığını bilmeyen, bir dediği bir dediğini tutmayan bir ülke konumuna düşürüldü. Patriğin ekümenik sıfatıyla zirveye katılmasına izin verdin, aynı masa etrafında oturdun, konuşmasını sakince dinledin, hatta zirve marjında da kendisiyle görüştün, şimdi sanki bunlar hiç olmamış gibi bir açıklama yapıyorsun.

Karşımızda Türkiye’yi büyük bir ekonomik krize düşürdüğü için her tarafa yaranmaya çalışan, tutarsız, günü kurtarmak için dışarıya başka, içeriye başka konuşan, önünü görmekten aciz, “Şöyle yaparsak böyle bir netice çıktığında ne deriz?” diye düşünmeyen veya bu ihtimaller aklına geldiğinde “Halk aptal, biz ne dersek inanır. Zaten söylediklerimizi sorgulayacak bir medya yok. Muhalefet de dış politikada bizim belirlediğimiz çizgiden dışarı çıkmıyor. Bir yalan atarız olur biter.” diyen bir iktidar var. Bu köşenin okurlarının artık gayet iyi bildiği gibi, bu hakikat ilk kez bu hadiseyle de ortaya çıkmış değil.

  • Ömer Murat, Dış Politika ve Siyaset Uzmanı, Eski Diplomat
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com