‘Suriye meselesi Türkiye için can yakıcı bir zımpara taşına dönüşebilir’

Eski büyükelçi Namık Tan: "Adeta bir çemberin içinde dönüp duran, mesafe alamayan bir halimiz var. Bu saptama doğruysa, Suriye meselesi Türkiye için can yakıcı ve aşındırıcı bir zımpara taşına dönüşebilir, kaynaklarımızı eritmeye uzun süre devam edebilir."

KRONOS 04 Ağustos 2024 GÜNDEM

Türkiye’nin Suriye ile ilişkileri normalleştirmek amacıyla Devlet Başkanı Beşar Esad’la resmen görüşme çabaları henüz fiiliyata geçemedi. İki ülke arası ilişkilerin normalleşmesi için ise çözülmesi gereken çok sayıda denklem var. Şam yönetimi, Türkiye’nin toprak bütünlüğüne saygı göstererek Suriye’den tamamen çekilmesini istiyor. Suriye’nin kuzeyindeki Kürtlerin varlığı, Suriyeli sığınmacılar meselesi, Ankara’nın örtülü ödenekten para ve silah yardımı yaptığı Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) ne olacağı ve yine Türkiye’nin desteklediği silahlı radikal gruplar, masadaki birçok problem arasında.

Türkiye’nin eski Washington Büyükelçisi, CHP milletvekili Namık Tan, “Suriye meselesi Türkiye için can yakıcı ve aşındırıcı bir zımpara taşına dönüşebilir, kaynaklarımızı eritmeye uzun süre devam edebilir” yorumunda bulundu.

‘ÇÖZÜM GECİKTİKÇE TÜRKİYE’NİN YÜKÜ AĞIRLAŞACAK’

Ankara’nın Suriye ile görüşme çağrılarının havada kaldığını belirten Namık Tan, “Türkiye’nin ‘normalleşme’ sürecinin ardından muhalif grupları kurulacak Suriye hükümetlerine ithal ederek, Suriye’nin gelecekteki iç politikasını etkilemeyi umduğu düşünülebilir. Suriye yönetiminin bu olasılığı dikkate almadığı düşünülemez. Esad, Suriye’de yeterince uzun bir tarihi olan Müslüman Kardeşler ve bağlantılı grupların etkinliğini kabule yanaşmıyor. Kabul edecek olsaydı, Suriye’deki karışıklıkların çok erken bir aşamasında, Ağustos 2011’de Türkiye’nin baskılarına boyun eğerdi. Şimdiki şartların bulduğu kararsız dengede Suriye nüfuz alanlarına ayrılmış olsa da, artık Esad’ın ülke içinde liderlik konumu pekişmiş görünüyor. Esad, ülkemizde ve kuzeybatı Suriye’de Türkiye’nin himayesi altında yaşayan milyonlarca Suriyelinin, ‘Milli Ordu’ çatısında darmadağınık görüntü veren silahlı grupların ve nihayet on binlerce silahlı cihatçının kalıcı çözüm geciktikçe Türkiye’ye yükünün ağırlaşacağını düşünüyor olabilir. Buradan bakılırsa, Türkiye’nin içinden çıkamadığı ekonomik krizin bu yükü kaldırmakta zorlanacağı ve Türkiye’yi tavize zorlayacağı hesaplanıyor gibi duruyor” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin açmazlarına dikkat çeken Tan, T24′teki yazısına şöyle devam etti:

“Şam’daki yönetim bakımından kuzeybatı Suriye genelinde ve İdlib özelinde cihatçı gruplar meselesinin Suriye’yi ilgilendirmediği, ‘Türkiye’nin sorunu olduğu’ yaklaşımını ön kabul haline getirebilir. Zira, Kürtler Türkiye için bir güvenlik meselesi olarak görülse de, Suriye bakımından askeri bir sorun oluşturmuyor. Suriye, sığınmacıları da ‘Türkiye’nin sorunu’ olarak değerlendiriyor. Adeta, ‘Bu sorunu siz teşvik ettiniz, yarattınız, alın ne haliniz varsa görün’ imasıyla konuşuyor. Bu çözümleme doğruysa, Türkiye ne yapabilir?

ABD’ndeki seçimlerin ardından ihtimalen yönetim değişse ve Suriye politikası Kürtler bakımından tadil edilse bile bu, en erken gelecek Ocak ayın sonunda ortaya çıkabilir. Bu halde bile, ABD’nin Suriye’den tamamen çekilmeyeceğini düşünmek mümkün. Rusya, dikkatini Ukrayna’dan Suriye’ye çevirebilirse daha aktif olabilir. İran’ın tutumunda kayda değer bir değişiklik beklemek için neden görünmüyor. Dolayısıyla, Suriye yönetiminin Türkiye’den istediği güvenceleri alana dek beklemeyi sürdüreceği, bunu yaparken alt düzeyli teknik görüşmeleri dışlamayacağı beklenebilir.

‘ÇÖZÜM SÜRECİ YILLARA YAYILABİLİR’

Türkiye’de politika yapıcıların dikkate almaları gereken birkaç önemli konu var: İlki, görüşmeler hemen başlasa bile çözüm sürecinin yıllara yayılacağı. İkincisi, demokratik iç kamuoyu tartışması yoluyla yaratılmış asgari müştereklerimizin olmadığı. Üçüncüsü, Türkiye’nin bir ‘çözüm planı’ varsa, bunun bilinmediği. Kabul etmeliyiz ki, 2011’deki gibi ‘kervan yolda düzülür’ mantığıyla hareket ediyor görüntüsü vermeye devam ediyoruz.

Suriye konusunda yüzleşmemiz gereken asıl mesele şu olabilir: Türkiye, Suriye’de yaptığı temel hesap hatasını tekrarlıyor, bu akıldışı tutumunda anlaşılmaz şekilde ısrar ediyor ve içine düştüğü çelişkilerin ürettiği acı sonuçları ısrarla gözardı ediyor. Bunu yaparak, aslında inandırıcılığına ve saygınlığına, kendi ülke güvenliğine ve bölgesinde oyun kurucu potansiyeline zarar veriyor. Daha kötüsü, bu tutumun sürdürülebilir ve açıklanabilir yanı yok. Adeta bir çemberin içinde dönüp duran, mesafe alamayan bir halimiz var. Bu saptama doğruysa, Suriye meselesi Türkiye için can yakıcı ve aşındırıcı bir zımpara taşına dönüşebilir, kaynaklarımızı eritmeye uzun süre devam edebilir. Görüşme çağrıları yaparken, diğer yandan bunu da konuşmaya hazır olmamız gerekebilir.”

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com