Fehmi Koru: Ankara Emniyeti’ndeki deprem kumpas ise hedef kim?

Gazeteci-yazar Fehmi Koru: "Bu son olayda üç polis memurunun ismi geçiyor ama bir odakla ilişki kurulmuyor. İlişki var da söylenmiyor mu, yoksa bu olayın kendisi mi kumpas? Kumpas ise hedef ne veya kim?"

KRONOS 15 Mayıs 2024 GÜNDEM

Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yakın mafya lideri Ayhan Bora Kaplan soruşturması Ankara Emniyeti’nde “darbe girişimi”ne evrildi. Kaplan’a yakın kilit isim Serdar Sertçelik’in kelepçeli adli kontrol altındayken firar etmesi ve akabinde zorla gizli tanık yapıldığını belirterek AKP’li isimleri de ifadesine eklemek istediklerini anlatan iddialarından sonra Ankara Emniyeti’nde deprem yaşanıyor.

İddiaların hedefinde ise üç üst düzey polis müdürü var. Biri Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Çelik, diğeri Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Kerem Öner, üçüncüsü de Öner’in yardımcısı Şevket Demircan… Bu isimler hakkında “anayasal düzeni değiştirmek” iddiasıyla inceleme başlatıldı ve açığa alındılar. Yine bu isimlerin evlerine geçtiğimiz günlerde “TC hükümetine isyan” iddiasıyla terör baskını yapıldı.

MHP lideri Devlet Bahçeli de dünkü grup konuşmasında Ankara Emniyeti’nde yaşananlara işaret etti ve “Bugünlerde emniyet ve yargı içine yuvalananlar yeniden Türkiye üzerinde hesap yapmakta. Kan içen vampirler akıllarını başına almalı. Kripto çeteler hesap yapıyor. Akıbetleri için 15 Temmuz gecesine bakmalılar. Hepsini takip ediyoruz. Tüm kanun dışı irtibat ve ilişki ağının farkındayız” dedi.

‘ANDIÇ OLAYINI HATIRLAYANLARIMIZ VARDIR’

Bu konuya ilişkin kişisel blogunda bir yazı kaleme alan gazeteci Fehmi Koru, “Üç polis, devlet adamlarını töhmet altında bırakacak bir ‘kumpas’ mı kurmuş?” sorusunu yöneltti ve 28 Şubat sürecinde gazetecileri hedef alan “andıç” olayını hatırlattı.

Serdar Sertçelik’in kendisini yalancı tanık haline dönüştürmek istediğini ileri sürdüğü polislerin sıradan memurlar olmadığını belirten Koru, şunları söyledi:

“Hay Allah, tam bu tür kumpaslardan kurtulduğumuz kanaatine kendimizi yavaş yavaş alıştırıyorduk ki, karşımıza bu olay çıktı. Medyada konuyu ‘darbe girişimi’ olarak değerlendirenler de var. ‘Andıç’ olayını hatırlayanlarımız vardır. ‘Post modern darbe’ olarak siyasi tarihimize geçen 28 Şubat süreci içerisinde yaşanmıştı o olay. PKK’nın lider kadrosundan olduğu bilinen Şemdin Sakık 1998 yılında yakalanmıştı. Onun ifadesi olarak Hürriyet ve Sabah gazetelerinde iki gün üst üste yayımlanan haberlere göre, ifade metninde bazı gazeteciler ile sivil toplum örgütleri yöneticilerinin isimleri ‘PKK ile irtibatlı’ olarak geçmekteydi. Sıradan isimler değildi bunlar: Cengiz Çandar, Ahmet Altan, Mehmet Altan, Mehmet Barlas ve Mehmet Ali Birand… Yazdıkları gazeteler o yazarların işine hemen son verdi. İnsan Hakları Derneği başkanı Akın Birdal suikasta uğradı. Şemdik Sakık mahkemede o isimlerin ifadesine sonradan eklenmiş olduğunu söyleyecek; Nazlı Ilıcak, bir yıl sonra, Genelkurmay’da hazırlanmış ‘andıç’ adlı bir belgeyi yayımladığında, o yalan ifadelerin esas müellifleri ortaya çıkacaktı. Benzer yalancı ifadeler ve sahte belgelere daha sonra AK Parti iktidarı sırasındaki ‘kumpas’ adı verilmiş bazı olaylarda da rastlandı. Sahte belgeler, ‘gizli tanık’ yapılmış birilerine ait yalancı tanıklıklar… Demek istediğim şu: Bu tür bir olayla ilk kez karşılaşılmıyor ülkemizde…”


 

‘BİR ODAKLA İLİŞKİ KURULMUYOR’

Eski olaylar ile Ankara Emniyeti’de yaşananlar arasında fark olduğuna dikkat çeken Koru, şöyle devam etti:

“Eski olaylar, öyle iki-üç polis memurunun kurduğu kumpaslar değildi; devlette açık-gizli vesayet odaklarının girişimleri söz konusuydu. Oysa, bu son olayda üç polis memurunun ismi geçiyor ama bir odakla ilişki kurulmuyor. İlişki var da söylenmiyor mu, yoksa bu olayın kendisi mi kumpas? Kumpas ise hedef ne veya kim? Her gerçek gibi yakında bu da ortaya çıkar.”

ÖNE ÇIKAN BAŞLIKLAR

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com