Yüzlerce KHK’lıdan Avrupa Konseyi’ne çağrı: Yalçınkaya kararı uygulansın!

KHK ile ihraç edildikten sonra Türkiye’den ayrılan yaklaşık 1500 KİŞİ Avrupa Konseyi ve AİHM önünde bir kez daha adalet için buluştu: Hükümetlere karşı durmalıyız ki bu kararları uygulasınlar. Çünkü bu insanların son umudu...

SEVİNÇ ÖZARSLAN 02 Ekim 2024 GÜNDEM

Avrupa Konseyi ve kamuoyunun dikkatini Türkiye’deki insan hakları ihlallerine dikkat çekmek amacıyla Fransa’nın Strasbourg kentinde düzenlenen “Strasbourg Adalet Buluşması‘nın üçüncüsü bugün gerçekleştirildi.

Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edildikten sonra Türkiye’den ayrılan yaklaşık 1500 KHK’lı, Avrupa Konseyi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) önünde bir kez daha adalet için buluştu.

AVRUPA KONSEYİ’NE “YALÇINKAYA KARARINI UYGULAT” ÇAĞRISI

Merkezi Avrupa’da bulunan Peacefull Actions Platformu’nun düzenlediği adalet buluşması, “Geciken Adalet, Adalet Değildir – Avrupa Konseyi ve AİHM’e Eylem Çağrısı” teması çerçevesinde yapıldı.

Saat 11.30’da başlayan program, Avrupa Konseyi ile AİHM binalarının önündeki All de la Robertsau Caddesinde, 900 metrelik alanda gerçekleştirildi.

Türkiye’yi de ilgilendiren önemli kararların da alındığı Avrupa Konseyi’ne önüne gelen KHK’lılar, Konsey’in kapısında durarak “Konsey, Yalçınkaya kararının uygulanmasını sağla”, “Geciken adalet adalet değildir”, “Mağdurlar burada mahkeme nerede”, “Konsey Uyuma, Adalet Gecikme”, “Mağdurlar Burada Konsey Nerede” şeklinde sloganlar attı ve Konsey’in ana kapısında yetkililere taleplerini ileten bir mektup verdi.

AİHM BAŞKANI’NA, AVRUPA KONSEYİ GENEL SEKRETERİNE VE İNSAN HAKLARI KOMİSERİNE MEKTUP

Soldan: Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Michael O’Flaherty, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Alain Berset ve AİHM Başkanı Marko Bošnjak.

Barışçıl sivil toplum hareketi olan Peaceful Action Platform yetkilileri tarafından Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Michael O’Flaherty, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Alain Berset ve AİHM Başkanı Marko Bošnjak’a sunulan mektuplarda Türkiye’de yaşanan ağır insan hakları ihlalleri, yargısız infazlar ve siyasi baskılar dile getirildi.

Özellikle Gülen cemaatine mensup kişilerin maruz kaldığı kitlesel tutuklamalar, zorla kaybetmeler, yargısız tutuklamalar ve işkenceler anlatılarak 600.000’den fazla kişinin keyfi olarak tutuklandığı, 150 bin 000 kamu çalışanının hukuksuz bir şekilde işlerinden atıldığı aktarıldı.

Komiser O’Flaherty’ye yazılan mektupta, iki yıl boyunca, platform üyeleri ve mağdurların, Strasbourg’da toplanarak Türkiye’deki durum hakkında Konsey’e çağrıda bulunduğu, ancak bekledikleri siyasi adımların atılmadığı vurgulandı.

YALÇINKAYA KARARINDAN SONRA 4349 KİŞİ TUTUKLANDI

Platformdan yapılan açıklama göre 26 Eylül 2023’de açıklanan KHK’lı öğretmen Yüksel Yalçınkaya kararından sonra Türkiye’de Gülen cemaatine üye oldukları gerekçesiyle 4 bin 349 kişi tutuklandı. Bu nedenle üç mektupta da ana tema KHK’lı öğretmen Yüksel Yalçınkaya kararını Türkiye’nin uygulamamasıydı. Mektuplarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Yalçınkaya v. Türkiye davasında verdiği kararın hak ihlallerine maruz kalanlara umut verdiği, ancak Türkiye’nin bu kararı uygulamadığına dikkat çekildi.

Yerel mahkemelerin Yalçınkaya kararını göz ardı ederek önceki mahkumiyet kararlarını yeniden onadığı anlatıldı. Türkiye’nin, uluslararası hukuku ihlal ederek, AİHM kararına rağmen terörle mücadele yasalarını kötüye kullandığı geçen hafta gerçekleşen kız çocukları davası üzerinden vurgulandı. Yalçınkaya kararının Türk Hükümeti tarafından uygulanması için Avrupa kurumlarının siyasi baskı uygulamaları gerektiği belirtildi.

“AMACIMIZ ÜÇ ÖNEMLİ KARARA DİKKAT ÇEKMEK”

Amaçlarının Türkiye’deki insan hakları ihlallerine dikkat çekmek ve Türk hükümetinin AİHM kararlarını, özellikle Kavala, Demirtaş ve Yalçınkaya davalarındaki hükümleri uygulamamasını protesto etmek için Strasbourg’ta toplandıklarını söyleyen Peaceful Actions Platformu yetkilileri, “Hedefimiz Avrupa Konseyi’ni kararların uygulaması için harekete geçirmektir. Türk hükümeti maalesef mahkeme kararlarını görmezden gelmeye devam ediyor. Bu hükümler, Türkiye’de yargılanan birçok eylemin, örneğin banka hesabı sahibi olmanın veya bir mesajlaşma uygulaması kullanmanın suç sayılamayacağını teyit ediyor. Türkiye, insan hakları ihlalleri nedeniyle defalarca kınanmıştır. Bu ihlaller Birleşmiş Milletler tarafından ‘insanlığa karşı suçlar’ olarak tanımlanmıştır. Ne yazık ki bu ihlaller, Avrupalı politikacılar ve Avrupa Konseyi tarafından görmezden gelinmektedir.” dedi.

Yetkililer, Avrupa Konseyi’ne taleplerini “Yalçınkaya kararı ve diğer AİHM kararlarını derhal uygulanmasını sağlayın. Türk hükümetinin, özellikle Gülen Hareketi’ne yönelik sistematik baskılarına son vermesi için baskı yapın. Avrupa değerlerini savunun ve siyasi baskı mağdurlarına adalet sağlanmasını temin edin” şeklinde ilettiklerini de belirtti.

AKPM MİLLETVEKİLİ STARUJ DA KATILDI

Adalet Buluşması, mektupların takdim edilmesinden sonra yapılan konuşmalarla devam etti. Programda her yıl olduğu gibi bu yıl da Avrupalı milletvekillerinin yanı sıra ünlü NBA oyuncusu Enes Kanter ve Türkiye’de hak ihlallerine maruz kalan KHK’lılar konuşma yaptı.

Konuşmacılar arasında Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin Moldovalı üyesi Konstantin Staruj, yazar Hilal Nesin, hamileyken tutuklanan Ceyda Eroğlu, Meriç’e düşerek yaşamını yitiren 9 yaşındaki Nurefşan Teke’nin annesi Neslihan Yılmaz, ailesiyle birlikte Meriç’te bir adacıkta mahsur kaldıktan sonra kurtarılan KHK’lı öğretmen Kürşat Alçı ve öğrenciyken gözaltına alınan Hayati Uysal vardı.

Konstantin Staruj.

Avrupa Konseyi’nin Moldovalı üyesi Konstantin Staruj, Avrupa Konseyi’nin dikkatini çekmek için bir araya geldiklerini belirterek ‘AK’nin Moldova temsilcisi olarak buradayım. Benim ülkemle alakalı da uygulanmayan AİHM kararları var. Özellikle bu sebeple dayanışmalıyız. Hükümetlere karşı durmalıyız ki bu kararları uygulasınlar. Çünkü bu insanların son umudu.” dedi.

“HİÇ TANIMADIĞIM İNSANLARIN ACIMA ORTAK OLMASI CENNETLE MÜJDELENMEK GİBİYDİ”

Ceyda Nur Eroğlu oğlu Tarık ile, Neslihan Yılmaz ve Kürşat Alçı

Mayıs 2022’de 8 aylık hamileyken tutuklandığını söyleyen Ceyda Eroğlu, “Yavrum dünyaya gözlerini açmadan daha anne karnında zindanla tanıştı. Cezaevi bizim için eza evi olmuştu, on kişilik koğuşta yirmi kişi kalıyorduk. Hamileydim; yavrum için beslenmem gerekiyordu ama şartların ağırlığı ve yaşadığım stres yüzünden yemeden içmeden kesilmiştim. Zindanda nasıl doğum yapacağım, çocuğumu sağlıklı şekilde dünyaya getirebilecek miyim endişesi beynimi kemiriyordu adeta.” dedi.

Edirne Cezaevinin yaşam şartlarının çok ağır olduğunu ifade eden Eroğlu, maruz kaldığı hak ihlallerini aktardı:

“Hijyen nerdeyse yoktu. Fareler cirit atıyordu. Günde üç kere normal su, haftada bir kere de sıcak su veriyorlardı. Bu sağlıksız koşullarda doğum yapacak olmam beni çok rahatsız ediyordu. Korktuğum başıma geldi ve hapishanede hastalandım. Doktora gitmek için dilekçeler yazdım ama bu isteğim zindanın paslı parmaklarına çarpıp geri döndü. Hamile ve hasta olduğum halde hastaneye götürülmedim. Doğum zamanı geldiğinde apar topar hastaneye götürdüler. Doğum için hazırlık yapmama bile müsaade etmediler. Yavrum bu şartlarda dünyaya geldi. Doğumdan sonra beklemediğim bir şey oldu ve tahliye edildim ve buna hiç anlam verememiştim. Çünkü en ağır koşullarda (hamile ve hasta olduğum halde) beni tahliye etmeyen mahkeme tahliyeme karar vermişti. O harika hakikati çıkınca öğrendim. Sosyal medyada mağduriyetimin duyurulduğunu ve mahkemenin bu sebeple beni tahliye etmek zorunda kaldığını öğrendim. İnanın cennetle müjdelenmiş gibi sevindim. Hiç tanımadığım binlerce insan acıma ortak olmuş, kalpleri benim için atmış, kuytu gecelerde bana, bize dua etmişlerdi. Şimdi hep birlikte buradayız. Adeta hürriyet nimetinin şükrünü bu meydanda eda ediyoruz. Binlerce hasta, yaşlı, anne-baba, tutuklu mağdur kardeşlerimizin sesi olmak için.”

“4 GÜN BOYUNCA MERİÇ’İN SUYUNDAN İÇEREK HAYATTA KALDIK, YILMADIM, YILMAYACAĞIM”

Kürşat Alçı, eşi Sabahat Alçı ve Melahat (9) ve Saadet (7) ile birlikte 27 Eylül 2018’de Meriç’te mahsur kaldı.

KHK’lı matematik öğretmeni Kürşat Alçı, Meriç’ten geçerken botlarının patladığını ve bir ada üzerinde geçirdikleri 4 günü anlattı:

“15 Temmuz kurgu darbe girişiminin ardından çıkarılan KHK ile işine el konulmuş bir matematik öğretmeniyim. O kararnameler ‘kanun hükmünde’ değil zulüm hükmündeydi bizler için! Ülkemde hukuku katlederek iktidarlarını devam ettirmek isteyen kötülük sisteminin, hakkımda açtıkları davalarla pasaportuma tahdit koymaları nedeniyle ülkemden yasal yollarla ayrılmam imkânsız hale geldi ve Meriç Nehri umudun adı oldu benim için. Ülkemi arkama baka baka terk edip ailemle birlikte Meriç Nehri’ni geçerken botumuz patladı ve bir adada dört gün boyunca mahsur kaldık. Bu süre zarfında, Meriç’in suyundan içerek hayatta kalmaya çalıştık. Ne yazık ki, zor durumda olan bizlere yardım etmesi gereken kendi yurttaşım, bizi jandarmaya ihbar etmekle tehdit ederek bütün paramızı şantaj yoluyla aldı. Ancak o zulüm içinde Allah inayetini Yunan askerleri vasıtası ile gönderdi. Onlar vicdanının sesini dinleyerek bize yardım etti ve bizi o adadan kurtardılar. Uğradığım bu haksızlıklar ve insan onurunu zedeleyen uygulamalar karşısında, haklarımı savunmak için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruda bulundum. Yılmadım, yılmayacağım… Ülkemden çıktım ama yüreğimin yarısı orada ve adaletsizliğin pençesinde acı çeken mağdurlar için atmakta. Yurt dışında hürriyetimin hakkını vererek insan hakları savunucusu olmayı hayatımın gayesi haline getirdim. Ülkemdeki ayrımcılığın ve hukuksuz uygulamaların son bulması için mücadelemi sürdürmekte kararlıyım. Bugün burada bulunmamın sebebi de yalnızca kendi yaşadıklarımı değil, aynı zamanda benim gibi hak ihlallerine maruz kalan tüm insanların sesini duyurmak ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin adalet arayışımızda yanımızda duracağına olan inancımı ifade etmektir.” dedi.

“VİCDANIMDAN BAŞKA KİMSEDEN KOKRMAYACAĞIM”

Neslihan Yılmaz ve kızı Nurefşan…

Meriç’te vefat eden Nurefşan Teke’nin annesi Neslihan Yılmaz ise “Kızım 3 yaşındayken, eşim baskı ve zulümden dolayı ülkesini terk etmek zorunda kaldı. 3 yaşındaki kızım 5 sene babasına kavuşmayı bekledi. Ama hükümet ve yetkililer olmayan şeylerle yaftalayıp bize dava açtılar ne babamız bize gelebiliyor ne biz ülkeden çıkabiliyorduk. Ve kızım babasını çok özlemişti, ona kavuşmayı çok istiyordu. Son çare olarak bütün riskleri göze alıp Meriç nehrinden geçmeye çalışırken botumuzun alabora olması sonucu tek evladım olan kızımı gözlerimin önünde kaybettim. Ben buraya bu süreçte kızım ve kızım gibi bir şekilde hayatını kaybetmiş aynı zamanda halen hapishanelerde, gaybubetlerde yapılan zulüm sonucu ayrı kalan binlerce çocuklarımızın anne babaların ve kardeşlerimizin hakkını ve söylemek isteyip de söyleyemediklerini anlatmak için geldim. Sivil direnişin öncüsü Mahatma Gandhi şöyle der: ‘Her sabah kalktığım zaman kendi kendime şöyle söz veririm. Dünya üzerinde vicdanımdan başka kimseden korkmayacağım. Kimsenin haksızlığına boyun eğmeyeceğim. Adaletsizliği adaletle yıkacağım ve mukavemet etmekte ısrar ederse onu, bütün mevcudiyetimle karşılayacağım.’ Zulmün devam etmesindeki en büyük etken zulmün ve hukuksuzlukların unutturulması ve yargı sisteminin siyasi kararlarına karşı gerekli tepkinin verilmemesidir. Burada attığınız her bir adımın zulme karşı bir duruş olup, mazlumlara moral olduğunu, zindanlara ışık olup yağdığını, hakkın mücadelesini verenlere aşk şevk verdiği unutmayalım. İyi ki buradasınız. İnsanlığı yaşatma, hakkın hukukun mücadelesini verme adına Avrupa’nın dört tarafından buraya gelen gönül işçileri… mazlum ve mağdurlar adına hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum…” dedi.

“YAPILANLARIN HİÇBİRİNİ HAK ETMEDİNİZ”

Yazar Hilal Nesin: “Bir ülkede Cumhurbaşkanının inisiyatifi altında insanlar ölüyorsa katil bir kişidir. O da o ülkenin yöneticisidir. Siyasi görüşüm, inancım, duruşum, görüntüm sizlerden çok farklı ama burada sizinle buluşuyorum. Size yapılanı sizler hak etmediniz. İnsansınız. Hiçbiriniz terörist değildiniz. En büyük terörist devletlerdir. Bugün Osman Kavala’nın doğum günü. Doğum günün kutlu olsun Osman. Bugün eşini ve oğlu kaybeden Emine Şenyaşar için buradayız. Sadece Kürt kimliğinden dolayı hapse atılan DEM Partili kadınlara selam olsun, onlar için buradayız. Mertiç’te evladını kaybeden anneler, cezaevinde şu anda işkence gören anneler, sülüm gören kadınlar için buradayız. Hiçbir inançta, hiçbir kitapta senden, benden bizden yoktur, insan vardır. Buraya katıldım diye muhtemelen bana ‘fetöcü’ diyecekler. Kabul ediyorum. Eğer insan olmak, size sahip çıkmak ‘fetöcülükse’ onu da kabul ediyorum. Siz terörist değilsiniz, hiçbir kıstasınız teröristliğe uymuyor. Polisi, jandarmayı kullananlar teröristtir, insanları haksız yere cezaevine atan, işkence yapan, zulmeden, tecavüz, taciz edenler teröristtir. Sakın üzerinize alınmayın, siz insansınız sadece. Sizleri çok seviyorum.”

YAKINLARINI KAYBEDEN, HAPİS YATAN MAĞDURLAR DA ORADAYDI

Adalet Buluşması’nın katılımcıları arasında Harp okulu öğrencileri için verdiği mücadele ile tanınan Harbiyeli annesi Melek Çetinkaya, kızı Bahar’la birlikte hapis yatan avukat Özge Elif Hendekçi, anne-babası tutuklandıktan sonra kansere yakalanana ve hayatını kaybeden Ahmet Burhan’ın annesi Zekiye Ataç da vardı.

GRİFON’DAN ADALET YÜRÜŞÜNE ÖZEL ŞARKI 

Abdullah Muradoğlu’nun sunduğu programda sanatçı Süvari ve Adalet Buluşmasına özel şarkı yapan GriFon mahlasını kullanan rap sanatçısı Selman Tiftik, küçük bir konser verdi. GriFon’un Youtube kanalında yayınlanan şarkı, “Yıldıramaz bizi engeller/ Yapıyoruz bunun için eylemler/ dik duruşlu bir nesil var artık/ hakkımı alacam istersem” gibi dizelerle özellikle KHK’larla mağdur edilen ailelerin gençlerine sesleniyor.

Peacifull Action Platform’un çatısı altındaki; Solidarity With OTHERS HRD, Others, HRD ve HRS gibi derneklerin katkılarıyla düzenlenen Adalet Buluşması, sanatçı Süvari Öztürk’ün konseriyle 14.00’te sona erdi.

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com