Netanyahu tehlikeli bir kumar oynuyor; İran karşılık verebilir mi?

Netanyahu, Haniye’ye suikast hamlesiyle adeta bir zar atmış oluyor, zar ortada dönerken kendisi de bunun bölgesel bir savaşa dönüşecek tırmanmayla mı veya İran'ın gözünü korkutarak eriştiği yeni bir statükoyla mı neticeleneceğinden emin değil.

ÖMER MURAT 31 Temmuz 2024 HABER ANALİZ

Hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Gazze’de ‘savaş suçu’ işlediği gerekçesiyle tutuklama kararı çıkardığı İsrail Başbakanı Netanyahu’ya geçen hafta ABD Kongresi’nde konuşma yaptırarak 58 kez ayakta alkışlamak basit bir hadise değildi.

ABD bu tavrıyla adeta uluslararası hukuka ve kurallara saygı göstererek izlediği siyasetlere dünya kamuoyu nezdinde meşruiyet kazandırmayı artık hiç önemsemediğini, uluslararası ilişkilerde “güç gösterisini” belirleyici gördüğünü ilan ediyor gibiydi.

ABD II. Bush döneminde Irak işgaliyle girdiği yoldan Obama döneminden itibaren çıkmaya, bu işgalin uluslararası itibarında ve yumuşak gücünde yaptığı tahribatı onarmaya yönelmişti. Trump döneminde hızı kesilen bu yönelime Biden döneminde 7 Ekim Hamas saldırısı sonrası İsrail’in Gazze’ye yönelik işgal harekatı başlatmasına kadar ağırlık veriliyordu. Biden Yönetiminin Netanyahu’nun aşırı sağcı hükümetinin Gazze’de işlediği savaş suçlarına “göz yummasıyla” Amerikan dış politikasında adeta yeni bir dönem başladı, Netanyahu’nun Kongre konuşması da bunu tüm dünyaya duyuruyordu.

Bu ne ABD için ne de dünya için hiç de iyi bir haber değil. Çünkü ABD hâlâ dünyanın en büyük askeri ve ekonomik gücü olsa da artık tek süper güç gibi hareket edebilmesini sağlayacak denli diğer büyük güçlerin fevkinde bir konumda değil. O yüzden uluslararası ilişkilerde güç gösterilerinin büyük çaplı savaşlara, hercümerçlere kapı aralamasını beklemek gerekir.

Nitekim Netanyahu, ABD Kongresinde kendisine gösterilen teveccühü tam da böyle algıladığını, yani ABD’nin artık dünya kamuoyu nezdindeki algılanışını “takmadığını” gösterir şekilde Washington’dan döner dönmez ayağının tozuyla ciddi bir kışkırtmaya imza attı.

Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye, yeni seçilen İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın yemin törenine katılmak üzere gittiği Tahran’da, ağırlandığı resmi konutta bir hava saldırısı sonucu hayatını kaybetti. Tel Aviv resmen saldırıyı üstlenmese de İran saldırının arkasında İsrail’in olduğunu ve misilleme yapacağını duyurdu. İran Dini Lideri Ali Hamaney, İsrail’in “sert bir cezalandırmayı” hak ettiğini, Hamas liderinin İran başkentinde öldürülmesinin intikamını almanın görevleri olduğunu söyledi.

Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye Tahran’da hava saldırısıyla öldürülmeden hemen önce yeni seçilen İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ile görüşmüştü.

Bu gelişmeyle Ortadoğu’da bölgesel bir savaş çıkma ihtimali birdenbire çok yükseldi. Netanyahu İran’la bir savaş çıkmasını istiyor gibi hareket ediyor, belki İran’ın buna cesaret edemeyeceğine inanıyor olabilir ama bunu riske etmekten kaçınmadığı da aşikâr… İran’ın başkentinde cumhurbaşkanlığı kompleksindeki bir binada ağırladığı misafirini hava saldırısıyla katletmek, Tahran’ı sert bir karşılık vermeye zorlayacak şekilde küçük düşürmek demek…

İsrail başbakanındaki özgüvenin kaynağı ise belli: Böyle bir çatışma çıkarsa ABD’nin yanında olacağından emin. ABD’nin böyle bir savaşı gerçekten isteyip istemediğini, istemiyorsa Netanyahu’yu durdurabilecek iradeyi gösterip gösteremeyeceğini ise bilmiyoruz. ABD Kongresi’ne yaptığı dikkat çekici hitaptan, İsrail Başbakanı’nın Washington ziyareti sırasında böyle bir suikast için örtülü bir onay almış olduğu sonucunu çıkaranlar da az değil…

İsrail, Haniye’nin katledilmesinden sadece yedi saat önce ise İran’ın Lübnan’daki müttefiki Hizbullah’ın önde gelen liderlerinden Fuat Şükrü’yü de bulunduğu apartman dairesini havadan bombalamak suretiyle öldürdü. (Hava saldırısı sırasında binada bulunan bazıları çocuk dört sivilin öldüğü bilinmekle birlikte Şükrü’nün de hayatını kaybedenler arasında olup olmadığını Hizbullah resmen teyit etmedi.) Ayrıntılar henüz belirsiz ama her iki suikastın da İsrail savaş uçakları tarafından fırlatılan uzun menzilli füzelerle gerçekleştirildiği sanılıyor.

Haniye suikastının, yemin töreni dolayısıyla yabancı konukları ağırladığı için Tahran’da en üst düzeyde güvenlik tedbirlerinin alındığı bir sırada yaşanması, İran için vahim istihbarat ve güvenlik zafiyeti anlamına gelmesi bakımından ayrıca utanç verici bir durum… İsrail Tahran’da ilk kez bir suikast tertiplemiyor, daha önce İran nükleer programını yürüten üst düzey yetkililerden biri olan Muhsin Fahrizade’yi öldürmüştü, ama Fahrizade arabasında ilerlerken silahlı kişilerce kendisine ateş açılması sonucu hayatını kaybetmişti, yani o suikast klasik bir gizli servis operasyonuydu. Oysa burada doğrudan savaş jetleriyle (veya SİHA’larla) başkentteki resmi bir binaya füze atılması, yani açıktan bir savaş eylemi söz konusu… İsrail’in saldırıyı resmen üstlenmemesi çok zayıf bir perdeleme…

İran, Gazze’de yürüttüğü askeri harekatla kendisini stratejik açıdan köşeye sıkıştırmış olan Netanyahu’nun Tahran’ı kışkırtarak bölgesel bir savaş çıkartmak suretiyle bu açmazdan kurtulmaya çalıştığına inanıyor. Bu nedenle, bu “oyuna gelmemek” için misillemelerini oldukça ölçülü yapmaya çalışıyor. Muhtemelen yine öyle yapacaktır. Nitekim İran’ın BM Daimî Temsilciliği bugün X (eski Twitter) platformunda “Suikasta özel operasyonlarla misillemede bulunulacağı” tehdidini savuran bir post paylaştı.

Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye Tahran’da hava saldırısıyla öldürülmeden önce İran Dini Lideri Ali Hamaney’le de samimi bir görüşme gerçekleştirmişti.

Bu muhtemelen şu anlama geliyor: Topyekûn bir savaştan kaçınmak amacıyla İran (ile “direniş ekseni” olarak adlandırdığı Lübnan’daki Hizbullah, Yemen’deki Husiler gibi müttefikleri) İsrail içinde ve/veya İsrail’le bağlantılı yurtdışındaki kritik bazı hedeflere yönelik kısıtlı bir misillemede bulunacak.

Bu ilk bakışta İran’ın bölgesel bir savaşa yol açacak şekilde gerilimi yükseltmekten kaçınacağı gibi anlaşılsa da gelinen noktada işlerin kontrolden çıkma ihtimali düşük değil… Herhangi bir yanlış hesaplama tehlikeli ve geri dönüşü olmayan bir tırmanmayla sonuçlanabilir. Nitekim İran’ın BM temsilciliğinin sözkonusu post’unun devamında İran’ın yapacağı misillemeye ilişkin “daha sert ve failde derin bir pişmanlık uyandırmaya yönelik olacaktır” deniliyor. Başkentinde kendisini küçük düşüren bir saldırıya maruz kalan molla rejimi, bu lafların içini dolduracak bir saldırıda bulunma baskısı altında…

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, Haniye suikastının Ortadoğu’da çatışmaların yayılarak büyümesine yol açıp açmayacağına dair bir soruya “savaşı kaçınılmaz görmediği” şeklinde cevap verdi. Austin’in seçtiği kelimeler bile bizatihi savaşın çıkma ihtimalinin esasen ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor. “Savaş çıkma ihtimalini düşük buluyorum” demiyor, çatışmaların yayılma ihtimalinin çok yükseldiğini zımnen kabulleniyor.

Kimi uzmanlara göre, Netanyahu İran’ın kendisine büyük bir misillemede bulunamayacağına inanıyor, haklı çıkarsa bu İsrail’in 7 Ekim’deki Hamas saldırısı sonrası ciddi darbe alan “caydırıcılığını” yeniden tesis etmiş olduğu anlamına gelecek… İç siyasette popülerliğini hızla kaybettiği için zor durumda bulunan Netanyahu bu sayede İsrail halkına “intikamın alındığını” söyleyip Gazze’deki işgali bitirecek şekilde ateşkes müzakerelerini ilerletecek… Eğer Netanyahu’nun planı gerçekten buysa, Haniye’ye suikast hamlesiyle adeta bir zar atmış oluyor, zar ortada dönerken kendisi de bunun bölgesel bir savaşa dönüşecek tırmanmayla mı veya İran’ın gözünü korkutarak eriştiği yeni bir statükoyla mı neticeleneceğinden emin değil demektir.


 

Eğer İran, İsrail’e gerçek bir misillemede bulunma gücünden mahrumsa, yani aslında doğrudan bir çatışmadan korkuyorsa, bunun şimdi böyle ortaya çıkacak olmasını istemeyerek (adeta köşeye sıkışmış kedi gibi) dengesiz, agresif bir tepki verebilir. Yok öyle bir gücü varsa zaten İsrail’in canını öyle ya da böyle yakacak bir misillemede bulunacaktır ve bu da bu kez Netanyahu’yu stratejik bakımdan daha da köşeye sıkıştıracaktır. Netanyahu içeride ve dışarıda yaşadığı stratejik sıkışmışlıktan büyük bir savaşın tüm dengeleri alt üst edip taşları yeniden dizmesiyle kurtulmayı hayal ediyor da olabilir.

Anlayacağınız Ortadoğu’da büyük bir alevlenmenin yaşanıp yaşanmayacağı, üzerinde pervasızca siyasi kumarlar oynanan zayıf dengelere bağlı halde…

  • Ömer Murat, Dış Politika ve Siyaset Uzmanı, Eski Diplomat
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com