Zülfü Livaneli’den Mustafa Enis’e bir direnişin hikayesi…

Yıllar önce Zülfü Livaneli’nin hayatını karartanlar bugün askeri öğrenci Mustafa Enis gibi gençlerin, suçsuz insanların peşine düşmüş durumda. Ama emin olun Mustafa Enisler de bir gün başlarına gelenleri anlatacak, maskelerini düşürecek bu insanların. Tıpkı Livaneli’nin yaptığı gibi.

SEVİNÇ ÖZARSLAN 11 Haziran 2024 GÖRÜŞ

Zülfü Livaneli’nin T24’ten Ebru Dedeoğlu’na verdiği röportajı okurken içim bir kez daha cız etti. Siyaset uğruna ülkenin değerli sanatçıları bir kalemde nasıl harcanıyor.

Livaneli röportajda diyor ki, “Hürriyet beni terörist göstermek için manşet attı. Haber Saygı Öztürk’ün imzasını taşıyor.” Livaneli’nin bahsettiği haber, 27 Mart 1994’te yayınlanmış. Ayrıntısına bakarsınız.

İçim cız etti çünkü Livaneli hakkındaki o haberde yapılanın başkalarına yapılmaya devam ettiğine yakın zamanda bizzat şahit oldum. Askeri öğrenci Mustafa Enis Durak hakkındaki haberden söz ediyorum.

Durak da Hürriyet tarafından terörist ilan edildi. Başka yüzlerce belki binlerce insan gibi.

Üstelik terörist ilan edilen  Mustafa Enis Durak 5 ay hapis yattıktan sonra beraat etti.

Ama bir kez terörist ilan edilmişti.

O nedenle Livaneli manşetiyle, 28 yıl sonra, 20 Mayıs 2022’de askeri öğrenci Mustafa Enis Durak hakkında yayınlanan haber arasında hiçbir fark yok. Hürriyet hep aynı Hürriyet. Başında Ertuğrul Özkök de olsa, İslamcı mahalleden gelen Ahmet Hakan olsa da… Ama anlatmak istediğim şey başka.

Mustafa Enis Durak’ın yaşadıklarına gelmeden önce iltica süreçlerinden biraz söz etmek istiyorum.

Livaneli’nin başından geçenlerin arka planını Avrupa ülkelerine iltica edenler bilir. Siyasi sebeplerle ülkelerini tek etmek zorunda kalan herkes aynı süreçten geçiyor. ‘Sığınma’ sürecinde fotoğraflarınız çekiliyor, parmak iziniz alınıyor. Uzun süren mülakatlara tabi tutuluyorsunuz. Almanya’da mesela ev anlamına gelen ‘Heim’ denilen yerlerde, bazen çok zorlu şartlarda yaşamak zorunda kalıyorsunuz.

15 Temmuz’dan sonra da birçok insan bu süreci yaşadı, yaşamaya da devam ediyor.

Zülfü Livaneli de 12 Mart muhtırasından sonra 1972-1973 arasında üç kere cezaevine girip çıkınca İsveç’e iltica ediyor. Başvuru sırasında elinde kimliği bile yok. Kaçak olarak Türkiye’den ayrılmış. Kimliğini gösteremeyince bir süre hücreye kapatılıyor, fotoğraflarını çekiyorlar.

Birkaç yıl önce okumuştum. Livaneli o dönemde yaşadıklarını “Sevdalım Hayat” adlı kitabında ayrıntılı bir şekilde anlatıyor. Hem gülerek hem ağlayarak okuduğum kitaplardan biridir. Zaman zaman kitabı tekrar açar, altını çizdiğim yerlere, aldığım notlara bakarım.

Eğer okumadıysanız, mutlaka okuyun. Geçmişte yaşananları bilmek 15 Temmuz’u anlamamıza katkı sağlar.

Livaneli’nin İsveç resmi kurumlarına kimliğini ispat edemediği için yaşadığı hayal kırıklığıyla ilgili şu sözleri kalbime çok dokunmuştu: “Türkiye’de beni Zülfü Livaneli olduğum için tutukladılar. Burada ise Zülfü Livaneli olduğumu ispat edemediğim için hapse atıyorlar.”

“Bir insan”, “bir sanatçı” için bu süreç büyük bir yıkım ve acı. Zaten ülkenizden canınızı kurtarmak için kaçmak zorunda kalmışsınız. Bir de iltica ettiğiniz ülkede kendinizi anlatamadığınız için hücreye atılıyorsunuz.

Günümüzde de benzer durumu yaşayan binlerce insan olduğunu biliyorum.

İşte Hürriyet gazetesi, Zülfü Livaneli’nin o fotoğraflarını aradan 20 yıl geçtikten sonra, 27 Mart 1994’te Livaneli’yi karalamak için kullanıyor. Başarılı da oluyor. Livaneli seçimi kazanamıyor. Onun yerine Refah Partisi’nin adayı olan Erdoğan kazanıyor.

Biliyorsunuz Livaneli, 1994’teki İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerine SHP’den aday gösterilmişti. O dönemde Sabah gazetesinde köşe yazdığı için adaylığı gazetesi tarafından destekleniyordu. Hürriyet ise Doğru Yol Partisi’nin İBB adayı Bedrettin Dalan’a destek veriyordu. Bu yüzden Hürriyet, seçime 5 gün kala Livaneli’nin o fotoğraflarını “Zülfü’yü üzen fotoğraflar” diye manşetten yayınlıyor.

Livaneli, Dedeoğlu’na verdiği röportajda bu olayı hatırlatarak şunları söylüyor:

“Yıllar sonra 1994 şaibeli ve hileli seçimlerinde beni zoraki aday yaptıklarında bunlar devreye girdi. Seçime bir hafta kala Hürriyet gazetesinin manşetinde beni terörist gibi göstermek amacıyla bu resimleri yayınladılar ve gerçekten de bazı kesimleri etkilediler. Oysa gerçek demokrasilerde cuntaya direnmek o insana saygınlık kazandırır. Geçenlerde Saygı Öztürk bu resimleri kendisinin Emniyet Müdürlüğü’nden alıp Hürriyet’e getirdiğini iftiharla yazdı. Burada söz bitiyor. Ne diyeceğimi bilemiyorum.”

İsme dikkat ettiniz mi? Saygı Öztürk.

Öztürk benzer haberlere şimdi KHK’lılar üzerinden Sözcü’de devam ediyor.

Hürriyet’te de şimdi aynı işi yapan isimler var. Nedim Şener gibi..

Bütün bunların askeri öğrenci Mustafa Enis Durak’la ilgisi ne mi?

Nedim Şener’in, askeri öğrenci Mustafa Enis Durak hakkında 20 Mayıs 2022’de yazdığı yazıyı okuyun. Zannedersiniz ki karşınızda tıpta okuyan bir genç yok, eli kanlı bir terörist var! Olayların iç yüzünü bilmesem ben bile inanırım yazdıklarına.

Hikaye şu:

2014 yılında henüz 14 yaşındayken Maltepe Askeri Lisesi’ne 2. olarak giren Mustafa Enis Durak okulu kapatıldıktan sonra Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazandı.

Üçüncü sınıftayken 10 Mayıs 2022’de İzmir Havaalanı’nda gözaltına alındı. Gerekçe sahte pasaportla yakalanmış olmasıydı. Emniyet’te hakkında dava olduğu anlaşılınca tutuklandı.

Nedim Şener ve benzerleri, tıp okuyan, dereceyle okul kazanan 21 yaşındaki başarılı bir öğrencinin neden sahte pasaportla ülkesini terk etmek istediğini sorgulamak yerine, rejimin bekçileri olarak Mustafa Enis Durak’ı hedef gösterdi. Sadece Mustafa Enis’e değil, o yazısında bana, milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na da iftira attı.

Evet Mustafa Enis o gün mecbur kaldığı için ülkesini terk etmeye karar vermişti.

Çünkü 6 ay içinde üç kez tutuklanmıştı.

Eski bir askeri öğrenci olduğu için hakkında dava açılmıştı. İlk olarak 6 Aralık 2021’de Silivri Cezaevine konuldu. Tutukluluğuna yapılan itiraz kabul edilince 20 gün sonra tahliye edildi.

Hakkındaki suçlamalar; 2014 yılında iki kez ankesörden aranmasıydı. Bir de bir tanık beyanı var. Adamın biri Mustafa Enis hakkında, “Birlikte toplanıyorduk, Kuran okuyorduk, namaz kılıyorduk, kitap okuyorduk” vs. tarzında cümleler söylemiş.

10 Mayıs 2022’de üçüncü mahkemesi vardı. Tekrar tutuklanmak istemeyen Mustafa Enis, çareyi yurt dışına çıkmakta buldu.

Ne yapsın? Onun yerinde siz olsanız ne yapardınız? Size ülkenizi terk etmekten başka bir yol bırakmıyorlar. Tıpkı Zülfü Livaneli’ye bırakmadıkları gibi.

Nihayetinde ne oldu biliyor musunuz?

5 ay İzmir Şakran Cezaevinde hapis yatan Mustafa Enis beraat etti. Doğrusu bu karar karşısında ben de çok şaşırmıştım. Aynı gün kendisine telefonla ulaştım, geçmiş olsun dedim. “Mahkemede ne oldu, seni neden bıraktılar” diye sordum. Çünkü birçok askeri öğrenci hala hapisteyken, dışardakiler de her gün olmadık gerekçelerle gözaltına alınırken bu karar nasıl çıkmıştı merak ettim.

Mustafa Enis dedi ki, “Mahkemede son savunmamı yaptım. Sonra herkesi dışarı çıkardılar. Salonda bir tek hakim ve savcı kaldı. Biz koridorda beklerken içeride büyük bir kavga başladı. Savcı benim için “6 yıl 3 ay ceza verelim” diyor. Hakim “Beraat” diye bağırıyordu. Bir süre böyle bağrıştılar. Seslerini dışarıdan herkes duydu. Hayatım, geleceğim hakkında bir mahkeme salonunda böyle bir tartışma yaşandı. Daha sonra salona alındık ve hakim beraat deyip, beni tahliye etti.”

Mustafa Enis Durak, 10 Mayıs 2022’de tutuklandığı gün İzmir Bayraklı Adliyesi’nde mahkemeye çıkmadan önce (solda). Tahliye edildikten sonra annesi ve abisiyle cezaevi çıkışında çekildikleri selfie, 11 Ekim 2022.

Düşünebilir musunuz, masum bir gencin hayatı bir mahkeme salonunda pazarlık konusu oluyor.

Artık hakim, savcının baskısına nasıl kızdıysa Enis’e beraat verdi.

Mustafa Enis üçüncü kez tutuklandığı gün İzmir Bayraklı Adliyesi’nde mahkemeye çıkmadan önce başını annesinin omzuna koymuş, beklerken abisi onu fotoğraf çekmişti.

Mahkemeden tutuklama kararı çıkınca annesi beni aramış ve ,”Sevinç hanım oğlumu tutukladılar. Paylaşın bu fotoğrafı, olanları yazın, herkes yapılan adaletsizliği görsün.” demişti.

Mustafa Enis’in boynu bükük o fotoğrafı vicdanı olan herkesi çok etkiledi.

Sosyal medyada gündemden hiç düşmedi. Milletvekilleri dosyasını okudu, suçsuz olduğunu yazdı. İtalyan sanatçı Gianluca Costantini çizimlerini yaptı. Ama terörist diyenler utanmadı. Utanmazlar da.

Yıllar önce Zülfü Livaneli’nin hayatını karartanlar, onu hapse atanlar, gazete manşetlerinde karalamaya çalışanlar bugün Mustafa Enis ve onun gibi gençlerin, suçsuz insanların peşine düşmüş durumda.

Ama emin olun Mustafa Enisler de bir gün başlarına gelenleri anlatacak, maskelerini düşürecek bu insanların.

Tıpkı Livaneli’nin yaptığı gibi.

WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com