Madene karşı yaşamı savunmak: ‘Biz artık eylemci olduk’

Maden şirketleri karşısında Amasya’dan Divriğ’e, Rize İkizdere’den Maraş Nurhak’a, Muğla Akbelen’den Sinop’a kadar yaşam alanları için mücadele eden köylüler ve yöre halkları İstanbul’daki ‘Ekoloji Hareketleri Konferansı’nda buluştu.

ÖZLEM ERGUN 22 Ocak 2023 GÜNDEM

Ekoloji örgütlerinin raporlarına göre, Türkiye’nin 24 ilinde bu illerin yüzde 63’ünü kaplayan 20 bin maden ruhsatı verildi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı eliyle verilen maden ruhsatlarıyla resmen şirketlerin kullanımına sunulan alanlar ormanlar başta olmak üzere milli parklar, sit alanları, mera, tarım arazileri ve kültür varlıklarını kapsıyor.

Bakanlığa bağlı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG), Aralık 2022’de yaptığı son duyuruyla 58 ilin 222 noktasında, büyük çoğunluğu ormanlık olan 125 bin 945 hektarlık alanı maden arama çalışmalarına açtığını bildirdi. Ormanlık bölgelerin ‘avlak’ olarak gösterildiği duyuruda, ihale tarihinin ileriki günlerde açıklanacağı şirketlere ‘müjdelendi’.

AKP iktidarının 20’nci yılında maden ihalelerinin en fazla yapıldığı 24 ildeki ormanların yüzde 60’ı, tarım alanlarının yüzde 57’si, meraların yüzde 55’i, korunan alanların yüzde 57’si, potansiyel koruma alanı olması gereken alanların yüzde 63’ü madencilik faaliyetine açılmış durumda.

Sadece son 1 yılda 3 bini aşkın maden sahası ihaleye çıkarılmışken, Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi 11 Kasım 2022’de yaptığı açıklamayla ormanlık alanları arttırdıkları iddiasında bulunuyordu. “Son yirmi yılda orman alanlarımızı 2 milyon 300 bin hektar artırdık. Dünyada orman varlığı azalırken, ülkemiz orman varlığını artıran nadir ülkelerden” diyen Kirişçi’ye yanıt CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer’den geldi.

“Ormanlar tüketilirken nasıl oluyor da orman varlığımız artıyor? Hokus pokusla mı?” diyen Gürer’in gerçekçi verilerin saptanması için verdiği araştırma önergesi AKP-MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.

EKOLOJİ HAREKETLERİ İSTANBUL’DA BULUŞTU

Tüm bunlar olurken, Türkiye’nin dört bir yanındaki ekoloji direnişleri -köylüler ve çevre örgütleri- İstanbul’da İBB Cem Karaca Kültür Merkezi’nde ‘Ekoloji Hareketleri Konferansı’nda bir araya geldi.

Çevre, ekoloji örgütleri ile hak savunucusu 48 kurumun çağrıcısı olduğu konferansa Amasya’dan Divriğ’e, Rize İkizdere’den Maraş Nurhak’a, Muğla Akbelen’den Sinop’a kadar yaşam alanları için mücadele eden köylüler ile yöre halkları katıldı.

Konferansta, Türkiye’deki ekolojik tahribatlarda rolü ve imzası olan hiçbir siyasiye ve partiye oy verilmeyeceğine yönelik ortak tutum alındı.

2023 seçimlerine giderken ekoloji muhalefetinin geniş bir birliktelik sağlamasının ve kendi siyasal taleplerini oluşturmasının amaçlandığı konferansta mücadele deyimleri paylaşıldı, ‘Nasıl bir yaşam istiyoruz?’ sorusuna yanıt arandı.

GEZİ TUTUKLULARI: YAŞAMIN ÖZGÜRLÜĞÜDÜR DERDİMİZ

Türkiye’nin dört bir yanından gelerek konferansta buluşmuş yaşam savunucularına bir de mesaj vardı. Gezi Davası tutukluları Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater ve Mine Özerden Bakırköy Cezaevi’nden gönderdikleri mesajla katılımcıları şöyle selamladı:

“Sevgili dostlar; yaklaşık 10 aydır doğaya, yeşile, suya, güzel kentlerimize hasret bir şekilde yaşıyoruz. Ancak biliyoruz ki sizlerin birlikteliği, inadı ve herkes için yaşanabilir bir çevre için yürüttüğü mücadele sayesinde yakın gelecekte buluşacağımız ve sarılacağımız günlerde daha güzel yarınlar için yapılmışları, yapılacakları ve umudu konuşmaya devam edeceğiz. Bugün gerçekleştirdiğiniz bu değerli buluşmada umarım senelerdir süregelen ekoloji mücadelemizdeki eksikliklerimizi, hatalarımız kadar başarılarınızı da konuşuruz. Validebağ’dan Hasankeyf’e, Kanal İstanbul’dan nükleere karşı senelerdir yürütülen mücadelelerle daha önce sayısız kez birlikte yürüttüğümüz umudun parıltısı hatırlanır. Gezi’de birbirimize sarılırken korku ve baskı hegemonyasının parmaklıklarını aralayıp içinden geçtiğimiz ışıklı aralık düşünülür. Çünkü iklim krizinin etkilerini yaşamaya başladığımız, doğamızın, ormanlarımızın, su havzalarının rant için talan edildiği bilimsel ve hukuksal olmayan uygulamalarla kentlerimizde en ufak yağmurların doğal afete dönüştüğü, kent yaşamının imkansız hale geldiği, doğanın bize uyarı üzerine uyarı verdiği bu günlerde hiç kimsenin ama herkesin olan doğamız, çevremiz, kentlerimiz, suyumuz için kısa yaşamımız için senelerdir süren mücadelelerin bizlere ve herkese öğretecekleri var. Sevgili Beyza Üstün’ün yazdığını tekrarlayarak bitirmek isteriz: Yaşamın özgürlüğüdür derdimiz, inadımız, kararlılığımız ve mücadelemiz.”

ŞEBNEM KORUR FİNCANCI: İKİZDERE’DEKİ O KIRMIZI PULLU ALABALIĞIN PEŞİNDEYİZ

Konferans katılımcılarından Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ise toplum sağlığını önceleyen tutumlarının ekoloji varlığını ve hareketlerini yok sayarak mümkün olamayacağını söyledi. “O yüzden en başından beri Erzincan İliç’deki maden faciasından Amasra’dakine Soma’dakine kadar ve en çok da ekolojik yıkıma neden olan o kar hırsını durdurma çabamız her zaman sürecek” diyen Fincancı, toplum sağlığının ekolojinin tüketildiği koşullarda mümkün olamayacağını ve tüm canlıların ‘hak öznesi’ olduğunu hatırlattı:
“Biz İkizdere’deki o pullu alabalıkların peşindeyiz çünkü onların tüketilmesi aslında İkizdere halkının tüketilmesi anlamına geliyor. Dolayısıyla bizler hak öznesi olduğumuz kadar, ekolojik yıkım sonucu tüketilen yerkürenin tüm canlıları da ne yazık ki hak öznesi olmaktan çıkarılıyor. O yüzden biz bunların tümüne sahip çıkan bir mücadele hattını birlikte örmeyi diliyoruz.”

BEYZA ÜSTÜN: GEÇ KALMAK İSTEMİYORUZ

Toplumun ekolojik yıkımdan gördüğü zarara dikkat çeken Prof. Dr. Beyza Üstün; artan yoksulluğa, yerinden yurdundan edilenlere, kadınlara ve çocuklara işaret etti. Bugün ve bundan sonra yaşamı nasıl dönüştüreceklerini tartışacaklarını söyleyen Üstün, “Üstümüze nasıl gelirlerse gelsinler, sistemin tahakküm yöntemlerinin hiçbiri, hiçbirimizin umurunda değil ancak artık biz bu sistemi görmekten/yaşamaktan yorulduk. Mücadeleden yorulmadık, bu tekrarlardan yorulduk. Doğal ve kültürel varlıkların elimizden gitmesine artık izin vermeyeceğiz. Geç kalmak istemiyoruz, tanık olmak, kaybettiklerimiz için acı çekmek istemiyoruz. Kararlıyız” dedi.

NEJLA IŞIK: AKBELEN ORMANINI VERMEYECEĞİZ

Konferansa Muğla İkizköy’den gelen Necla Yıldız, “Akbelen ormanını vermeyeceğiz” sloganları arasında alkışlarla karşılandı.

“Muğla’dan Akbelen’den hepinize yürek dolusu, kucak dolusu selamlar getirdim” diyen Yıldız, şöyle konuştu: “Evi, işi, eşi, çocuğu her şeyi bırakıp eylemci olduk biz artık. Buna sebep olan Muğla’daki üç termik santraldir. Ömrümüzden ömür çaldıkları, bizleri sağlığımızdan ettikleri yeter diye çıktığımız bu yolda topraklarımızı, hayvanlarımızı insanlarımızı kaybettirdiler. Ne istiyoruz; kadınların, çocukların doğanın talan edilmediği, suların derelerin yok edilmediği insanca bir yaşam istiyoruz.”

MELEK BOLAT: BAMYA TARLALARIMIZ, MERALARIMIZ VARDI

“Tarlalarımızda dayak yedik” diyen Amasya Taşova Çambükü köyünden gelen Melek Bolat ise içinde bulundukları durumu, “Topraklarımızı elimizden zorla aldılar. Zulümleri 6 ay önce başladı. Bamya tarlalarımız vardı, kazıdılar. Hayvanlarımız vardı, meralarımızı elimizden aldılar, hayvanların gidecek bir yeri kalmadı. Tarlalarımızda dayak yedik, ters kelepçe taktılar. Bu sebepten dolayı köylüler beni layık gördüler, ‘Sen çık hakkımızı savun’ dediler. Fikrimizi özgürce söyleyebileceğimiz bir ülke istiyoruz, suyumuzun coşkuyla akmasını istiyoruz, ağaçlarımız kesilmesin istiyoruz. Bir de özellikle adalet istiyoruz” diyerek aktardı.

ORHAN AKKAYA: MADENLERİN YIKIMLARINI SONRADAN ÖĞRENDİK

Konferans’a Divriğ’den katılan Orhan Akkaya, “Divriğ bir madenci şehridir. Babam madencidir, dayım, amcam ve komşularımız da maden işçisidir. O zamanlar ekmeğimizi madenden kazanırdık. Bilemezdik ekoloji nedir?” dedi.
Akkaya, madenlerin geri döndürülemez yıkımlarını sonradan öğrendiklerini şöyle anlattı: “Sağımıza baktık, İliç’i gördük. Siyanürlü altının doğayı nasıl zehirlediğini, kirlettiğini gördük. Solumuza baktık, Bakırtepe’yi gördük sonra anladık ki bu vahşi kapitalistlerin doğaya uyguladıkları zulüm bu sistemin parçası. Biz sadece insan gibi yaşamak ve bunu örgütlemek istiyoruz. Yerel bir dernek (Divriğ Kültür Derneği) olarak buraya hem dertlerimizi anlatmak hem de öğrenmek için geldik.

CAFER YILDIZ: İNSANSIZLAŞTIRMAYA KARŞI KOOPERATİF KURDUK

Divriğ Üretim ve Pazarlama Kooperatifi’nden Cafer Yıldız ise yörenin maden kenti olmakla birlikte alışık olmadıkları türden bir maden faaliyetine 2018 yılında altın çıkarmakla başlandığını belirtti.

“Bunun üzerine önümüze bir kooperatif örgütlenmesi koyduk” diyen Yıldız, kooperatiflerinin kuruluş amacını insansızlaşmış 109 köyde yaşamı yeniden kurmak olarak özetledi: “Bu amaçla yaklaşık 4 yıldır yol yürüyoruz. Her sene Divriği ‘de köylerde insanlarımızın ürettiği doğal ürünleri, kooperatif olarak alıp paketleyip İstanbul ve diğer büyük kentlerde topluma sunuyoruz. 1950’lerden sonra toplumu batıya yığan, Anadolu’yu insansızlaştıran anlayışın tersine bu yerlerin tekrar yaşanabilir olacağına inanıyoruz.”
Yıldız, kapitalizmin dayattığı sınırsız üretim-sınırsız tüketim döngüsüne dayanan yaşam biçimlerimizi gözden geçirmek çağrısı da yaptı.

ASLI KAHRAMAN: DİRENİŞİN GÜCÜNE SIMSIKI SARILAN KADINLAR…

İkizdere Dernekler Federasyonu’ndan Aslı Kahraman ise kadınların ekoloji mücadelesindeki varlığına ve gücüne “Öncelikle bir kadın olarak kadın yoldaşlarımı kutlamak istiyorum. Topraklarına yüreklerini bağlamış kadınlar, jandarmalar tarafından işkence gören kadınlar, her gün nöbet alanlarında direnen kadınlar… Evinde-tarlada direnişin gücüne sımsıkı sarılan kadınları kutluyorum” diyerek dikkat çekti.

İLHAMİ BOZAN: VAR OLABİLDİĞİMİZ BİR YAŞAM İSTİYORUZ

Nurhak Belediye Başkanı İlhami Bozan’ın “Nasıl bir yaşam istiyoruz?” sorusuna yanıtı şöyle oldu: “Kendimizin var olabildiği ve bir varın bir başka vara hüküm sürmediği, baskılamadığı bir yaşam istiyoruz. Böyle bir yaşam için de almamız gereken tutumlar var. Bunların en başında doğayı, çevreyi, yaşam alanlarını korumak geliyor. Bu da ancak örgütlenmekle mümkün…”

İLKER ŞAHİN: SİNOP’TA NÜKLER SANTRAL İÇİN 1 MİLYON AĞAÇ KATLEDİLDİ

Nükleer Karşıtı Platformu’ndan İlker Şahin; Sinop’ta nükleer santral için 1 milyon ağacın katledildiğini belirtti, “Yerli ve yabancı sermayenin çıkarı için yıkım politikaları gerçekleştirildi. Tüm itirazlara karşın ülkemiz nükleer atık çöplüğü haline getirilmek isteniyor. Türkiye nükleer bataklığa sürükleniyor” dedi.

ARİF ALİ CANGI: YENİ BİR HUKUK ANLAYIŞI KURMAK ŞART

Ekolojik yaşamın bütünü için adaleti hedefleyen yeni bir hukuk anlayışı ve mekanizmasının kurulmasının şart olduğunu söyleyen Avukat Arif Ali Cangı, “Hukuku; kültürel bir eser, kollektif bir girişim olarak insanlığın büyüleyici ve etkileyici yolculuğunun parçası haline getirmek zorundayız. Bunun için ekolojik bir hukuk gerekiyor” diyerek hukuk alanındaki boşluğa işaret etti.

OSMAN BAŞ: HAK ETTİĞİNİZİ DEĞİL, SAVAŞTIĞINIZI ALIRSINIZ

İkizdere Çevre Derneği’nden Osman Baş da, “Bu hayatta hak ettiğinizi değil, savaştığınızı alırsınız. Ekoloji mücadelesi ideolojiktir. İkizdere’de öğrendik ki ekolojik mücadelede yeni bir dil geliştirmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.

İŞTEN ÇIKARILAN LC WAİKİKİ İŞÇİLERİ: DOĞAYI, EMEĞİ SÖMÜRENLER AYNI

Şirketlerin kar hırsına karşı yaşam alanlarını savunan köylülerin ve ekoloji örgütlerinin bir destekçisi de işçiler oldu. Kod-46 ile işten çıkartılan ve direnişlerinde 13. Günü geride bırakan LC Waikiki depo işçileri, konferans katılımcıları tarafından “Doğayı, emeği sömürenler aynı” sloganıyla karşılandı.

Konferansın çağrıcısı kurumlar:

Adana Ekoloji Platformu
Antakya Kent Akademisi
Ata Soyer Sağlık ve Politika Okulu
Atakum Kuzey Kültür Evi Derneği
Bakırtepe Çevre Platformu
Büyük Menderes İnisiyatifi
DİSK Dev Yapı-İş
Divriği Kültür Derneği
Divriği Yaşam ve Doğa Platformu
Ekoloji Birliği
Ekoloji Politik
Gaia Dergi
Gülpınar Sürdürülebilir Yaşam Derneği
Hasankeyfi Yaşatma Girişimi
Höyük Kültür Sanat Doğa ve Dayanışma Derneği
İkizdere Çevre Derneği
İkizdere Dernekler Federasyonu
İklim Adaleti Koalisyonu
İnşaat İşçileri Sendikası
İzmir Yeşil Gelecek Derneği
Jineoloji
Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği
Kazdağları Ekoloji Platformu (KEP)
KESK Ekoloji Birimi
Kuşadası Çevre Platformu
Malatya Çevre Platformu
Mersin Nükleer Karşıtı Platform
Mezopotamya Ekoloji Hareketi
Muğla Çevre Platformu
Munzur Çevre Derneği
Ortak Yaşam Ekososyal Kooperatifi
Ovama Dokunma Çevre Hareketi
Polen Ekoloji Kolektifi
Samandağ RES Karşıtı Mücadele
Sosyal Araştırmalar Vakfı
Sinop Nükleer Karşıtı Platform
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
Turgutlu İşçi Hakları Derneği Ekoloji Komisyonu
Validebağ Direnişi
Van Çevre Tarihi Eserleri Koruma Araştırma Ve Geliştirme Derneği (VAN ÇEVDER)
Yaşam ve Dayanışma Yolcuları
Yeşil Direniş Ekoloji ve Yaşam Gazetesi
Yeşil Sol İklim Krizi Çalışma Grubu
Yeşil Artvin Derneği
Yeşilırmak Çevre Platformu
Doğanın Çocukları
Doğa için Sanat Derneği
Yeryüzü Ekoloji Kolektifi

Takip Et Google Haberler
Takip Et Instagram
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com