İsrail, Hamas’ı neden destekledi? Gerçekten yok etmek istiyor mu?

Batılı ülkeler eğer ciddiye alınmak istiyorlarsa yapmaları gereken bir terör örgütü kabul ettikleri Hamas’ı besleyip büyüttüğü için Netanyahu’yu suçlu ilan etmeleri, İsmail Haniye gibi Hamas liderleriyle Netanyahu’nun aşırılıkçı hükümetinin üyeleri arasında bir ayrım yapmamalarıdır.

ÖMER MURAT 20 Ağustos 2024 HABER ANALİZ

İsrail, Hamas’ın tertiplediği 7 Ekim saldırısı sonrası Gazze’ye düzenlediği askeri harekatlarda bugüne kadar çoğunluğu masum sivillerden, kadın ve çocuklardan oluşan 40 binin üzerinde insanın ölümüne sebep oldu, şeritteki sivil altyapının büyük bölümünü yerle bir etti, yüzbinlerce Filistinli şu an başlarını sokacak bir yer, içecek su ve yeterli yiyecek bulamadıkları için tüm dünyanın gözleri önünde yaşam mücadelesi veriyor. Birleşmiş Milletler Gazze’de salgın hastalıkların yayılmaya başladığı uyarısını yapıyor.

Netanyahu hükümeti kurunun yanında yaşı yakmayı hiç umursamayan, ülkesinin Uluslararası Adalet Divanı’nda soykırım yaptığı için yargılanmasına yol açan böylesine zalimce bir operasyona gerekçe olarak Gazze şeridinin “terör örgütü” kabul ettiği Hamas tarafından idare edilmesini gösteriyor.

Eğer Hamas bir terör örgütüyse, Netanyahu’nun bizzat kendisinin bu örgütün palazlanmasında yıllarca kritik roller üstlendiği herkesin bildiği bir gerçektir.

Hamas 2007’den itibaren Gazze Şeridi’nde yönetimi devralınca, Katar bu idarenin bütçesine düzenli para katkıları yapmaya başlamıştı. Bu katkıların ne kadar olduğu tam olarak bilinmiyor. Bir iddiaya göre ayda yaklaşık 30 milyon doları buluyordu.

Bu para transferlerinin Hamas’a ulaştırılmasında sorunlar yaşanınca 2014’ten itibaren Netanyahu hükümeti devreye girerek bunların gerçekleştirilmesini bizzat sağladı. Evet, yanlış okumadınız, İsrail hükümeti, terör örgütü dediği bir yapılanmanın zor durumda kalmasını istemedi ve Hamas’ın başta memur maaşlarının ödenmesi gibi ihtiyaçları için gereken bütçenin temin edilmesinde doğrudan rol oynadı.

Hatta 2018’de Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas Hamas’la anlaşmazlık yaşadığı için Gazze’deki memurların maaşlarını artık göndermeyeceğini ilan edince, İsrail hükümeti Katar’ın o paraları bavullarla Gazze’ye ulaştırmasını sağladı. Böylece, Hamas idaresindeki Gazze’nin bütçesinin çökmemesi temin edildi. Bu nedenle The New York Times şöyle diyor: “İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu bu ödemelere göz yummakla kalmamış, onları teşvik etmiştir.”

Öyle ki, yine aynı gazetenin yazdığına göre, 7 Ekim saldırısından birkaç hafta önce Mossad Başkanı Doha’ya gittiğinde Katarlı muhatapları ona bu ödemelerin devam etmesini isteyip istemediklerini sorduğunda “Netanyahu hükümeti bu politikayı sürdürmeye karar verdi” cevabını aldılar. Yani “Hamas’a para göndermenizden memnunuz, aracılık yapmayı sürdüreceğiz” demekti bu…

Netanyahu bu paraların memur ve doktor maaşlarının ödenmesi gibi ihtiyaçlar için gönderilmesine aracılık edildiğini söyleyerek kendisini savunuyor. Oysa bu durumda Hamas’ın Gazze’nin meşru hükümeti olduğunu öyle ya da böyle resmen kabul etmiş oluyor. Bir yandan Gazze’yi idare ederken hayati sorun yaşamaması için yıllarca Hamas’ı desteklerken, şimdi Hamas idare ediyor diye tüm Gazze’yi halkının başına yıkmak… Bu ne yaman bir çelişki, nasıl büyük bir zulümdür!

Yine bugün ortaya çıkan bir başka gerçek Netanyahu’nun bu politikasının arkasındaki gerçek niyetin ne olduğunu da ayrıca sorgulatıyor. İsrail ordusu, 7 Ekim’den önce Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırı planları üzerinde çalıştığına dair istihbarat almış, yani 7 Ekim’de öyle bir saldırı olacağını bilmeseler bile, Hamas’ın o türde bir saldırı düzenlemek için hazırlandığının farkındalarmış… Keza bu hedef doğrultusunda Hamas’ın sınırın hemen yanı başında askeri tatbikatlar yaptıklarını da tespit etmişler.

Ama tüm bunlar İsrail hükümetinin Katar’ın gönderdiği yardımları teşvik etmesini önlememiş. Hatta İsrailli istihbarat görevlileri yıllarca paraları bavullarla getiren Katarlı yetkililere Gazze’ye kadar eşlik etmişler.

İş sadece Katar’ı bavullarla para göndermeye teşvik etmekle de kalmış değil… Netanyahu hükümetinin Hamas’ın Çin Bankası (Bank of China) üzerinden para aklamasına da göz yumduğunu gösteren veriler var.

Hamas’ın memur maaşlarının ödenmesi gibi temel kalemlerde sıkıntı yaşamamasını sağlarken, bu sayede örgütün askeri hedeflerini gerçekleştirmek için silah ve mühimmat temini gibi alanlarda elini rahatlatmış olmuyor musunuz? Amerikan istihbarat kuruluşu CIA’de uzun yıllar Orta Doğu üzerinde çalışan Chip Usher adlı bir uzman, bunu, The New York Times’a şöyle anlatmış: “Hamas’ın kendi bütçesinden kullanmak zorunda kalmadığı her şey, başka şeyler için kullanacağı parayı serbest bıraktı.” Netanyahu bunu anlamayacak kadar aptal olamayacağına göre burada aslında hangi hedefi güttüğünü bilmek önem kazanıyor.

Netanyahu, İsrailli bir gazeteciye 2012’de verdiği mülakatta Batı Şeria’da Filistin Yönetimi’ne karşı bir denge unsuru olarak Hamas’ı güçlü tutmanın önemli olduğunu söylemişti. Buna göre eğer Filistinliler arasındaki bölünme kuvvetlenerek sürerse, İsrail hükümeti üzerinde bir Filistin devleti kurulması için uluslararası alanda baskı yapmak zorlaşacak, Netanyahu onlara dönüp “Yahu baksanıza bunlar birbirine girmiş, hangisini muhatap alıp devlet kurduracağız, FKÖ’nün Gazze’de, Hamas’ın Batı Şeria’da hükmü geçmiyor” diyecekti. Keza bu örgütlerden birinin Müslüman Kardeşlerle irtibatlı, aşırılıkçı bir yapıda olması hem Batılı hem de Arap ülkelerinin heveslerini kırarak Tel Aviv’e baskı yapmaktan alıkoyacaktı.

Şu anda Netanyahu’nun maliye bakanı olan aşırı sağcı politikacı Bezalel Smotrich, 2015 yılında milletvekili iken bu siyaseti finansal terimlere başvurarak çarpıcı bir şekilde şöyle itiraf etmişti: “Bizim için Filistin Yönetimi bir borçtur (burden), Hamas ise aktif bir varlıktır (asset).”

Nitekim Avrupa Birliği’nin önceki dış politika şefi Josep Borrell, bu yıl başında memleketi İspanya’daki bir üniversitede yaptığı konuşmada İsrail’in El Fetih kontrolündeki Filistin Yönetimi’ni zayıflatmak için Hamas’ı finanse ettiğini söyledi. Netanyahu’nun İsrail-Filistin çatışmasını çözmeye yönelik her türlü girişimi kişisel girişimleriyle rayından çıkardığını belirten Borrell İsrail’in iki devletli çözümü imkansız kılmak için “Hamas’ı bizzat yaratacak kadar ileri gittiğinden” bahsetti.

Tüm bu bilgiler, halihazırda Netanyahu hükümetinin Hamas’ı gerçekten yok etmek isteyip istemediğini sorgulamayı da gerekli ve meşru kılmaktadır. Acaba Netanyahu, Hamas’ın Gazze’de hakimiyeti sona ererse bir Filistin devletinin oluşmasını engelleme ihtimali kalmayacağından hala endişe ediyor mu? Eğer İsrail’in harekatı Gazze’deki Hamas idaresini sona erdirmezse bu gayet makul bir şüphedir. Böyle bir sonuç Netanyahu liderliğindeki İsrail aşırı sağının Hamas’ı yok etmeyi değil, sadece örgüte 7 Ekim saldırısı dolayısıyla bir meydan dayağı atmayı hedeflediği anlamına gelebilir. Eh bu arada onbinlerce masum sivil ölmüş, yüzbinlercesi evsiz barksız kalmış, kimin umurunda!

Batılı ülkeler, Gazze’deki Filistinlilere destek amaçlı yapılan gösterilerde, özellikle Müslümanlardan Hamas’ın terör örgütü olduğunu vurgulamasını bekliyorlar, Hamas’ın bir terör örgütü olarak eleştirilmediği protestoları neredeyse meşru kabul etmedikleri bir tavır sergiliyorlar. Bu konuda dünyanın geri kalanını ikna edebildikleri ise söylenemez.

Eğer dünyanın diğer halkları tarafından bu konuda ciddiye alınmayı, ahlaki üstünlüklerinden daha fazla taviz vermemeyi istiyorlarsa yapmaları gereken bir terör örgütü kabul ettikleri Hamas’ı besleyip büyüttüğü için Netanyahu’yu suçlu ilan etmeleri, İsmail Haniye gibi Hamas liderleriyle Netanyahu’nun aşırılıkçı hükümetinin üyeleri arasında bir ayrım yapmamalarıdır.

Öyle ya, bir hükümet IŞİD’a hayatiyetini sürdürmesi için yıllarca finansal yardımlar yapılmasını teşvik etse, hatta bu yardımların IŞİD liderlerine ulaştırılmasını da bizzat sağlasa, o hükümet Batılı ülkelerce “teröre yardım ve yataklık” yapmakla suçlanmaz mı? E Hamas da IŞİD gibi bir terör örgütüyse, Netanyahu’ya ve aşırılıkçı hükümetine neden böyle bir muamele yapılmaktan kaçınılıyor?


 

ABD’ye nazaran Avrupa’nın, Borrell’in açıklamasında da gördüğümüz üzere, Netanyahu’ya karşı daha farklı bir tutum sergilemeye çalıştığını da kabul etmemiz gerekir. Buradaki iki yüzlülük ve çifte standart günahının asıl, Netanyahu’ya Kongre’de konuşma yaptırıp ayakta alkışlatmaya doyamayan, İsrail’e on milyarlarca dolar askeri yardım yapan ABD’nin olduğuna da hiç kuşku yoktur.

Neticede genel olarak Batı, Netanyahu’ya karşı böyle bir tavır ortaya koyamıyorsa veya koymak istemiyorsa, Gazze’de İsrail’in aşırılıkçı hükümetinin işlediği insanlık suçuna göz yummakla itham edilmekten ne bugün ne de yarın kurtulamaz.

  • Ömer Murat, Dış Politika ve Siyaset Uzmanı, Eski Diplomat
WP2Social Auto Publish Powered By : XYZScripts.com